İhkak-ı hak mücadelesinde hukuk yolu
İnternet ortamında ülkenin siyasi ve içtimai olayları her gün yazılan ve karşılığında cevap bulan bunun neticesinde karşılıklı olarak genellikle buluşulabilen ortak noktalar çıktığına memnuniyetle şâhid oluyorum. Medenice ve nezaket içinde tuşlara vurmayı becerenlerin satırlara döktükleri ifadeleri biribirlerimizden pek çok şey öğrenme içinde olduğumuzu bütün sarahatıyla ortaya seriyor. Hâtta zıtların biribirine en yakınlar olduğu nazariyesini doğrular mahiyette tezahür ettiğini söyleyebilirim. Akıl çağı adlı bir grub da cemiyetimizin çeşitli fikir ve düşünce akımlarına sempatizan veya kültür dereceleri zirve yapmış zevat, nâzik cümlelerle tenkidler ve tahliller yaparak bilgilendirme ve de kendi düşünce dünyalarına duhûl gayretine girmekteler. Bu gayreti bendeniz, Bediüzzaman Hz.lerinin pek güzel nakl eylediği "Müsademei efkârdan bârîka-i hakikat doğar" işaretinin gerçekleşmesi olarak yorumluyorum. Zaman zaman aynı nezaket içinde bu tür e-postalara kendi İslâmi ve siyasi yaklaşımım istikametinde, itirazlar, tasdikler veya izahnameler şeklinde tuşlarıma dokunuyorum. Kendime ait hiçbir gizlilik ayırmadan, yaşımdan tutun, bağlısı olduğum siyasi görüşü de, gazetem Vakit'e yapılan her çeşit sitem ve çatmanın yaşandığı öbekte, Vakit yazarı olduğumu da mâali iftiharla beyan ederek itiraz veya izahlarımı gruba sunuyorum.
üZüLDüĞüM DE OLUYOR...
Zaman zaman nice güzel insanlar; biz Müslümanlardan doğan şikâyetlerine yer veren e-postalarında o kadar büyük haksızlıklar yapıyorlar ki, kederimden hem üzerlerine gidilen mütedeyyin kardeşlerime hak etmedikleri bu tespitden, hem de anlamadığı hususlar hakkında yaptıkları yakıştırmalar hasebiyle.. Bir yazarın "başkasının günahına ağlayan adam" tâbiri nerdeyse benim için söylenmiş zannedeceğim. Bunlardan bir tanesi de, geçtiğimiz günlerde Muhterem Erbakan Hoca'mızın, Yargıtay'da onanan cezası hasebiyle, hakkındaki hükmü evinde çekeceğine dâir gazete haberine her halde sevindiğini göstermek isteyen sözde bir aydın şu başlıkla e-posta göndermiş gruba: "Cezayı evinde çekecek anladık da parayı ne zaman ödeyecek.." sanki karardaki isabeti veya isabetsizliği tetkik etmiş bir fert gibi, Erbakan Hoca gibi muhteşem bir evlâd-ı milletin, südûr eden karardan dolayı siyasi bir hukuk cinayeti karşısında kalmış bulunduğunu hiç hesaba katmıyor. çünkü o zatın ve onun gibilerinin zihniyet dünyası, ferdi vijdana değil, karanlık oda karar sahiplerinin vijdanıyla hem ayar olduğundan, ölmüş bir siyasetçinin, bunları kapatmak yetmez, köklerini kazımak gerekir sözünü söylediği halet-i ruhiyenin aynına sahip. Verilen bu hüküm karşısında meydana gelen bir sevinçle ispazmoz geçiren, mariz ve alil bir zihniyetin temsilcisi.. Bakınız Erbakan; bu dünyanın bütün arazisinde kendisini Allah rızası için seven milyonlarca Müslümanın kardeşçe gönül verdiği bir zâtdır. Geçenlerde kulağıma gelen Hoca'mıza parayı ödeyelim diyenlere Hoca'nın cevabı, bu davranış suçu kabul etmektir. Biz böyle bir muameleyi hak etmedik dediği; böylece de bir hakikatı dile getirdiği ortadadır.
Müteveffa Turgut özal anlayışı bu ülkede mahkemeleri, üzerinden para kazanılan bir başvuru merkezi hâline getirten anlayışın mûcididir. Onun tek başına iktidara geldiğinde, ülkedeki vergi borçları da dâhil hiçbir para cezası borcun aslını geçemezdi. Onun enflasyonlu idâresini bahane ederek vergi ve cezaların ödenmemesinden doğan yükselmenin namütenahi olmasını temin eden kanunu çıkartırken bir mânada hukukun katliyle birlikte böyle bir duruma düşmüş herhangi bir kimsenin de hayatının karartılması demektir. Kimi dostları içinde bir gecelik terlik kararnamesi çıkarmakta aynı zihniyetin eseridir. Böyle kararlar alanların mânevi dünyaları ne kadar zengin olursa olsun, aynı mânevi dünyanın sahibince de sorguya çekilecekleri zannımızın dışında değildir. Beynel hukukda insanın bulunduğu yerde suç olacaktır. Bu kaçınılmazdır anlayışı hâkimdir. Bütün suçların bir savunması vardır. Meselâ İslâm indinde mezar soygunculuğu en ağır suçtur. çünkü soyguna mâruz kalanın kendini müdafaa hususunda yapacağı hiçbir şey yoktur. Suçun; en ağır olmasının sebebi, herhangi mukavemetten mahruma karşı işlenmesidir.
