Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Haftanın Washington gündemi

Haftanın Washington gündemi

Size bugün biraz bu diyarlardan haberler sunmak istiyorum: Kasım 2008’de yapılacak başkanlık seçimlerine hızla yaklaşırken demokrat kanadındaki belirsizlik devam etmekte. İnsan, Nisan ayının son günlerine ulaşırken hâlâ belirsizlik içinde olan bir Demokrat Parti’nin varlığıyla adeta irkiliyor. önce Hillary der gibi yapan seçmen, sonradan Barack Obama dedi. Dedi ama bu belirsizliği ortadan kaldırmaya yetmedi. önemli ve büyük eyaletleri ön seçimlerde “alan” Hillary popüler oylarda önde olsa bile asıl adayı belirleyecek olan delege sayılarında Obama’dan geride seyrediyor. Popüler oyda arayı kapatmak, delege sayılarında da açmak amacıyla kesenin ağzını Clinton’a göre fazlasıyla açan Obama geldi ve Pensilvanya’yı bu hafta kaybetti. Birçok demokratın artık bu iş çok uzadı, kabak tadı vermeye başladı, diye düşündüğü zamanları çoktan geride bıraktık. O günlerde birçoğu artık Hillary çekilmeli diye somurtuyorlardı. Gelin görün ki ne Hillary buna yanaştı ne de bu talebi haklı çıkartacak bir yenilgiyi yaşadı bu noktadan sonra Hillary. Birçoğu eğer Pensilvanya’yı kaybederse çekilecektir, dedikleri Hillary’e eyaleti teslim edince at başı giden yarış, sonunun nereye varacağı pek de belli olmayan bir monotonluğa girdi gene. Şimdi kimsenin Hillary’e “çekil artık” diyecek yüzü de yok. O da “Gördünüz mü biraz tekledim, ayağım takıldı ama toparlandım.” diye son zaferinin tadını çıkarıyor şu günlerde. Sonuçta korkulan olacak gibi. Demokrat Parti’nin Genel Kurultayı Ağustos’un 25’inde toplanana kadar aday belli olmayacak. İş oraya kaldığından Denver’da yapılacak kurultayda ortam daha da gerilecek. Bu durumda tek kârlı çıkan Cumhuriyetçi Mc Cain olacak. Zira o uzun süredir işine bakıyor. İçteki kavgayı noktalayıp Kasım’a kilitleneli çok uzun zaman oldu Cumhuriyetçiler açısından. Darısı Demokratlara!
Washington’u başkent rehaveti ve hantallığından çıkartan bugünlerdeki gelişmeler, ev sahipliği yaptığı misafirler oldu hiç şüphesiz. Papa 16. Benedikt’in altı günlük Amerika seyahati Amerikalı dindarlara bir nebze umut oldu. Her ne kadar sadece Katolikleri temsil etse de ABD’liler Papa’yı büyük bir coşkuyla kucakladılar. Washington sokakları çalgılar eşliğinde hem dinsel şarkılar okuyup hem de yürüyen kalabalıklara şahit oldu. Amerika kıtasının birçok yerinden gelenler başkentin nüfusunu dikkat çekecek kadar artırmış oldular bu vesileyle. Papa’nın diğer dinlerin mensuplarıyla yaptığı görüşmeye benim de davet edilmiş olmam Türkiye’de birilerini rahatsız etmiş gözüküyor ki bunu da anti-Merve kampanyasına malzeme yapmayı ihmal etmediler. Papa’yı öve öve bitirememişim (!) Duyunca güldüm geçtim.
Papa devlet protokolüyle Başkan Bush tarafından karşılandı. Bunun sebebi sadece ABD’nin dine verdiği önem değil aynı zamanda da Papa’nın dünyanın en küçük devleti olan Vatikan’ın başkanı olmasıydı. Washington’daki son gününde Katolik üniversitesi’nde verdiği davette Papa’yı dinlerken Müslümanların başsız kalmışlıklarının sızısını hissetmemek mümkün değildi…
Haftanın bir diğer toplantısı Washington’un siyasetçilerini bir araya getiren seçkin mekanı Cosmos Club’taydı. Bir arkadaşımın Yunanlı milletvekili dostu Evangelos Venizelos onuruna verdiği yemek için buluştuk yine burada. Venizelos sosyalist parti PASOK’un bir üyesi. Siyasete girdiği 1990’lardan bu yana hemen hemen bütün bakanlıkları yapmış genç bir siyasetçi. Aynı zamanda üniversitede Anayasa profesorü olarak da görev yapıyor. Siyaseti tek meslek olarak görmemesi Türkiye’de olduğu kadar Yunanistan’da da çok sık karşılaşılan bir tutum değil elbette. Onun için takdirle karşıladım öğretim üyeliğini. Son seçimlerde Papandreo’ya rakip olan Venizelos seçimi kaybetmiş olmasına rağmen geleceğin parlayan yıldızı, başbakanı konumunda Yunanlıların gözünde. Yemek sonrasında ABD-AB ilişkisine değindiği konuşmasında Venizelos Amerika’nın Avrupa Birliği işlerine olan ilgisini birliğin “otomatik” üyesi haline gelmesi olarak tasvir etti. Konuyla ilgili tesbit ve tavsiyelerde bulundu.
Washington’da haftayı, Filistin Cumhurbaşkanı Abbas’ın katılımıyla gerçekleşen bir başka yemekle kapattık. Arap Amerikan Enstitüsü’nün galasının ana konuşmacısıydı Abbas. Bush ve Condi Rice’a ABD’nin Ortadoğu Barış sürecinde daha aktif rol alması gerektiğini söylemek üzere Washington’daydı. Gecede davetlilerin biraz nabzını tutunca kimilerinin desteğini, kimilerinin de nefretini topladığını görmek çok kolaydı Abbas’ın. İsrail’e ve Hamas’a verdi veriştirdi Abbas. Dikkatle sarf edilen genel siyasi lafların dışında bir şey yoktu söylediklerinde. Benim için Abbas’ı dinlemekten çok daha önemli olan Edward Said’in eşi Meryem Said’e kulak vermekti. Bayan Said’e kocasının yaşamının son anına kadar başarıyla yürüttüğü kültürler arasında “köprüler kurma” vazifesine atfen verilen ödül, gecenin en anlamlı bölümüydü. Edward Said yüz yüze görüşme imkânı bulamadığım için, içimin sızladığı birkaç kişiden biridir. Müslüman gibi davranan, konuşan, Müslüman olması gereken biriydi hiç şüphesiz...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi