Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bugün 23 Nisan... Neşe doluyor insan! Yersen!

Bugün 23 Nisan... Neşe doluyor insan! Yersen!

Eskiden “kürsü”ler yoktu... “Mikrofon” da yoktu... öğrenciler, okul merdivenlerinin en yüksek basamağına çıkar; büyük bir heyecan ve coşku içinde; tabiî, hançeresi yırtılırcasına bağıra bağıra, “şiir” okurdu:
“Bugün 23 Nisan!
Neşe doluyor insan!”
Kim bilir, belki de, aynı şiir bugün de okunacak!
öğrenciler “kürsü”lere çıkacaklar, “mikrofon”ları ellerine alacaklar ve yine başlayacaklar şiir okumaya:
“Bugün 23 Nisan!..
Neşe doluyor insan!”
O an; “top” koşturdukları, “ip” atladıkları, “saklambaç” oynadıkları “boş arsalar” gelecek gözlerinin önüne!..
O arsalar, “apartman yığınları”yla dolmuş ve “beton tarlaları”na dönüşmüş olsa da, şiirlerini okuyacaklar;
“Bugün 23 Nisan!
Neşe doluyor insan!”
Onları dinleyen büyükleri; “çocukluk günleri”ne dönüp, “yemyeşil kırlar”ı hatırlayacaklar!.. öyle ya; oralarda, “kan-ter” içinde kalıncaya kadar koşarlar, “kuş cıvıltıları” ile coşarlardı!.. “İp” atlarlar, “kır çiçekleri” toplarlar, “tertemiz hava” ile doldururlardı ciğerlerini!..
“Top” almayı unutmuşlar ne gam!..
Ayaklarına takılan, yarı çürümüş “konserve kutusu”ndan iyi top mu olur?!?
Hemen bir takım kurar, “tek kale maç” yaparlardı!..
88 yıl sonra bugün!?!..
çocuklar, yine “kır”larda!.. Ama; topladıkları “kır” çiçekleri, “zehir” emiyor topraktan!.. üzerlerine “çiğ damlaları” değil, “kimyasal tozlar” yağıyor!..
Bu “çiçek”ler hasta mı, ne?!?
Burcu burcu kokmuyorlar!..
Yapraklar solgun, boyunlar bükük!..
Ya, şu “yarısı toprağa gömülü teneke” de ne ola?!? Herhalde, “çağdaşlaşan” ve “büyüyen” Türkiye ile birlikte, “konserve kutuları” da büyüyüp, “varil” olmuş!..
Varil!?!... İçi “zehirli atık” dolu kocaman bir varil!..
Eskiden, buralarda, “saklambaç” oynardı çocuklar!.. Şimdi, çocuklar değil; “zehirli atık varilleri” saklambaç oynuyor!.. “TüSİAD üyesi sanayiciler” tarafından gömülmüşler toprağa, saklanıyorlar insanlardan!..
Eskiden “bayram yerleri” vardı!.. “Salıncak”lara, “dönmedolap”lara, “atlıkarınca”lara binerdi çocuklar!..
Oyuncaklara “kasnak” atarlar, “havalı tüfek”lerle hedefi vurmaya çalışırlardı!..
Şimdi, “beton bloklar” yükseliyor bayram yerlerinde!.. “Bayram yerleri”nin, “lunapark”ların, “sirk”lerin yerinde “yeller esiyor!..”
Pardon, “yel” de ne demek?!.
çünkü, “yel”lerin yerinde de yeller esiyor!..
Nasıl essin ki yel?..
Her taraf lebaleb “bina” dolu!.. Adeta birbirine perçinlenmiş!.. Aralarında “boşluk” kalmamış ki, arasında “yel” essin!..
Ama, yine de;
“Bugün 23 Nisan!..
Neşe doluyor insan!”
SADECE DUVARLARDA KALAN SöZ!
Bugün 23 Nisan... “çocuk”lara armağan edilmiş bir gün... Ama aynı zamanda, “Milli Hakimiyet”in yıldönümü... Evet, 88. Yıldönümü... çünkü bugün, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu” gün!..
88 yıl önce bugün;
Hacıbayram Camii ile Meclis binası arasında, Atatürk ile birlikte, ak sakallı “hacı”lar ve bembeyaz sarıklı “hoca”lar yan yana yürüyordu!..
Ellerde “Kur’an-ı Kerim” vardı!..
Dillerde “dua”lar ve “salavat”lar!..
Sonra?.. Sonra, kürsüye Mustafa Kemal çıkıyor ve “Meclis’in esasları”nı ilân ediyordu:
- “Meclis’te beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir... Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde hiçbir güç yoktur.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.”
