2 Ağustos 1990’dan... 9 Ocak 2011’e Kuveyt!
Allah nasip ederse, bugün Başbakan Tayyip Erdoğan’la birlikte Kuveyt ve Katar’a gideceğiz... 3 gün sürecek bu ziyaret esnasında, Erdoğan; Türkiye-Kuveyt İş Forumu toplantısına katılacak, ikili temaslarda bulunacak... Başbakan Erdoğan, Kuveyt’i ziyareti esnasında; Şeyh Fahad Al-Al Ahmad Uluslararası Hayır İşleri Ödül Kurulu tarafından kendisine tevcih edilen “Uluslararası Müslüman Şahsiyet Ödülü”nü de alacak...
Sonra Katar’a geçeceğiz..
Kuveyt denilince, aklıma, hep o “işgal” günleri gelir... Hani; “Gaza gelen Saddam”ın Kuveyt’i işgal ettiği günler var ya, işte o günler!..
WİKİLEAKS’TA İŞGAL!
Geçenlerde, bazı gazetelerde, “Wikileaks belgeleri”ne dayanan haberler yer aldığında; “Vay bee” dedim, “Desene aradan 10 yıl geçmiş!”
Dile kolay, 10 yıl!..
Wikileaks belgelerinde, işte bu “10 yıl öncesi”nde meydana gelen “Kuveyt’in işgal belgeleri” yayınlanmış!..
Evet, evet;
Wikileaks internet sitesi, Irak’ın idam edilen eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in, Kuveyt’i 1990 yılında işgal etmeden bir hafta önce ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie ile yaptığı tartışmalı görüşmeyle ilgili olarak Büyükelçi’nin Washington’a gönderdiği notu yayınlamış!..
Irak ordusu Kuveyt’i 2 Ağustos 1990’da işgal etmiş, işgalden bir hafta önce Saddam; Büyükelçi Glaspie’i kabul etmişti.
Büyükelçi’nin bu görüşmedeki tutumunun Saddam’ı işgale teşvik ettiği savunulmuştu. Bu iddia da büyük ölçüde Büyükelçi’nin görüşme sırasında “biz Araplar arası sorunlara karışmayız” şeklindeki ifadelerine dayandırılmıştı.
İşte şimdi ortaya çıkmış ki;
Saddam, April Glaspie ile görüşmesinde, “Kuveyt dahil bazı Arap ülkelerinin politikaları sonucunda, ekonomik açıdan zarara uğradıklarını” söylemiş!..
April Glaspie de, sormuş Saddam’a;
“Düşünceniz, plânlarınız ne?”
Saddam da demiş ki;
“Başkan Bush’a sıcak duygularımı iletiniz!”
Bunu ileteceğini söyleyen April Glaspie, sözlerinin devamında şöyle demiş:
“20 yıl önce de Kuveyt’te görev yaptım... O zaman da, şimdi olduğu gibi, bu Araplar arası işlerde biz taraf olmayız!”
Bu “İngilizce” ifadenin “Türkçe”deki karşılığı şu demek oluyor:
“Ne düşünüyorsan onu yap!.. Savaş mı açacaksın, Kuveyt’i işgal mi edeceksin; ne yaparsan yap, biz karışmayız!”
Malûm, 25 Temmuz’da yapılan bu görüşmeden bir hafta sonra, yani 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti Saddam!..
Bu işgal, aslında “kendi ölüm fermanı”nı imzalamasıydı!.. Çünkü, “işgal süreci”nin sonunda “idam” edildi!..
BUŞ’U BIRAK, KUŞ’A BAK!
Hatırlarsınız... “Wikileaks belgeleri”nin yayınlanmaya başlandığı ilk günlerde, Wikileaks’in yaptığının “malûmu ilâm” olduğunu söylemiştim... Çünkü Wikileaks’ın yaptığı, “bilinen olayları tekrar” etmekten ibaretti!..
Çünkü, Wikileaks’ın 4 Ocak 2011’de yayınladığı bu bilgi ve belgeleri, ben taa 1998’de yazmıştım... Hem de, birkaç defa!.
Meselâ 3 Eylül 1998 tarihli Ayna’da şunları yazmışım;
O günleri hatırlıyor olmalısınız... Amerika’nın Bağdat Büyükelçisi April Glaspie’nin Saddam’ın Kuveyt’e girmesine ‘yeşil ışık’ yakmasından sonra gerçekleşen ‘işgal’in ardından, Amerika Irak’ı bombalamaya başlamış ve en az 200 bin Müslüman hayatını kaybetmişti...
Amerika’nın hava ve kara harekâtına son verip de, Irak’ın “misilleme” amacıyla denize ‘petrol’ akıttığı günlerdi...
İşte o günlerde;
Star ekranlarında, sürekli yer alan bir ‘görüntü’ vardı:
“Petrol karasına bulanmış karabatak kuşları!”
Kimi ölü, kimi ölmek üzere...
Sağ kalabilenler de petrole bulandıkları için hareket edemiyor!..
Bu görüntüler;
Yahudi Ted Turner’in sahibi bulunduğu CNN’den pompalanıyor, bizim televizyonlar ve gazetelerde de genişçe yer alıyordu!..
Malûm Türk basını, şöyle yorumlamıştı ‘karabatak kuşları’nın bu dramatik halini:
“Saddam, hayvanlara da acımıyor!.. Acımasız diktatör!..”
Böylece; ‘200 bin Müslüman’ı katleden ve Bağdat’ta taş üstünde taş, gövde üzerinde baş bırakmayan ABD gözlerden kaçırılıyor, dikkatler ‘karabatak kuşları’nın perişanlığına çekiliyordu!..
Millet olarak; bu görüntülerin ‘gerçek’ olduğunu zannettik yıllarca...
Sonra bir gün...
Bir-iki yıl sonra, bir İtalyan gazeteci açıkladı gerçeği:
“CNN televizyonunun sürekli yayınladığı, dünya televizyonlarının da devamlı kullandığı karabatak kuşlarına ait o görüntülerin Körfez’le ilgisi yok!.. Çünkü; Körfez kıyılarında zaten karabatak kuşu yaşamıyor!.. O görüntüler; 1970’li yıllarda Fransa kıyılarında meydana gelen bir deniz kazasından sonra çekildi!.. Karabatak kuşlarını petrole bulayan Saddam deği, Fransa’dır!..”
Saddam’ı, işte böyle kandırmışlar, aralarında bizlerin de bulunduğu dünya kamuoyunu işte böyle uyutmuşlardı!..
ABD, Irak’ta ‘200 bin Müslüman öldürüyor’du ama, bize diyorlardı ki;
‘Kuşa bak!’
Bakmıştık o günlerde;
“Eli kana bulanan Buş”a bakacağımıza, “petrole bulanan kuş”a bakmıştık!..
Oysa, orada o kuş yaşamıyormuş!..
KİMYASAL SİLAHI KİM VERDİ?
April Glaspie ile görüşmesi, Saddam’ın gaza geldiği tek olay değildir elbette... Saddam’ı İran üzerine saldırtan da ABD’den başkası değildir...
Meselâ, 1 Ocak 2003 tarihli Ayna’da, o dönemdeki “kimyasal silah” tartışmalarına değinmiş ve demiştim ki;
ABD diyor ki;
“Sende kimyasal silah var!”
Irak da diyor ki;
“Be adam; işte bütün kapıları açtık BM denetçilerine!.. Onların bulamadığı kimyasal silahın varlığını sen nereden biliyorsun?”
ABD, bu sorulara; “Nereden mi biliyorum?.. O silahları sana veren benim!” derse, hiç kimse şaşırmasın!..
Şahsen ben;
Irak’ın “kimyasal silah ürettiğine” inanmıyorum!.. Ama; “Halepçe Katliamı”ndan bu yana “ABD tarafından gönderilen” kimyasal silahları “zula”ya atmışsa, ona bir şey diyemem!..
Kim bilir; belki de, “bu stoklar”ın peşindedir Amerika!..
Öyle olmasa;
Bu kadar, “Sende kimyasal silah var” diye ısrar etmezdi!..
Demek ki;
“Mal”ını da biliyor, “miktar”ını da!..
Bunlar, bizim kanaatlerimiz... Ne var ki; bu kanaatleri doğrulayan gelişmeler de yok değil!.. Meselâ, 30 Ocak 2003 tarihli Washington Post gazetesinde öyle “iddialar” atıldı ki ortaya, yenilir-yutulur cinsten değil!
Şöyle yazdı Washington Post:
“Bugün ABD’nin tehdidiyle karşı karşıya bulunan Saddam, 1980-1988 yılları arasında, ABD’nin gözünde, Washington’un değerli bir müttefiki idi!.. Ronald Reagan’ın da, George Bush’un da Irak’a verdiği destekler gözardı edilemez!”
Peki;
“Nasıl” bir destek ve “niçin” vermiş ABD?.. Washington Post, şöyle açıklıyor bu desteğin boyutunu:
“1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak savaşında, şimdiki ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld; dönemin ABD Başkanı’nın özel temsilcisi sıfatıyla Bağdat’a gitti ve Saddam Hüseyin ile görüştü!.. Bu sırada, Irak; hemen her gün, uluslararası anlaşmalara aykırı şekilde kimyasal silahlar kullanıyordu!..”
Dikkatinizi çekerim...
Saddam, “kimyasal silahlar” kullanırken, “Donald Rumsfeld, Irak’ta”dır!.. Hem de “ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi” sıfatıyla!..
Yani;
“Dur!.. Kullanma bu silâhları” dememiş Saddam’a!.. Aksine, “Adamım Saddam!” deyip sırtını sıvazlamış!..
Hatta, daha da ileri gidip, “istihbarat desteği” vermiş!..
Hayır, bu da yetmemiş;
“Al sana bomba!.. At, atabildiğin kadar!” demişler Saddam’a!.. Ki, bu “silâhlar” arasında “kimyasal” olanı da varmış, “biyolojik” olanı da!..
Ki, o silahların çoğu, daha sonra İran’a karşı kullanıldı... Her iki taraftan 1 milyon insan öldü!..
Sonunda Saddam;
“Son kullanma tarihi” dolmuş bir ilaç gibi, “tarihin çöp sepeti”ne atılmadı mı?..
Kullandılar!.. Limon gibi sıktılar.
Sonra da, attılar çöpe!..
2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal eden Saddam, sürecin sonunda “kelle”sinden oldu!..
Evet, bugün Kuveyt’e gidiyoruz!..
Gitmeden önce;
Derin derin bunları düşündüm!..
Asilzadeler partisi!
Prof. Yahya Sezai Tezel’in yazısına, ben de yeni muttali oldum... “CHP’ye oy vermeyeceği”nin gerekçesini; bu partinin “halk” değil, “asilzadeler partisi” olduğu şeklinde açıklamış ve mealen demiş ki;
¥ Gülsün Bilgehan hanımefendi, (...) İsmet İnönü’nün torunu olduğu için CHP’de bulunuyor!
¥ Prof. Dr. Hurşit Güneş Bey, siyasete bileğinin gücüyle girmiş Turan Güneş’in oğlu olduğu için siyasette bulunuyor.
¥ “Arasının iyi olmadığı” söylenen eniştesi Prof. Dr. Sencer Ayata da, aynı Turan Güneş’in damadı olduğu için siyasette bulunuyor.
¥ Genel Başkan Yardımcılarından Faik Öztrak, Atatürk-İnönü dönemlerinde milletvekilliği, TBMM Başkanvekilliği ve Dahiliye Vekilliği yapmış olan Faik Öztrak’ın torunu ve İçişleri Bakanlığı yapmış olan Orhan Öztrak’ın oğlu ve gene taşıdıkları soyadlarından ötürü TRT Genel Müdürlüğü yapmış Adnan Öztrak’ın ve Devlet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yapmış İlhan Öztrak’ın yeğeni olduğu için siyasette bulunuyor.
¥ Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin üs lider kadrosuna taşıdığı Osman Korutürk, İttihat Terakki’nin önde gelen isimlerinden olup Cumhuriyet’in kurucu kadrosunda da yer almış Salah Cimcoz’un torunu ve Altıncı Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün oğludur.
Demek ki, neymiş!.. CHP, “asilzadeler”den oluşan bir “eş, dost, akraba çiftliği” imiş!.. Gören de, bunları “halkçı” sanacak!..