MAHKEMELERDE USûL
Bilindiği gibi mahkemelerin selahiyet farklılıkları vardır. Anayasa mahkemesi de selahiyetinin târifini, ahalinin de onayıyla anayasada bulmuştur. Meselâ kanunda belirtilmiş zevatı, siyasi partileri, meclisin çıkardığı kanunları ve buna itirazları inceler ve neticeye erdirir. Hapisle tecziye edilecek dâvaları da, Anayasa mahkemesi sıfatıyla değil, â'lî divan sıfatıyla rüyet eder. Diğer bir deyimle siyasi partilerin her çeşit suçlamalar karşısında muhatapları Anayasa mahkemesidir. Burası kararı verdikten sonra gerektiğinde hapis veya cezası alması gerekenler için de Yargıtay başsavcısına havale eder.
Ahali arasında Kayıp Trilyon dâvası diye anılan bu dâva, kapatılan Refah Partisinin beş yıl siyaset dışında bırakılmasından yeterli memnuniyeti duymayan gayri milli çevrelerin kırk yıl kapatma davalarında tâkip olunmuş stili terk ederek ve Muhterem Erbakan'ı siyasetten silmek maksadıyla bahanelere başvurmuş ve adliye mekanizmasında maateessüf buna âlet olacak yollar ve yol göstericiler bulabilmiştir. Meselâ; Mardin RP'nin İl Başkanı Yüksek Mühendis Fehmi Ayanoğlu beyefendidir. Maliye bakanlığı emlâk müdürlüğü bünyesinde İl ve ilçelerde kurdurulan birimlerin vazifelisinden biri olan zat, Mardin İl başkanını öğrenmek ve tahkikatı o zâtın ifadesini alarak yapması gerekirken, idâre heyeti üyelerinden Murtaza Bey adlı şahıstan ifade almıştır. Bu zat ise para ile ilgili mesele den malumattar olmadığından dolaysıyla da böyle bir parayı almamış olduğundan tabiiatıyla almadım cevabı vermiştir. İşin fecii tarafı bu kişi başkanlık ifadesi vermiş gibi duruşma yürütülmüştür. Duruma muttali olan Avukat Sayın Şerefmalkoç, gerçek başkan Fehmi Ayanoğlu beyefendiyi durumdan haberdar ederek, 4/Aralık/2000 tarihinde Ankara'da yapılacak duruşmaya gelmesini ehemmiyetle rica etmiştir. Fehmi Bey, Ankara'ya gitmiş ve duruşmaya katılmıştır. Burada müdafiiler bir zuhul eseri olarak da olabilir, duruşmaya liste dışı gerçek başkan Fehmi Bey'in katılacağını belirten bir dilekçeyi dosyaya koymamış olmaları, reis bey'in ifade veren Ayanoğlu'nun ifadesi esnasında dosyada adının geçmemiş olmasını sanığa sen manyak mısın? gibi yakışıksız bir hitap ve peşinden de tevkife tevessül etmiş, avukatlar ve hazır bulunanlar esas dâvayı bir kenara bırakıp, İl başkanı arkadaşlarının tevkifini önleme gayretine düşmüşler ve güç belâ reis beyi teskin ederek vaziyeti geçiştirmişlerdir. Bundan sonra da sayın Fehmi Ayanoğlu'nun yeni bir burudet doğmasın diye dâvadan uzak tutulma yoluna gidilmiştir. Böylece de, para işiyle alakası olmayan ve sadece Mardin İl'i ili idare kurulu üyesinin doğruya istinad etmiyen ifadesiyle dâva tekemmül etmiştir. Daha nice dâvanın tezekkür eden kararını yüce Yargıtay'da bozmaya müteallik vak'alar olduğu değil hukuk şinas olmak, kelimelerin mânalarını anlayan herhangi bir kimse tezatları ve hüküm kurarken muhterem Erbakan'ın devlet adamlığı değil amma yetmiş yaşını aştığı günlerden beri devam eden duruşmalar sırasında ömrü boyunca sabıkasız olmasını göz önüne almaması, mahkeme takdirinin, kendisine lehte tecelli etmemesi düşündürücüdür. Geçtiğimiz günlerde Sayın Kutan ve Sayın Tarım eski Bakanı Musa Demirci Bey'in sorumlu olmakla beraber o sırada bakan olduklarından meseleyle meşgul olmaya vakitleri olmadığı görüşüyle beraat ettirilmeleri ne kadar doğruysa, Muhterem Erbakan'ın, aynı hükümetin başbakanı olduğunun göz önüne alınmaması da o kadar yanlıştır.
Muhterem okurlarım birkaç yazım bu dosya üzerinde devam edecektir. Katlanmanızı istirham ederim. Fiemanillah.
Haftanın bir günü kitaplara
Elimde tanıtmam gereken kitap çoğaldı.. Biraz kısa tanıtmalar yapacağım ve haftanın çarşamba günlerini kitaplara hasredeceğim..
1-BİRAZ DA GüLELİM:
Ali ünal'ın ikinci baskısını yapan kitabın adı..
Güldürücü, düşündürücü, bazen de kaşındırıcı fıkralardan derlenmiş benim çok amma çok sevdiğim bir kitap..
Mizahı olmayan millet millet değildir.. Yaşlı, genç herkesin okuması gereken bir kitap doğrusu..
2- BİRAZ ŞUNDAN BİRAZ BUNDAN:
Yazar Altan Bay'ın (Aşure tadında deneme kitabı) ve 90 dakikalık kitap olduğu açıklanan bir denemesi..
Güzel mi? Güzel.. Faydalı mı? Faydalı bir eser..
İç ve dış dünyanın seçme hatıratları, tarihe not düşmüş fikir adamlarının kısa öz deyişleri ve Altan Bay'ın yorumlaması..
Tek kelimeyle muteber bir eser... Tabii okuyucularıma tavsiye ederim..
3- EFSANE (Şiirler)
Hanım şairlerimizden Sabiha Serin duygularını şiirlerle dillendirmiş.. Bende öyle birisiyim hani..
Serbest/hece arası veya her ikisinin sentezi denecek bir şiir sanatıdır. S. Serin'in eserindekiler..
Dünyaları veririm gözlerinin rengine/baktıkça giderim ben uzaklarda engine/Dayanır mı ki yürek bitmeyen bu sevgine/Bırak kalsın gönlümüzde bu aşk bizden efsane/..
Aşkı efsane olarak ifade etmek dışında eleştirilecek bir husus yok..
4- BERGüZAR (Şiir)
Şair Bekir Alim'in hece vezniyle yazılmış şiir güldestesi..
Aldanma boş yere ol Hakka yakın
Her düşen yaprakta bir anı vardır.
Hal bilmez kullara sır verme sakın
Dert yükü misali bir hanı vardır..
Bekir Alim kardeşimiz alimlere has bir üslupla şiirler yazmış.. Edep yerli yerinde, ahlaki duvarları yıkman, bizden bir şair..
Okumanızı tavsiye ederim.
5- HARAM SEVDA:
Aşık Türkmeni mahlası ile şiir yazan Necmi Dal'ın şiir kitabı..
Pek çok şairimiz gibi saz çalmasını da bilen Necmi Dal içinden geldiği gibi yazan/söyleyen bir şairdir..
Biz sevda ile sarıldık/Ettik, tırnaktan ayrıldık/Bir rüzgar esti savrulduk/Sen bir yana, ben bir yana..
Aşkın tadı veya kendine has çilesi savrulmaktır, kavrulmaktır..
Yukardaki 5 eserin 5'i de Gündüz yayınları arasında neşredilmiştir..
GüNDüZ yayınevi sahibi Ali GüNDüZ taktire şayan bir hizmet yapıyor.
İsteme adresleri: Gündüz Kitabevi-Demet 7. Sokak No: 7/b Yenimahalle/Ankara, Tel: 0312 346 54 57
6- CİNAS CİNAS ŞİİRLER:
Yazarı Ekrem Şama..
Ekrem Şama velud bir yazardır.. Hele de çanakkale üstüne yazdıkları ister mizah, ister tarih tadıyla okunacak türden eserler..
Bu sefer cinaslı şiirler yazmış..
Zordur tabii
Kerkük Horyatları benzeri yazılışlar oldum/olası severim.. Burada aynı mantığı yakaladığım için Ekrem Şama'yı kutluyorum..
Gençlere bir nasihat edeyim ben de/Menfaat için kimseye olmayın bende/Yavrum ahlak insanın süsüdür ama/Ne şekildedir, ne de yüzdeki bende
Kitabın isteme adresi: Gonca Yayınevi-Büyük Reşitpaşa Caddesi, Yümni İş Merkezi No: 22/13 Laleli-İstanbul.. Tel: 0212 528 50 76 - 528 24 29
7- KöRFEZDE GüN BATIMI:
Hanım şairlerimizden Şerife çınar'ın şiirlerini topladığı kitap..
Hece vezniyle yazılmış, İnanç mayasıyla mayalanmış anladığıma göre..
/Rahman ile düşünüp, Besmele ile başlayan her işin sonunda hayır, bereket ile huzur vardır/ diyen babasına armağanıdır sanki kitabı..
Kitaba adını veren şiirden bir kıta:
Mavinin tonlarında gökle deniz aynı renk
Doğanın kollarında renklerdeki bu ahenk
Yapılmakta sanırsın uzaklarda kutlu cenk
Ruhların bir dansıdır körfezde gün batımı.
Yazışma adresi: Şerife çınar P.K. 17 Karşıyaka-İzmir. Tel: 0535 420 82 16
-----------
Bilinsin, hiçbir çete bizden değildir
Darbeci ve sosyete bizden değildir
Yalanı şiar edinen yüzsüz medya
Fişlemeci ve erkete bizden değil..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.