Evet; Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisi, tam 88 yıl önce bugün, işte böyle doğdu... Kazanılanlar, bu milletin kanıyla ve canıyla, o günün şartlarında verilen büyük mücadeleyle elde edildi.
Tıpkı, Atatürk’ün şu sözlerindeki gibi:
“Efendiler! Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türkiye ve Türkiye halkının beka ve istiklalini temine çalışıyor. çünkü Türkiye’nin asıl sahibi, meşru ve gerçek sahibi olan Türkiye halkının kati arzu ve iradesi bu yoldadır.”
Ya, 88 yıl sonra bugün;
“Kur’an okuyanlar, “mürteci!”
“İslâm” ise, “irtica” ve “birinci tehdit!!!”
88 yıl önce bugün;
Meclis’in açılış haberi “minare”lerden duyurulmuştu!..
O minareler, 88 yıl sonra bugün “irtica” sembolü!.. “âlem”lerindeki “Hilâl” bile, “yasaklanması” istenebilecek bir simge!..
“Kilisenin çanları” çalıyor ülkemde!.. “Zangoç”lar, olanca güçleriyle asılıyorlar “çan”a!.. “Dink-donk”lar, kafalara vurulan birer “tokmak” gibi!..
“Ezan”lar ise sessiz!..
“Hoparlör”lerin sesleri kısık mı, kısık!..
Bugün, “Millî hakimiyet” günü!..
“Millet ne derse, o olacak” diye kurulmuştu Meclis... Duvarlarında, hâlâ “Hakimiyet milletindir” yazılı!..
Ama, sadece “duvar”larda!.. Sadece “kâğıt” üstünde!.. Oysa, hakimiyet “millet”te değil; hakimiyet “güçlü” olanın elinde!..
“Güç” kimdeyse, “kanun” o!..
Kanunları “Meclis çıkarıyor”muş, kimin umurunda?!? Ne “Meclis’in iradesi”ni takan var, ne de Meclis’in çıkardığı yasaları uygulayan...
Fakat yine de;
Bugün, “Millî Hakimiyet” bayramı!..
Evet, bugün 23 Nisan,
Neşe doluyor insan!..
70 MİLYON, 5-6 MİLYONA MUHTAç!
Bu “şiir”in yanında, bir de “şarkı” vardı çocukların dilinde;
“Nar gibi domatesle, beyaz peynir,
Bir parça ekmekle beraber yenir”
Bugün, domatesler hormonlu, peynirlerin tadı-tuzu yok!.. “Tahıl ambarı” güzel ülkem, “ekmeklik buğday”ını bile Amerika’dan, Bulgaristan’dan ithal ediyor!.. "Kriz fırsatçıları" desen, "pirinç vurgunu" peşinde!..
Domatesler de, artık “nar” gibi değil!.. İçleri adeta “kar” gibi!.. Kesilince ortaya çıkan “damar”ları, bembeyaz!..
Nerede o “yerli domates”ler?..
88 yıl sonra bugün; 70 milyonluk ülkem, maalesef “domates tohumu”nu bile “5-6 milyonluk İsrail’den” ithal ediyor!.. Hem de, “tohumu olmayan”, olsa bile “fide”ye dönüşmeyen “kısır” domatesler!.. üstelik, bu tohumun fiyatı da, “sarraf vitrinlerindeki altın”larla yarışıyor!..
Sadece “domates tohumu” mu?..
Bugün semalarımızda uçacak, arkalarında renkli “sis bulutu” oluşturup, “akrobat gösterileri” yapacak “uçak”larımızı da İsrail “modernize” ediyor!..
Oysa biz, “uçak imalatı” yapardık bir zamanlar!.. Nuri Demirağ’larımız vardı!.. İtalya’dan bile “uçak siparişi” alırdık!..
Bugün ise; “milyarlarca dolar” verip, "dışarıdan" satın aldığımız ama, “modernizasyonunu İsrail’e yaptırdığımız” uçaklar uçacak semalarımızda!..
Sokak ve caddelerimizde, yerleri titreten “tank”larımız yürüyecek!.. “Modernize”sini yine İsrail’e yaptırdığımız tanklar!.. Almanya’nın; “Bunları PKK terörüyle, savaşta kullanamazsınız!.." diyerek, “şartlı” sattığı tanklar!..
Ama, olsun;
Yine de, bugün “Ulusal Egemenlik” bayramı!..
“Bağımsız Türkiye”nin bayramı!..
Bugün 23 Nisan!..
Neşe doluyor insan!..
BAYKAL, BUGüNLüK "BAŞBAKAN" OLSUN!
Bugün; “büyük”ler kalkıp, “küçüklere” verecekler koltuklarını!..
Onlar da; “Meclis Başkanı” olarak, “Bakan” olarak, “Vali, kaymakam, belediye başkanı” olarak; görüşlerini açıklayıp, talimat verecekler “ast”larına:
“çevre’ye önem verin!”
“çocuklara parklar yapın!”
“Yollardaki çukurları doldurun!”
“Başkan”lar, “bakan”lar, “vali”ler, “kaymakam”lar ve “belediye başkanları” da, “23 Nisan Yöneticisi” çocukların emir ve talimatlarına “emredersiniz efendim!” diye cevap verecekler!..
“Emredersiniz!.. Talepleriniz hemen yerine getirilecek!”
Sonra?.. Sonra “müsamere” bitecek ve çocuklar, “50-60 daireli apartman”lardaki evlerine dönecekler!..
Ya da, “tek gözlü gecekondu”larına!..
Benim merak ettiğim şu:
"Bugün, Başbakanlık koltuğuna kim oturacak?"
Benim teklifim şu:
Tayyip Bey, "sadece bugün" için ve "sadece 1 saatliğine" koltuğundan kalksın ve yerine Deniz Baykal'ı oturtsun... Hani şu, "müebbet muhalefete mahkûm" olan CHP Genel Başkanı var ya, işte o!.
Tayyip Bey, "böyle bir iyiliği" esirgemesin Baykal'dan... Ki, birkaç gün sonraki "CHP Kurultayı"na "güçlü" girsin Baykal!..
Ve delegelere desin ki;
"Rakiplerim; CHP'nin 34 yıldır muhalefette olduğunu söylüyor... Ve diyorlar ki; seyircilikten çıkıp, oyunculuğa dönelim!.. Söylemden çıkıp, eyleme başlamalıymışız!.. Piyon değil, şampiyon olmalıymışız!..
Olduk işte!.. Ben; geçtiğimiz 23 Nisan'da Başbakanlık Koltuğu'na oturan bir lider olarak karşınızdayım!"
Bırakın, bunu desin ve "havasını atsın" Baykal!..
Ne yani;
"çocuk"ların okuduğu "ilâhî"lere karşı "askerî muhtıralar"ın yayınlandığı "millî irade"ye karşı "Yargı darbesi"nden söz edildiği ve dolayısıyla "Türkiye'de iki kişiden biri"nin hiçe sayıldığı bir Türkiye'de, Baykal'ın "23 Nisan Başbakanı" olması, çok mu abes kaçar?!?
Bence, hiç de abes kaçmaz!..
çünkü Baykal, "yüzde 20'nin temsilcisi" dahi olsa, hiç olmazsa "seçilmiş" biridir!.. "Atanmışlar"ın egemen olduğu bir ülkede; "sadece bugün ve sadece 1 saatliğine" Başbakanlık koltuğuna Baykal'ın oturması, hiç de çok görülmemelidir!..
Evet, evet, "ömür boyu muhalefet" olan Baykal, bugün olsun "23 Nisan Başbakanı" olmalı ve "Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan" diyebilmelidir!..
Yoksa, hiç de neşelenecek takatimiz yok!..
----------
Baykal değiştirilemez!
"CHP Genel Başkanlığı'na aday" olan Haluk Koç da, Umut Oran da, bana göre boşa kürek çekiyor.
Haluk Koç, "7 aydır Anadolu'da" dolaştığını ve birçok delege ile görüştüğünü söyleyip, eklemiş: "Değişim talebi, artık toplumsal bir taleptir... çeşitli baskılarla bizi engellemeleri mümkün değildir!"
Umut Oran da demiş ki; "CHP'yi 2011'de iktidar yapıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz... CHP artık değişmeli ve iktidar olmalıdır!"
Dedim ya, boşa kürek çekiyorlar... O "tüzük"te "Genel Başkan Adayı" olmak için, "delegelerin yüzde 20'sinin desteğini alma şartı" var oldukça, öyle sanıyorum ki, aday bile olamazlar ve Baykal yine "tek aday" olarak girer seçime!..
Bence yapmaları gereken şu: Kurultay Divanı'na, derhal bir teklif verip, desinler ki;
"Deniz Baykal, CHP'nin ebedî genel başkanıdır!.. Baykal değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir genel başkandır!"
"Hayâl" görmemek ve "gerçekçi" olmak lâzım!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi