Bir kez daha aferin Onur Öymen...
Meğer Onur öymen, ‘Hürriyet gazetesi kaos peşinde’ dememiş. Bunu kendisi söylüyor. Arayan Hürriyet muhabirine ‘Hayır, ben öyle bir şey demedim’ diyor ve suçu ‘Kaos’ başlığıyla çıkan gazeteye (Vakit gazetesine) atıyor.
Olay şu:
Hürriyet gazetesi, Onur öymen’in ağzından, ‘Türban faşist gömleği’ başlıklı bir haber yapıyor. Haberini de, bir Amerikan gazetesine dayandırıyor.
Ertesi gün Onur öymen, kendisini arayan Vakit gazetesi muhabirine, ABD basınının yalan haber yazdığını, Hürriyet gazetesinin de kendisine sormaya gerek duymadan bu yalana sarıldığını anlatıyor ve bu gazeteyi ‘kaos peşinde’ olmakla suçluyor.
Bu kez, Hürriyet gazetesi Onur öymen’i arıyor ve Vakit gazetesine böyle bir demeç verip vermediğini soruyor. öymen, böyle bir demeç vermediğini, kimseyi kaos peşinde olmakla suçlamadığını ve esasında Amerikan gazetesine yaptığı açıklamanın çarpıtılarak yayınlandığını söylüyor.
Dolayısıyla, şurası netlik kazanıyor.
Ortada bir ‘yalan’ ve ‘çarpıtma’ var ama, bunun sorumlusu Hürriyet gazetesi değil.
Gerçi Hürriyet’in bu olayda masum olması, genel anlamda masum olduğu (Lagendijk, ‘testis’ ve ‘mini etekli kız’ haberlerini hatırlayalım) anlamına gelmiyor ama, nasıl olmuşsa bu kez dürüst davranıp Amerikan gazetesinde çıkan haberin tam çevirisini yayınlamışlar.
Demek ki ortada bir ‘çarpıtmacı yalancı’ var.
Hürriyet’i ve Onur öymen’i dikkate alırsak, bu ‘çarpıtmacı yalancı’nın Vakit gazetesi olduğu ortaya çıkıyor.
Fakat, Vakit yetkilileri de dün bir açıklama yaptılar ve Onur öymen’in kendilerine verdiği demecin ses kaydının olduğunu, Onur öymen’in ağzından verilen sözlerle ses kaydının birebir örtüştüğünü, gerekirse ses kayıtlarıyla birlikte metni yeniden yayınlayacaklarını bildirdiler.
O halde kim bu çarpıtmacı yalancı?
Geriye iki ihtimal kalıyor: Ya öymen’in açıklamalarını ‘çarpıtarak’ yayınlayan Amerikan gazetesi, ya da iki ayrı gazeteye iki farklı demeç vererek işin içinden sıyrılmaya çalışan muhterem Onur öymen...
Bana, sanki Onur öymen’miş gibi geliyor.
Bunu nasıl anladım?
Bizatihi muhteremin yaptığı açıklamadan...
Hürriyet’in çevirisini takdirle karşılayan öymen, ABD’li gazeteciyle aralarında nasıl bir konuşma geçtiğini anlatıyor: ‘ABD’li gazeteciye görüşlerimi şu şekilde açıkladım: Bireysel tercih olarak insanların türban takmasına bizim saygımız vardır. Türbanın bir siyasi simge, bir üniforma gibi kullanılmasına karşıyız. çünkü demokratik ülkelerde giysiler, bir üniforma gibi bir siyasi simge gibi kullanılamaz. Ancak otoriter ülkelerde bu duruma rastlanır. örnek olarak da Mussolini İtalya’sında ve Hitler Almanya’sında gençlerin belli renk gömlek giymelerini örnek verdim.’
Ee, sen bu örneği verirsen, onlar da ‘öymen türbanı faşist gömleğine benzetti’ başlığını atarlar ve haklı çıkarlar.
Demek ki, öymen bu lafları etmiş.
Bir kez daha ‘aferin’ diyoruz.
Hem, başörtüsünü ‘faşist gömleği’ne benzeterek ayıp ettiği, hem ‘otoriter ülke’ kavramından bihaber olduğu, hem de iki ayrı gazeteye iki farklı demeç vererek lüzumsuz bir ‘basın kavgası’nın başlamasına yol açtığı için.
Başka ‘aferin’lik davranışları da var (Gümrük Birliği Anlaşması’nı imzalamak ve gazetecileri başına toplayıp ‘Ne iyi yaptık, değil mi çocuklar?’ demek, sonra da bu anlaşmayı eleştirmek gibi), bunu da başka zaman anlatırız artık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.