Bu Umut da umut vermiyor...
Nereden çıktığını bilmiyorum? Kimdir? Geçmişi ve müktesebatı nedir? Siyasi kavrayışı ‘genel başkanlık yükünü’ kaldırmaya yetecek midir? Daha da önemlisi, kronik muhalefet partisi CHP’ye ‘özlenen iktidar kapılarımı’ açabilecek midir?
Bilmiyoruz.
Daha doğrusu, sanmıyoruz.
İddialı yüz çizgilerine sahip.
Bakışlarından ve duruşundan ‘taşan hırsı’ hırsı görmek mümkün...
İşadamı olduğu söyleniyor.
Piyasadan geldiğine, ‘piyasa koşullarını’ bildiğine göre, illa ki memur takımından farklı olmalı.
Farklı mı?
Bunu da bilmiyoruz.
Dün bir internet sitesine girdim ve CHP Genel Başkanı adayı Umut Oran’ın demiş bulunduklarını okudum.
Her genel başkan adayı gibi, iddialı konuşuyor.
Partisini nasıl da başarıdan başarıya koşturacağını, nasıl da tek başına iktidara taşıyacağını anlatıyor. Fakat, Baykal’dan ve yarışmacı arkadaşı Haluk Koç’tan farklı bir şey söylemiyor.
Baykal’dan farkı, göründüğü gibi olması... Yani genç olması...
Hani Baykal, hafta sonu kurultayı için bir ‘imaj çalışması’ yaptırmış, hazırlattığı afişin altına ‘Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün’ yazdırmıştı ya.
Baykal göründüğü gibi değil. Artık yaşlı bir siyasetçi...
Olduğu gibi görünme konusunda da bazı sorunları var.
Fakat, ‘göründüğü gibi olmayı başaran’ Umut Oran bize ne söylüyor?
Hiçbir şey.
Tamam, genç ve aşırı heveskar bir politikacı olarak, selam çakması gereken yerlere, gerekli selamı özenle çakıyor, ‘Mustafa Kemal’in delegelerine ve onların sağduyularına güvendiğini’ söylüyor ama, bence buna fazla güvenmesin.
Onlar Mustafa Kemal’in delegeleri değil.
Deniz Baykal’ın delegeleri...
Hem, ‘Mustafa Kemal’in delegeleri’ de nereden çıktı?
CHP’li arkadaşlar bu anakronik zihin yapısını daha nereye kadar taşıyacaklar? Temsil mekanizmasının bir parçası olduklarını ne zaman hatırlayacaklar ve daha da önemlisi ‘sistemin sahibi’ gibi davranmaktan ne zaman vazgeçecekler?
Diyor ki Umut Oran kardeşimiz, ‘Ben Mustafa Kemal’in delegelerine, onların sağduyularına güveniyorum. Onların ömür boyu muhalefette kalarak laikliği, cumhuriyeti koruyamadıklarının, demokrasiyi savunamadıklarının, sosyal adaleti gerçekleştiremediklerinin, iş-aş yaratamadıklarının bilincinde olduklarını düşünüyorum. Ben iktidar alternatifi, umudu olarak yola çıktım. Mustafa Kemal’in delegelerinin de bu seçeneği doğru değerlendireceklerini düşünüyorum.’’
Ben de diyorum ki...
Toplum, ne zaman ‘toplum’ olmaya doğru adım atsa ve siyaseti yegane çözüm mercii olarak görse, karşısında ‘onları’ (bürokratik ve siyasi eliti, ‘Mustafa Kemal’in delegeleri’ diye gaz verilen bozkır politikacılarını) buluyor.
Onlar kimi zaman ulusalcı reflekslerle, kimi zaman laiklik histerisiyle, kimi zaman da ‘Cumhuriyet’in kazanımlarını koruyoruz’ bahanesiyle çıkıyorlar ortaya...
Her defasında ‘Bu memleket sahipsiz değil’ deyip, antidemokratik mekanizmalarını devreye sokuyorlar.
Pek de umut vermeyen Umut Oran’a tavsiyem şu:
Toplumda oluşmaya başlayan ‘toplum bilinci’ni özümseyip, toplumun kendine dönme çabalarını hazmeder, yani temsil mekanizmasının bir parçası olduğunu hatırlayıp her şeye rağmen siyaseti ‘tek meşru çözüm mercii’ kabul ederlerse, olur.
Aksi halde, iktidar miktidar yok...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.