Öcalan'ın açıklamasını Balıkçı yorumluyor

Öcalan'ın açıklamasını Balıkçı yorumluyor

Yeni yılın belki de en önemli mesajı İmralı'dan geldi. Öcalan hem Demokratik Toplum Kongresi'nde taslak biçiminde de olsa gündeme gelen "Özerk Kürdistan" tartışmalarına son noktayı koydu, hem de daha önce dikkat çektiği "1 Mart Sendromu"nu sonlandırdı.
İki konu da önemliydi. Özellikle 1 Mart'la ilgili iddialar seçim sürecine giren Türkiye için kaygı vericiydi. Yeniden karanlık bir döneme girilip girilmeyeceği, hatta daha vahimi bir "iç savaş" olasılığı siyaset kulislerinin en çok konuşulan konusuydu.
Kaygıyla izlenen bu iki konuda da Öcalan şaşırtıcı ve sivil sürecin önünü açan çarpıcı açıklamalar yaptı.
Öcalan son tartışılan
"Özerk Kürdistan" tartışmaları için bakın ne diyor: "Özerklik projesi daha iyi sunulabilirdi. Kırmızı kitapçık şeklinde ele alınması tehlikeli olabilir. Bu tarz yarar yerine zarar getirebilir. Bizim bayrakla işimiz olmaz. Demokratik özerklikten kastımız Kürtlerin siyasi bir statüsünün belirlenmesidir"
Peki, Öcalan'ın bu sözleri ne anlama geliyor? Zoru gördüğü için geri adım mı atıyor yoksa taktik mi geliştiriyor?
Sorunun cevabını referandum döneminde Öcalan'la devlet arasındaki görüşmelerde önemli rol oynadığı ileri sürülen "Balıkçı"ya sorduk. Balıkçı, "Açıklamaları doğru okumak lazım" diyor ve devam ediyor:
"Öcalan tehlikeleri işaret ediyor. Kürt meselesine müdahale ederek, Türkiyelileşmesini istiyor. 'Dil daha iyi olmalıdır. Türk insanının onuru da gururu da dikkate alınmalı. Zamanını iyi ölçmelisiniz.
Kırmızı çizgileriniz olmamalıdır' diyor. Eğer bugün çözüm istiyorsak Öcalan'ın bu söylediklerinin geniş haberi olması gerekirdi. Ama yapmadılar. Öcalan hem Kürt hem Türk MGK'sına hayır dedi. Bu önemliydi."
"Balıkçı" Öcalan'ın bu açıklamalarının medya tarafından görülmek istenmemesine özel vurgu yapıyor:
"Türkiye kırılgan bir süreçten geçiyor. Öcalan bu açıklamalarıyla bütün komploları saf dışı etti. Medyanın bunun yerine PKK'nin eski belgelerle para toplamalarını manşet yapması akıl alır gibi değil."
Öcalan, daha önce önümüzdeki 1 Mart'ta kötü şeyler olacağını söylemiş ve ciddi kaygı yaratmıştı. Şimdi ise çok farklı gelişmelere ve ortaya çıkabilecek komplolara dikkat çekiyor:
"Yarın ne gelişeceği belli değil. Ben kendi tecrübemden de biliyorum. Öylesi bir süreçte Özal öldürüldü, yarın Erdoğan da öldürülebilir, yarın darbe de olabilir ülkede. Bu nedenle Mart diyorum. Hatta Marttan önce de olabilir. Bu sadece benimle ilgili değildir. Yarın devlet saldırır on gerilla öldürür, yine süreç böyle provokasyonlarla tersine döner, bu nedenle çözüm için acele etmek gerek."
Tehdit mi uyarı mı? Öcalan'ın ne anlatmak istediğine yine "Balıkçı" cevap veriyor:
"Bu 1 Mart sendromunu da engelleyen açıklamadır. Öcalan, 'Martta kimsenin olumsuz anlamda bir şey yapmasına müsaade etmeyeceğiz' diyor ve net bir şekilde bunun altını çiziyor. Adam resmi açıklama yapıyor medyada yine manşet yok. Demek medyada yeni Türkiye istemiyor. Üç dört cümle haber yapılıyor. Oysa Apo'nun bu söylediklerinden sonra barış havası daha da güçlendi. 1 Mart'ta her şey tersine dönebilir diyordu. Bu ihtimal şimdi sıfırdır. Birileri bir şeyler denemeye çalışır ama kendilerine ters olarak döner bu. Öcalan o birilerine veriyor bu mesajı."
Son olarak Balıkçı'ya Murat Karayılan'ın New York Times gazetesine verdiği demeçte, Öcalan'ı kastederek "Hapishaneden emirler verecek durumda değil" cümlesini soruyorum. Acaba bu cümleyle Karayılan, Öcalan'a karşı mı çıkıyor?
"Balıkçı" bu yoruma katılmıyor ve bir çeviri hatası yoksa yanlışlık olduğundan söz ediyor. Şu aşamada Öcalan'la Karayılan arasında bir ayrışma olmadığını söylüyor.
Anlaşılan 12 Eylül referandumunun netleştirdiği sivil siyaset yolu, her partiyi her siyasi aktörü sarsıyor, değiştiriyor.
CHP'deki değişim gibi Kürt siyasetinde de gel gitlere rağmen derin bir değişim yaşanıyor.
Bu değişimin Türkiye geneline nasıl yansıyacağını önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi