İstiklâl Marşı’nı Söyleyenler “Hakk’a Tapan Milletten&
İstiklâl Marşı’nın ana fikri, cumhuriyetin yasama, yürütme ve icrasında “Hakk’a tapan millet”in hâkimiyetinin esas olduğudur.
“Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” mısraında milletin birlik ve bütünlüğüne vurgu yapılıyor. İstiklâl Savaşında din-i mübin üzere yekvücut olan milletin, “Hakk’a tapan”, yani Allah’ın ve Kur’an’ın emirlerince varlığını sürdürmesi gereken Müslüman bir millet olduğuna işaret ediliyor.
Bunun hilafına bir durumun milleti meydana getirmeyeceği belirtiliyor. Böyle bir millet, İslâmlaşmış tarihinde olduğu gibi devlet ve toplum değerlerini hakseverlik ve adalet temelinde yeniden inşa etmelidir.
“Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli / Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli” mısralarında her yerde ezanın olmasını, o yerde “Hakk’a tapan milletin” varlığı ve hâkimiyetinin söz konusu olduğu belirtiliyor.
Resmî görüşçülerin, fikirsiz neme lâzımcı sağcıların, Âkif’i ve İstiklâl Marşı’nı içi boş nutuklarla kültürel bir değer hâline koyup müzeleştirmelerine karşı, târif ettiğimiz mânada gür bir sesle sahip çıkanlar arasında en başta D. Mehmet Doğan’ın, Sezai Karakoç’un, Ertuğrul Düzdağ’ın, İstiklâl Marşı Derneği ve İsmet Özel’in fikirlerini “Hakk’a tapan milletin” ufuktaki fecir pırıltıları olarak görmek lâzım.
İstiklâl Marşı’nın asıl mânasını hep gözden kaçıran, fikrî tesirini “baypas” ederek kültürel bir norma dönüştüren resmî zihniyetin karşısına en doğru ve cesur yazılarıyla çıkan D. Mehmet Doğan’a kulak verelim:
“Hakk’a tapan milletimin istiklâl, şiirin ana temalarından biri bu mısrada ifade edilmiştir ve şair bunu vurgulamak kastıyla şiirin sonunda tekrarlamıştır. ‘Hakk’a tapan’, Allah’a inanan, ve ona bağlanan bir insan, başka hiç bir şeye ram olmaz, başka hiç bir Rab tanımaz; dolayısıyla istiklâl, bağımsızlık onun hakkıdır. Bu mısra istiklâl kavramının Batı’da ifade edilmeyen tarzda bize göre bir tanımını ihtiva etmektedir.”
Bu mânada İstiklâl Marşı’nın temel vasfını fikirleştirenlerden İ. Özel’i dinleyelim şimdi de:
“ İlk tepki Nazım Hikmet’ten gelmiştir: ‘İstiklâl Marşı’nda aksak bir şeyler var’ diye ifade eder. Aksaklık dediği de ‘Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın, kim bilir belki yarın, belki yarından yakın’ mısralarıdır.”
İstiklâl Marşı Derneği’nin söyledikleri de İstiklâl Marşı’nı okullardan ve resmî kurumlardan kurtarıp millet ve devlet olmaklığımıza katan fikirli bir beyanname özelliği taşır:
“Mehmet Âkif, marşı aslında Peygamberimizin Medine’ye vardığı sırada hep bir ağızdan söylenen ‘Taleal Bedru Aleyna’ ilâhisinin ezgisini düşünerek yazdığını ortaya koyuyor. (...) Bir çağın başlangıcı olarak İstiklâl marşı, bir hatırlatmadır. İfadesindeki devamlı olanın, yükselişi olanın başında bulunduğumuzun hatırlatmasıdır. İlkte olanın hatırlatıldığı bir şey. İstiklâl Marşı’nda olanın, cennet vatanda bu yerde bütünüyle tebarüz etmesini anlıyoruz. Bir İstiklâl Marşı biçimi olarak varız. Millet bir biçim olarak var oluyor, söyleyen, bildiren, seslenen olarak.”
İstiklâl Marşı’nın ezgisine ilham olduğu söylenen “Taleal Bedru Aleyna” ilâhisi de “Hakk’a tapan yeni bir milletin ifadesiydi. Hz. Peygamberimiz Medine’ye dahil olup göründüğünde bir mucize eseri olarak Medine halkının daha önce bilmediği bir ilâhi olarak dillerine doğar ve topluca terennüm edilir:
“Ay doğdu üzerimize / Veda Tepelerinden / Şükür gerekti bizlere / Allah’ın davetinden / Sen güneş sen Ay’sın / Sen nur üstüne nursun / Sen Süreyya ışığısın / Ey Sevgili Ey Resul.”
İstiklâl Marşı’nı söyletenler ve söyleyenlerin idrâkinde iki yol aramak lâzım. Söyletenlerin iki yüzlüğü ve fikren karşı olmaları bağlı oldukları resmî ideolojiyle alâkalıdır.
İstiklâl Marşı’nı söyleyenler iki kısımdır; birincilerin idrâkleri Atatürkçü bakışla malûl olup zihniyetleri resmî cumhuriyet kavramlarıyla mankurtlaşmıştır. Bu hâlde olanların idrâkleri İstiklâl Marşı’nın ne dediğini anlamakta özürlüdür.
İkinciler ise İstiklâl Marşı’nın, laisist resmî cumhuriyetle uyuşmadığını bilip fikrî ve siyasî tavrını koymayan sağcılardır.
İstiklâl Marşı’nı söyleyenler için onu bir dünya görüşü olarak kabul eden üçüncü bir yol vardır. Bu yolun müdavimleri, Batılı zihniyetten türeme Türkçü, Atatürkçü, sağcı, solcu gibi, İstiklâl Marşı’nın fikriyle bağdaşmayan oluşumlardan arınmış “Hakk’a tapan milletten” yana tâlim edenlerdir.
Âkif’in şahsiyetine ve İstiklâl Marşı’nın fikirlerine inanıyorsanız, bu tavır sizin Atatürkçü ve ulusalcı olmadığınızın delilidir.
Âkif’in ve İstiklâl Marşı’nın, Kemalist cumhuriyetin Altı Ok ilkeleriyle uyuşmadığına ve birbirinin antitezi olduğuna inananlar “Hakk’a tapan milletten” olduklarını âşikar etmelidir.
Âkif’in şahsiyetini ve İstiklâl Marşı’nın irad ettiği fikirleri Türkiye’nin kimliği ve varoluşu olarak kabul ediyorsanız ulusalcı sağcı, solcu bütün Atatürkçü ve Batıcı oluşumlara karşısınız demektir.
Kim ki, İstiklâl Marşı’nın ifade ettiklerine itiraz ediyor; o, “Hakk’a tapan millete” karşıdır.
Not: Geçen cumartesi günkü “Âkif” yazımıza alâka gösterenlere teşekkür ederim. Önümüzdeki cumartesi yine “Âkif’in ve İstiklâl Marşı’nın Cumhuriyetin Neyi Olduğunu” anlamaya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.