Daha az hortumlamak çözüm müdür?
Tunus’ta çok hızlı bir halk devrimi provası yaşandı.
Bu hız, diğer İslam ülkelerindeki diktatörleri de şoke etti.
Telaşa kapılıp olan biteni ekonomik sebeplere bağlamaya çalıştılar ve komik durumlara düştüler.
Ekonomideki bozulmanın sebep değil de halkı isyana götüren sömürünün sonuçlarından birisi olduğunu hepimizden daha iyi biliyorlar.
Tabiri caizse gece yarısı mezarlıktan geçerken ıslık çalanlara benziyorlar.
Utanmadan bir de isim takıldı “Yasemin Devrimi” diye
Çünkü Batı, Fransa’nın minik sömürgesinde yaşanan hadiseleri küçümsemek için bu ismi uygun görmüştü.
Tunus’ta rejimin İslam düşmanlığı, çürümüş adalet sistemi, yolsuzluklar, insan hakları ihlalleri ve siyasi baskısı altındaki halk iyice bunalmıştı.
Batı açısından Zeynel Abidin Bin Ali, ülkedeki Müslümanların karşısında duran bir kukla ve müttefikti.
Said isminde bir genç, valilik önünde kendisini yakınca ardındaki siyasal talepleri derhal gizlemeye çalıştılar.
Hâlbuki kendini yakan genç, el arabasında sebze satıyordu.
Zabıtalar bu genci azarlıyor, aşağılıyor ve dövüp malını talan ediyorlar.
Onlara göre üniversite mezunu bu genç devleti küçük düşürmek için el arabasında sokaklarda satış yapmaktaydı.
Buna izin verilemezdi.
Bu kadar aşağılanmaya tahammül edemeyen ve derdini kimseye anlatamayan Said, valilik binasının önünde kendisini yaktı.
İşsizlik olarak medyaya pompalanan meselenin arka planında diktatörlüğe karşı açık bir isyan vardı.
Said gibi düşünen binlerce kişi aniden sokaklara dökülünce polis tetiğe bastı.
12 kişi öldürüldü.
Asker ve istihbaratçı kökenli diktatör Zeynel Abidin Bin Ali daha önce dışarıya kaçırdığı 10 milyar doların üzerine bir buçuk ton altını da alıp ülkeden firar etti.
Geride bomboş saraylar, villalar ve yaşadıkları hayatın aksesuarları olan lüks tekneler, arabalar ve kasası boşaltılmış bir merkez bankası bıraktı.
Bu işin ekonomi ile tek benzerliği, piyasada işler karışınca banka hesaplarını boşaltıp kaçan üçkâğıtçı figürü kadardır.
Tunus’ta henüz iktidar değişmese de halkın zihniyetinin değiştiği anlaşılıyor.
Fakat henüz hiç kimse ne istediğini tam olarak bilmiyor.
Zannediyorlar ki diktatör kaçtı ve mutlu günler onları bekliyor. Hâlbuki işe daha yeni başlayacaklar. Soygunun ve sömürünün faturasını asıl şimdi ödeyecekler.
Diğer taraftan Tunus’ta tek parti iktidarına karşı yapılan halk devrimi provası, diktatör bolluğu yaşanan Arap ülkelerinde ciddi tedirginliğe sebep oldu
Bu ülkelerde Müslümanlar üzerindeki siyasi baskılar ve mutlu azınlığın ekonomik yolsuzlukları halkı isyan noktasına getirmiş durumda.
Mesela Mısır’da Hüsnü Mübarek tüm ülkeye otuz yıldır kan kusturuyor.
İtirazı olanın kellesi gidiyor.
İslam coğrafyasında yaşanan bu isyan provalarını “domino etkisi” gibi tanımlamak meseleyi biraz basite almak olur.
Bölgenin diktatörleri batının desteğine şimdi çok daha fazla muhtaçlar.
Batıdaki İslam korkusu o kadar güçlü ki, Avrupa Birliği ve ABD bunlara istediklerinden daha fazlasını verecek.
İslam dünyasında Batı destekli diktatörler ve baskı altındaki halklar arasındaki gerilim gittikçe tırmanacak.
Bütün siyasi analistlerin de altını çizdiği gibi İslam Coğrafyasında önümüzdeki beş yıl içinde büyük değişimler yaşanması kaçınılmazdır.
Bu ülkelerdeki diktatörler ve aileleri her an kaçışa hazır olarak bekliyorlar.
Vaktinden evvel kaçsalar batıdaki efendileri kızacaktır.
Fazladan bir dakika gecikseler kızgın halkın eline düşme ihtimali vardır.
İşleri bir hayli zordur.
Geceleri uzundur ve uykusuzdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.