2010'da siyasetten akılda kalanlar
2010'u geride bırakıyoruz. Siyaset açısından bu yıl da sıkıntılı bir süreç yaşandı ama diğerlerinden önemli bir farkı vardı; Sivil siyasetin öne geçmesi...
Sondan başlarsak 2010'un en önemli siyasi olayı 12 Eylül referandumuydu. Bu referandumla, önümüzdeki on yılları da belirleyecek yeni bir siyasal zemin doğdu. Bu, sivilleşmenin ilk adımıydı. Türkiye toplumu, bürokratik cumhuriyetin kurumlarıyla sivil siyaset arasında yaşanan mücadelede yüzde 58'le tercihini sivilden yana koydu.
Artık eskisi gibi asker veya yüksek yargı kurumları Meclis'te temsil edilen halk iradesine kolay kolay müdahale edemeyecek. Etse bile son "çift dilli hayat" tartışmalarında olduğu gibi etkili olmayacak. Bu süreci etkili kılan çıkışların başında da darbelere ve askeri vesayete karşı yürütülen mücadele geldi. Balyoz operasyonun başlatılması, YAŞ kararlarında AK Parti iktidarının irade koyması ve en son üç generalin ilk kez sivil irade tarafından görevden alınması 2010'un iz bırakan olaylarıydı.
Siyasi partilere gelince... AK Parti hem asker sivil ilişkilerindeki rolüyle, hem de 12 Eylül Referandumu'ndaki yüzde 58'lik başarısıyla pozisyonunu da oyunu da bir hayli yükseltti. Başbakan Erdoğan da, özellikle referandum sürecini iyi yöneten bir siyasi aktör olarak yıla damgasını vuran lider oldu.
Siyasetin yeni yükseleni: Kılıçdaroğlu
2010, toplumdan çok kurumlara güvenerek siyaset yapan CHP için sarsıcı bir yıl oldu. Beklenmedik biçimde eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bir kasetle görevinden uzaklaştırıldı ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldi. 29 Mart 2009 seçimlerinde İstanbul'daki başarısıyla dikkat çeken Kılıçdaroğlu, ancak üç hamlede kendi dönemini başlatabildi.
Siyaset tarihimizde pek rastlanmayan bu değişim, sadece CHP içini değil CHP dışı siyasi gelişmeleri de derinden etkiledi. Baykal ve Önder Sav neredeyse siyaset dışı kalırken, aynı şekilde son 5 yıldır siyasi aktör olmak için canhıraş çaba harcayan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de devreden çıktı. Sarıgül'ün 2011 için başbakanlık rüyası bitti ama yeni bir hayali, 2014'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak.
Hoca sahneye çıkıyor
Bu yılın bir başka önemli siyasi gelişmesi de Saadet Partisi'nin bölünmesiydi. Milli Görüş çizgisinin kurucusu eski Başbakan Necmettin Erbakan, 84 yaşına rağmen siyaset sahnesine çıktı ve yeniden Saadet Partisi Genel Başkanı oldu.
Kamuoyunda profili yüksek Numan Kurtulmuş ise biraz da zorunlu olarak Has Parti'yi kurarak iddiasını sürdürme çabasında. Ancak işi kolay değil. Siyasette kalıcı olup olmayacağı bu süreci iyi yönetmesine bağlı...
Çiller'in önü açık, bagajı dolu
2010'da varlığıyla yokluğu belli olmayan siyasi aktör ve partiler de vardı.
Eski merkez sağın bugünkü adresi DP bunun başında geliyor. Kelli felli eski siyasi aktörlere rağmen dip noktada duruşu sürüyor. Yılın sonuna doğru parti tabanını hareketlendiren isim ise Tansu Çiller... DP çizgisi her sıkıştığında adı ortaya atılan Çiller ise "dönmek ya da dönmemek" arasına sıkışmış durumda. "Baba" ve Cindoruk, istemese de Çiller'in önü açık ancak bagajı yüklü.
Varlığıyla yokluğu belirsiz partilerden biri de Türkiye Partisi... TP Genel Başkan Abdüllatif Şener, "siyasette tutunamayanlar" listesindeki yerini koruyor. Son olarak yardımcısı Bülent Kuşoğlu da CHP'ye gitti. Küçük partileri bir araya getirme çabasından da bir sonuç çıkacağı yok. Peki, ne yapacak? Büyük olasılıkla o da CHP'ye gidecek.
Öcalan, BDP ve özerk Kürdistan
2010'da siyasetin en çok konuşulanı ve konuşturanı ise hiç kuşkusuz Öcalan oldu. Hem referandum öncesi, hem de 2011 seçim sonuna kadar uzatılan ateşkes süreciyle siyasete ağırlığını koydu.
Referandumdaki "boykot" kararı da bu tavrın bir uzantısıydı. Son Demokratik Toplum Kongresi'nde ortaya atılan "Özerk Kürdistan" projesi ve Osman Baydemir'e "fırça" nedeniyle çok eleştirildi, tepki topladı ama tartışıldı.
Tüm bu gelgitlerine rağmen 2010 siyaset açısından olumlu geçti.