Cemal Nar

Cemal Nar

Yağcılık ve Dalkavukluk

Yağcılık ve Dalkavukluk

Bir önceki yazımızı şöyle bitirmiş ve şimdiki yazımıza atıfta bulunmuştuk: “Öyleyse gördüğü yanlışa karşı gözlerini kapayarak “isabet buyurdunuz efendim” yağcılık ve dalkavukluğunu iman ve ahlakın neresine koyacağız?”

Kaldığımız yerden devam edelim inşallah.

Alimlerin ve aydınların zalim idarecilerle düşüp kalkması, fakat onları ikaz etmemesi ve uyarmamasından, bilakis onlara yağcılık, dalkavukluk yapmasından daha ayıp, daha çirkin, daha onursuz, daha günah ve daha büyük bir fitne var mıdır acaba?

Kötü alimler işte bunlardır.

Niçin yaparlar bunu?

Dünya denilen cifeye meftun olduklarından…

Yağcılık ve dalkavukluk herkes için kötü bir huydur ve çok ayıptır, ama bir ilim adamı ve sorumluluk taşıyan aydın için bin kere daha fazla bir ayıptır.

Peygamber efendimiz, Ka’b İbni Ucre (ra)’ye şunları tembihler:

“Ka’b İbni Ucre! Seni, benden sonra gelecek idarecilerden Allah’a sığındırırım. Kim onların kapılarına gider ve onları yalanlarında tasdik eder, zulümlerinde onlara yardımcı olursa, o benden değildir, ben de ondan değilim. Ahirette havz-ı kevserin başında da yanıma gelemez. Kim onların kapısına gitmez, yalanlarında onları tasdik etmez, zulümlerinde yardımcı olmazsa, o bendendir, ben de ondanım. O kimse havz’ın başında yanıma gelecektir.

Ey Ka’b İbni Ucre! Namaz burhandır, oruç, sağlam bir kalkandır. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürdüğü gibi.

Ey Ka’b İbni Ucre! Haramla biten bir ete mutlaka ateş gerekir.”( Tirmizi, Salat, 433 (614); Neseî, Bey’at, 35-36 (7/160))

Muhatap gerçi Ka’b İbni Ucre’dir (ra) ama, elbette davet ve icabet bütün bir ümmetedir ve bu gayet açıktır.

Konuyla ilgili işte birkaç hadis daha: İbn Ömer’den (ra); Allah Resulü (sa) buyurdu:



“Devlet başkanının (imamın) yanında bulunan ya hayrı söylesin, ya da sukut etsin.”(Rudani; Cem’ul Fevaid 3/166 (5995). Terabani, Mu’cemu’l- Evsat’ta leyin bir senedle)

Hiç olmazsa sükut etsin. Bu kadarcık bir ruhsat onun onurunu belki kurtarır. Ama bundan sonrası rezalet ve kepazeliktir.

Muaz b. Cebelden rivayet olunur ki (ra) Allah Resulü (sa) buyurur:

“İslam’ın değirmen taşı dönmektedir. Kitab’ın dönüp durduğu yerde siz de onunla dönüp durun! Dikkat edin kitap ile hükümdar ayrı düşecekler; Sakın ha kitapdan ayrılmayın! Dikkat edin başınızda, kendileri için hoş gördüklerini sizin için hoş görmeyecek bir takım emirler olacaktır. Onlara baş kaldırırsanız sizi öldürürler, boğun eğerseniz sizi saptırırlar.”



Dediler ki “Ey Allah’ın resulü! O zaman ne yapalım”?

“O zaman Meryem oğlu İsa’nın ashabına yaptıkları gibi yapın; testerelerle biçilip tabutlarda taşındılar. Allah’a itaat halinde ölmek, ona isyan halinde yaşamaktan elbette ki daha iyidir.”( Rudani, a.g.e., 3/184 – (6054); Terabani, Mu’Cemu’l- Kebir’de leyyin bir senedle)

İnsanları dinlerinden alıkoyacak ve onlara küfrü bir marifet imiş gibi sunacak zalim ve zorba diktatörlerden Müslümanlar önceden uyarılmıştır:

İbn Mesud ( ra)’dan:

“Başınızda bir takım emirler olacaktır; Şu kadar sünneti terk edeceklerdir. Siz de onları (bu sünnetleri) terk ettiğiniz zaman, bu defa emirler şu kadar daha terk edeceklerdir. Siz de onlara uyup terk ettiğinizde işte o zaman en büyük belayı başınıza getireceklerdir.”(Rudanî.a.g.e.3/185 (6058); Terabani, Mu’Cemu’l- Evsat’ta zayıf bir senedle)

Bir Müslüman böyle bir tehlikeye karşı her an uyanık bir bilinçle kuşanmış olmalıdır. Allah Teâlâ’ya iman ve takva zırhı onu her yanlıştan korur. Nitekim Ebu Hureyre (ra) rivayetiyle Allah Resulü (sa) şöyle buyurur:

“Emirlerin yanına kesinlikle girme! Mutlaka girmek zorunluluğunda kalırsan sünnetimi çiğneme! Onun kılıcından da kamçısından da korkma, onlara Allah’tan korkmalarını emret.”(Rudanî, a.g.e. 3/185; Terabani, Mu’Cemu’l- Evsat’ta zayıf bir senedle)

Allaha iman, onurlu olma, zalim ve zorbalardan korkmama ve kimseye minnet etmeme, özlediğimiz güzel hasletlerdir değil midir?

Ve herkes gibi bunlar bize de yakışır değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi