Bölücülüğün mimarı ABD
Sudan’ın kıyameti bugün kopuyor. Muhtemel olarak bölünecek veya yavrulayacak. Kongo örneğinde olduğu gibi iki pareye veya parçaya ayrılacak. Başka bir açıdan da Pakistan ve Hindistan’ın bölünmesine benziyor. Pakistan ve Hindistan’ın bölünmesinin gerisinde İngiltere vardı. Lakin kimi Müslüman ve Hindular bu iradenin içini doldurdular ve Hindistan’dan birkaç ülke doğdu: Pakistan, Hindistan ve Bangladeş. Hâlâ bölünmenin sorunlarını aşabilmiş değiller. Zira coğrafi müştereklik milli veya ulusal tekliği zorluyor. Bu defa da Sudan’ı İngiltere’nin bıraktığı yerden Amerikalılar bölecekler. İsrail’in de görünmez eli var. Sudanlıları birbirine yabancılaştıran İngilizler oldu. Hindistan’da Müslümanlarla Hinduları birbirine uzaklaştıran ve yabancılaştıran nasıl İngilizler olmuşsa aynısını Sudan’da da yapmışlar ve ülkenin güneyi ile kuzeyi arasına fiziki engeller dikmişler ve onun ötesinde psikolojik duvarlar örmüşlerdir. Aynısını şimdi Irak’ta Kürt bölgesi ile Arap bölgesi arasında yapıyorlar. Güneylilerle kuzeylilerin temasını asgariye indirmişler ve bölgeler arası gidiş gelişi kesmişler veya yavaşlatmışlardı. Buna mukabil, bağımsızlık sonrası büyük bir yüzölçüme sahip olan Sudan, kendi başına göbeğini kesememiş ve ülkenin merkezi ile etrafını demir ağlarla ve kara yollarıyla bağlayamamıştı. İç mücadele ve liderlerin basiretsizliği zorlukları yenmek bir tarafa yeni zorlukları beraberinde getirmişti. Sudan’ın parçalanmışlığında, gelmiş geçmiş bütün idarelerin sorumluluğu ve payı var. Aslan payı da Beşir idaresinin. Önce İngilizler güneylilerle kuzeyliler arasına fiziki ve psikolojik engeller koyuyorlar. Ardından, Nasır Nil Vadisinin iki yakasını birbirinden ayırıyor. Taha Cabir Alvani gibilerinin deyimiyle Nasır’ın politikası şu: Küçük olsun benim olsun.
¥
1989 Darbesinden sonra ve özellikle de Turabi faktöründen dolayı Sudan ile Mısır arasına kara kedi giriyor ve neredeyse iki ülke savaşın eşiğine geliyordu. Bunun nedeni Mübarek’in Addis Ababa’da uğradığı bir suikast girişimidir. Bunun arkasından Sudanlılar çıkıyor. Lakin Mübarek de meseleyi kan davasına dönüştürüyor ve bu da Mısır-Sudan ilişkilerini zayıflattığı gibi; Sudan’ı bölgesinde yalnızlaştırıyor. Dolayısıyla, Sudan-Mısır beraberliğine son veren gelişmelerin başında Nasır’ın infiratçı ve tekilci tutumu yatıyor. Onun politikaları yüzünden Mısır’ın güneyi yani Sudan kuzeyinden ayrılıyor. Şimdi de ikinci kademede Mübarek döneminde Sudan’ın güneyi de kuzeyinden ayrılıyor. Mısır işin vahametini anladığında iş işten geçiyor. Mısır’ın ideolojik düşmanlığı Nil Vadisinin iki ülkesini ontolojik yıkıma götürüyor. Ya da ideolojik düşmanlığın Mısır için de ontolojik bir yıkım olabileceğini göremiyor. Düşmanlığının esiri oluyor. Maalesef şimdi neredeyse liberal kesimler Sudan’ın bölünmesini estetize ediyorlar. Blair’in Irak’ın olmayan kitle imha silahlarıyla ilgili raporu danışmanlarından estetize etmesini istemesi gibi şimdi de bölücülük bazı Arap kalemleri tarafından estetize ediliyor. Bölünme şehveti adeta körükleniyor.
¥
İşin özünü kaçırmamak lazım. İşin özünde, Afrika’nın Mısır, Güney Afrika ve Cezayir ile birlikte en güçlü birkaç ülkesinden biri olan Sudan’ın parçalanması var. Mısır bölünmeyi engellemek için son anlarda çırpınmış ise de bu gayretleri post mortem (gargara sonrası) haline gelmiştir. Süreci etkileyememiştir. 13/11/2009 tarihli Ehram’daki yazısında (http://www.100maqal.com/view_article.aspx?Article=1194) İbrahim Nafii, ABD’nin Irak’ı bölmek için kararlı olduğuna dair bir makale yazdı. Makaleye göre, Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebu’l Geyt ve İstihbarat Başkanı Ömer Süleyman, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ara bir formül götürüyorlar. Bölünme yerine konfederal bir sistem önerilmektedir. Lakin Hillary Clinton bu teklifi katiyetle reddeder. Nuh der peygamber demez. Obama Sudan meselesinde aynen Wilson prensipleri doğrultusunda davranmış ve ülkenin bölünmesine yeşil ışık yakmıştır. Belki de selefleriyle birlikte bu süreci hazırlamış ve Güneylileri özendirmiş ve Kuzeyin de ellerini kollarını bağlamıştır. Güney Sudan BM çatısı altında 193. ülke olacaksa bunda ABD’nin payı belirleyici olacaktır. İngilizlerden sonra ABD de İslam dünyasını bir kez daha bölmüş olmaktadır. Güney Sudan, Doğu Timor’dan sonra 10 yıl içinde verilen başka bir kayıptır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.