Öcalan neyin nesi?
Mesela Cumhurbaşkanı Gül, Öcalan'ın neyin nesi olduğu kanaatindedir?
Mesela Başbakan Erdoğan, Öcalan'ın neyin nesi olduğu kanaatindedir?
Mesela MİT'e göre Öcalan neyin nesidir?
Mesela "devlet" nedir, "hükümet" nedir?
Mesela, devletin görüştüğü Öcalan'la hükümetin değerlendirdiği Öcalan aynı Öcalan mı?
Mesela devlet politikaları ile hükümet politikaları birbirinin üzerine oturuyor mu?
Mesela, Öcalan, "Görüşmeler müzakere safhasına gelmek üzere" dediğinde, devletle görüşmeleri mi anlamalıyız, hükümetle görüşmeleri mi? Buradaki devlet ne hükümet ne? Görüşme safhası ne, müzakere safhası ne? Cumhurbaşkanı Gül devletin neresinde bulunuyor, Başbakan Erdoğan neresinde?
Kandil için Öcalan ne?
Mesela, Osman Baydemir'e "Silahlı hareketin miadı doldu demek sana mı düştü" diye fırça çeken Öcalan hangi Öcalan?
Devletin hapishanesinde mahkûm olan Öcalan'a dışarıya mesaj sızdırma imkânı sağlayan devlet hangi devlet? Bu devletin politikaları ile hükümetin Kürt sorununa ilişkin politikaları örtüşüyor mu?
Öcalan'ın, "Marta kadar çözüm yolunda ilerlenmezse darbe de olabilir, Başbakan da öldürülebilir" gibi bir açıklaması Türkiye'de hangi otoritenin denetiminden geçerek ve Kürt sorununun çözümünde hangi stratejiye uygun olarak kamuoyuna yansıma imkanı bulabilmiştir? Şayet Öcalan'ın cezaevinden dışarıya yansıyan tüm görüşleri devlet denetiminden geçerek çıkıyorsa? Yok, Öcalan devlete rağmen dışarıya mesajlar yollayabiliyor, dolayısıyla örgütü içeriden yönetebiliyorsa, bu nasıl bir devlet yönetimidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, başka hangi mahkuma bu imkanı sağlamaktadır?
Öcalan'la görüşmeler meselesinde gerçek oyun kurucu kimdir? Devlet mi Öcalan mı? Şayet devlet ise şu yaşananların tamamını, devlet inisiyatifindeki gelişmeler olarak mı okumamız gerekiyor?
Mesela, KCK yapılanması, mesela DTK oluşumu, mesela DTK zeminine "Demokratik Özerk Kürdistan" taslağı sunumu, BDP'nin fiilen başlattığı çift dil uygulaması... Bütün bunlar "devlet kontrolünde" gelişmeler olarak mı okunmalı? Yani biz "Devlet denetiminde bir Özerk yapılanma"ya doğru mu yol almaktayız yoksa bunların bizim anlamadığımız ama devletimizin anladığı çok başka, çok derin bir anlamı mı var?
Zaman zaman Öcalan, kendisiyle görüşme yapan "devlet"i överken, AK Parti politikalarını yerin dibine batırmaktadır. Buradan bakıldığında, Öcalan'la görüşen devlet ile AK Parti'nin denetimindeki hükümet arasında açı farkı bulunduğunu mu anlamamız gerekiyor?
Silahlı yapı orada öylece duruyor. Silahlı hareketin bitmesi noktasında Öcalan cenahında en küçük bir adım söz konusu değil. Aksine silahlı hareketin, devlet karşısında çok açık bir pazarlık gücü olarak tutulduğu anlaşılıyor. İşlenen tema ise şöyle: "Devletle terör örgütü yenişemedi, şimdi barış müzakere ediliyor." Böyle bir kurgu, terör örgütüne, akıl almaz bir pazarlık gücü sunmak anlamına geliyor. Soru şu: Medyaya böyle yansıyan kurgu acaba devlet aklında da böyle mi durmakta?
Biz tüm Türkiye Kandil'in, Kandil'den bağımsız cinayetler işlediği var sayılan HPG'nin, BDP'nin densizliklerine karşı supap gibi görmeye mi alıştırmalıyız kendimizi? Öcalan gerçekte, Devlet elinde rehin tutulan bir nimet midir? Öcalan olmazsa her şey daha kötü olurdu diye mi düşünmeliyiz?
Öcalan Türkiye'ye teslim edildiğinde neydi, şimdi ne? Ne oldu bu arada ve roller nereden nereye evrildi? Bu evrilme sürecinde Türkiye kazandı mı kayıp mı etti? Hep birlikte bir terörist başından bir Kürt lideri mi yontmaktayız?
-Olan bitende, devletten de, hükümetten de, Kandil'den de, Öcalan'dan da daha etkili bir oyun kurucu mu var? Bu oyun kurucu, Öcalan'ın Türkiye'ye teslimini sağlayan ama bu arada, herkese bir oyun planı da empoze eden oyun kurucu mu? Bir noktada herkes, "Büyük Senaryo"da rol almak zorunda mı kalıyor?
Savaş derken ne yaptık, barış derken ne yapıyoruz, Türkçülük'le ne yaptık, Kürtçülük yapanlar ne yapıyor?
Bizde, şöyle her "devlet yöneticisi"nde kendi alanına yansıyan boyutuyla realize edilecek "devlet aklı" diye bir şey var mı? Diyelim Ahmet Davutoğlu'nun "Dünyada oyun kurucu bir ülke olmak istiyoruz" vizyonu ile şu içeride yaşadıklarımız, şu Öcalan'ın kazandığı statü, şu Öcalan'la "müzakare"ye savrulmamız arasında bir ahenk bulunuyor mu?
.......
Olan bitende sağlıklı bir akış, sağlıklı bir kriz yönetimi değil, bir savrulma görüyorum. Onun için de, zaman zaman inisiyatifi Öcalan'ın ya da onu Türkiye'ye teslim edenlerin kullandığı gibi bir kaygıya kapılıyorum.
Keşke benim kaygılarım haksız olsa...
Keşke herkes rolünü derin bir bilinç içinde üstlenmiş olsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.