Engizisyon mu, işgal mi?
The Economist dergisi, Ayşe Sucu meselesinde tam sipere yattı. Görevden alınmasını ve beraberindeki 28 kadının da istifasını tam da İngiliz dessasiyeti çerçevesinde ele almış ve görevden alınmalarını bir nevi Engizisyon kararına benzetmiştir.
Derginin sorgulaması bize, 100 yıl önce mütareke günlerinde Anglikan Kilisesi’nin, Meşihat Dairesi’nin İslamiyet’in yetkinliği hakkındaki sorgulamasını hatırlatıyor. Lakin savunma yapmaya gerek yok. Benzeri bir gelişme İngiltere’de de oldu. Anglikan Kilisesi içinde Ayşe Sucu benzeri vakalar, Kilise içinde yeni kopmalara ve Katolik Kilisesi’ne iltihaklara ve katılımlara neden oluyor. Kadın meselesi Kilise’yi istikrarsızlığa sürüklüyor. Hatta sonunu getiriyor. Anglikan Kilisesi’nin giderek bir feminen yapıya bürünmesi veya eşcinsel çizgiye kayması, çalkantılara ve akabinde de kopmalara neden oluyor. Eşyanın tabiatı böyledir. Giderek manevi alanın ve kutsi alanın zedelenmesiyle birlikte Anglikan Kilisesi iç çalkantı geçirirken ve genel olarak zayıflarken din adamları da kendisine yeni yuva ve dini çatı aramaktadır. Kilise içinde fazla liberalizm, kilisenin sonunu da hazırlamaktadır. Önemli makamları kadınların istila etmeleri sonucunda içlerinde kadınların da olduğu 50 kadar eski piskopos, aktif papaz ve rahibe, kiliselerinden istifa ederek soluğu Katolik Kilisesi’nin merkezinde aldı. Son sıralarda Anglikan Kilisesi ile Katolik Kilisesi arasındaki en önemli farklardan birisi, kadınların yüksek dini görevlere atanmaları meselesinde kendini göstermektedir. Anglikan Kilisesi’nden ayrılanlar da bu nedenle ayrılıyorlar. (http://www.elaph.com/Web/news/ 2011/1/622142.html)
Kadın figürünün kamusal alanı istilası tamamlanmış ve bu istila dini alana da sirayet etmiştir. Bunun kadının dindarlığıyla hiçbir alakası yoktur, mesele tamamen modernizm ile irtibatlıdır. Zamanla modernizm dinin alanını da işgal etmiştir. Dolayısıyla bu yüksek görevlere gelenler, dinin rahibelerinden ziyade modernizmin ve pozitivizmin rahibeleridir. The Economist dergisinin zaviyesinden olaya bakacak olursak; Kilise’nin erkek üyeleri veya kadınların istilasına karşı çıkan üyeler, Engizisyona yol açmamak için kendilerini feda ettiler!
¥
Esasında Diyanet Vakfı Kadın Merkezi’nin, anti İslami demesek bile lakaytlığın veya kayıtsızlığın merkezi ve bir odağı haline geldiği görülüyor. Bu bağlamda, The Economist dergisi, Mehmet Görmez’in icraatlarıyla sorulara vereceği cevapların liberal duruşunu da göstereceğini yazıyor. Sanki buradan Diyanet İşleri Başkanı olmanın gizli kıstası liberal olmak gibi bir mana çıkıyor. Liberal olan da Ayşe Sucu gibilerini baş tacı eder hani! Hizmet alan dindar kitleden daha ziyade Ayşe Sucu’nun akıbetini HaberTürk gazetesi gibi gazeteler irdeliyor ve belirliyor. Ayşe Sucu dini algılarında gayet istikrarsız bir portre çiziyor. Söz gelimi, başörtüsünden dolayı fakültesinden atılıyor. Lakin daha sonra da 2000 yılında başı açık olarak yaptığı bir inanç programından da kendi ifadesine göre atılıyor. Herkes şunu merak ediyor: Acaba bir kez daha kişisel menkibesi veya şahsi tarihi tekerrür ederek Butto modelinden dolayı mı görevine son verildi? Gerçi Diyanet İşleri Başkanlığı bunu reddediyor. Başkan Görmez de kendisiyle 6 yıl beraber çalışmış ve İslamiyat dergisinde de başörtüsünü dini bir vecibeden ziyade ahlaki vecibe olarak nitelendirmiş. Dolayısıyla ayrılık nedeni bu olamaz. Kaldı ki Sucu’nun yerine getirilen Vidinli’nin başı tamamen açık.
¥
Ayşe Sucu’nun vurgusu da hukuki eksenden ziyade ahlaki eksenle ilgili. Hukuki veya fıkhi eksenli değil ahlaki ve bilgi eksenli bir dindarlık istiyor. Acaba fıkhi alanla ahlaki alan birbiriyle çatışıyor mu? Zira yaklaşımdan öyle bir anlam çıkıyor. Esasında sürekli açıp kapanması ve Türkiye’de kopardığı gürültü açısından Ayşe Sucu bize yıllar önce yine bu alanda gürültü koparan Emine Vedut’u hatırlatıyor? Kadın erkekli grupların önüne geçerek Manhatten’da cuma namazı kıldırmıştı. Böylece İslam’ı Anglikan Kilisesi’nin durumuna çevirmek istemişti. Evet, şimdi biz Protestanlaştırmadan sonra bir de Anglikanlaştırma çığırı yaşıyoruz. Ayşe Sucu, iki defa aforoz edildiğini söylüyor. Onun ağzına bakan The Econonist dergisi ise Türkiye’de bir İslami Engizisyondan bahsediyor. Dergi, Ayşe Suçu’ya bakacağı yerde Ayşe Sucu emsallerinin Anglikan Kilisesi’nden kaçırdıklarına baksa ya! Ve ayrıca, herkes kendi çöplüğünde ötsün...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.