Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Burgibacı Kemalistler!

Burgibacı Kemalistler!

Burgibacılık ve Kemalizm’in İslam karşısındaki yaklaşımları benzer olsa da refleksleri nispi olarak farklılık arz etmiştir. Hilafetin kaldırılması ve Seyyid Bey’in Hilafetin Mahiyet-i Şer’iyyesi konuşmasında ve broşüründe olduğu gibi, İslami bir hükmün kaldırılması için yanlış veya batıl da olsa yine İslami bir tevil kapısı aranmıştır. Lakin daha sonra inkılaplar döneminde bu yaklaşım terk edilmiş ve yerini kayıtsızlığa bırakmıştır. Esasında Seyyid Bey’in yaklaşımı Burgibacılık olarak anılabilir veya adlandırılabilir.
Mesele İslam’ın içinde kalarak İslami değerleri bertaraf etmektir. Mesele İslam’ın içini boşaltırken İslam’ı referans alıp almama meselesidir. Burgibacılık İslam’ın içinde kalarak İslam’ın içini boşaltma projesi ve anlayışıdır. Kemalizm ilk günlerinde bu çizgiyi temsil eder. Kalkış noktası İslami’dir lakin zamanla İslam’la bağlarını koparır. Dolayısıyla katıksız Kemalist çizgi İslami referansı reddeder. Bunu en yalın savunanlardan birisi Coşkun Kırca olmuş ve bu anlamda Kemalizm ile Burgibacılığı birbirinden ayırmıştır. İslami referans almanın geri tepmesinden korkmuştur. Coşkun Kırca daima şunu savunmuştur: Şayet İslam’ı referans alırsak o zaman İslam’ın bumerang etkisiyle karşılaşır ve yine aynı referansla bize mukabele açacaklara zemin hazırlamış ve alan açmış oluruz. Ona göre, en selametli yol kesinlikle İslam’ı referans almamaktır. Bundan dolayı ABD’nin Burgibacılık anlamındaki ılımlı İslam projelerine en sert mukabele Kemalist çevrelerden gelmiş ve cihet-i askeriye de ılımlı İslam tabirine karşı çıkmıştır. Türkiye’nin böyle bir ülke olduğu tezini reddetmiştir. Bu bir yönüyle iyidir ve İslam’ın yozlaştırılmasına set çekmektedir. Bir yönüyle de olumsuzdur ve İslamiyet’i tamamen dışlamaktadır. Elbette ki, İslamiyet’in manipülasyon aracı olarak kullanılması kabul edilemez.
Lakin madalyonun ikinci yüzü de kabul edilemez zira bu topraklara anlamını veren İslamiyettir ve o da keenlemyekün farz edilmektedir.
¥
1965 yılında Demirel hükümeti zamanında olacak; Burgiba Türkiye’ye gelir ve Meclis’te bir konuşma yapar ve Mustafa Kemal’in anlayışıyla kendi anlayışı arasındaki farkı ortaya koyar. Buna göre, Burgiba İslam’ın içinde kalarak reform yapmanın daha etkili ve kabule karin olacağını söyler. Daha doğrusu kendi tezini bu mantıkla savunur.
Bu anlamda, milli ekonomiye katkısı itibarıyla Ramazan’da oruç tutulmamasını salık verir. Mantığına göre, bu daha sevaptır.
Fransa’nın bir dönem boykotuyla elde kalan içkileri yine milli serveti heder etmeme anlamında Tunuslularca tüketilmesini ister.
Esasında, Hasan Hanefi teorik anlamda tam da Burgibacılığı temsil etmekte ve savunmaktadır. O batıcılığı yerli araçlarla üretilmesini savunur. Tam bir Mutezile zihniyeti. Hasan Bakuri ve benzeri alimler de fiiliyatta Burgibacılığı temsil eden alimler zümresindendir. Kemalizm’in versiyonlarından ve özellikle de erken versiyonlarından birisi adı konulmamış Burgibacılıktır. Bunu ilk deneyenlerden birisi hilafetin kaldırılmasına şer’i dayanak arayan Seyyid Bey’dir ve diğeri de Urfa Mebusu ve Tasavvufun Zaferleri kitabını yazan Şeyh Mustafa Safvet Efendi’dir. Ardından bu cereyanın gözde isimlerinden birisi Ömer Fevzi Mardin olmuştur. Bu akım günümüze kadar yer yer devam etmiştir. Bu akımın en önemli muhaliflerinden birisi kesinlikle dini referansa yer verilmemesini isteyen Coşkun Kırca ve benzerleridir.
¥
Sadettin Evrin ve Ahmet Gürtaş, Cemal Kutay gibi isimler Batıcılık veya Kemalizmle İslam arasında köprü kurmak ve ikisi arasında tevilatla telifçilik yapma hevesine düşmüş zevat arasındadır. Elbette ki Coşkun Kırca’nın çizgisi ret karakterlidir. Burgibacılık çizgisi ise tahrif karakterlidir. Kemalizm iki tarz yaklaşım arasında gidip gelmiştir. Bunu Hikmet Çetinkaya bir yazısında çok veciz bir biçime ortaya koymuştur: “Türkiye’de devletin hakim sistemi iki şeyi aradı durdu. Mümkünse İslam’ı değiştirmek, ona gücü yetmezse Müslümanların din anlayışını değiştirmek. Kemalizm’in en önemli özelliklerinden biri, dinde reformu amaçlaması idi...” Bu telifcilik veya uzlaştırma cereyanı günümüze kadar devam etmiş ve 28 Şubat sürecinde yeniden hızlanmıştır.
Bu süreçte Gündüz Aktan gibiler Kemalizm’e İslami referans bulmak için Kemalizm’in pragmatizm bağlamında Necmettin Tusi’den ve akılcılık bağlamında Kadı Abdulcebbar’dan etkilendiğini ve beslendiğini savunmuştur.
Ahmet Taner Kışlalı da ‘Türk’e Türk’ten başka dostu yok’ yalnızlığını kırmak için olsa gerek Kuzey Afrika’dan müttefik aramış ve bize en fazla benzeyen rejimin Tunus rejimi olduğunu keşfetmişti. Bununla birlikte, muvasala/kavuşma köprüsü kurmak isteyenler çoksa da başarı köprüsü kurabilenler hiç hükmünde kalmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi