Öcalan'a 'Savaşı tırmandırın' önerisi

Öcalan'a 'Savaşı tırmandırın' önerisi

İmralı'yı zorunlu mesken tutan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı Günleri kitap oldu. Gazeteci Cengiz Kapmaz'ın yazdığı Öcalan'ın İmralı Günleri isimli kitapta yer alan şu sözler, sanıyorum önümüzdeki günlerde çok tartışılacak:
"Devlet, bu düşük yoğunluklu savaşla sizi dikkate almaz, savaşı tırmandırın, daha ciddi bir savaş verin. O zaman dikkate alınırsınız…"
Son 27 yıla damgasını vuran "düşük yoğunluklu savaş"ın başlatıcısı Öcalan'a söylenen bu sözler, İmralı'yı ziyaret eden "asker" kişilere ait olunca, hem ciddiye almak, hem de şaşırmamak gerekiyor.
Hele son iki üç yılda yaşanan heronları, Aktütün ve Gediktepe türü baskınları düşününce bu iddia hiç de yabana atılacak gibi değil. Kitabın önsözünde gazeteci Cengiz Çandar, şöyle diyor:
"Bu kitap okunduğunda birçok yerleşik kanaat sarsılacak, muhtemelen yerle bir olacak."
Merakla kitabı okuyacağım… Ancak bu çok tartışılacak konu açılmışken, Öcalan'ın söyledikleriyle çok örtüşen, o dönemde ve sonrasında spekülasyon olur diye bir türlü yazmaya cesaret edemediğim bir bilgiyi aktarmak istiyorum.
Zaman zaman bu köşede Susurluk döneminden tanıdığım, "Derin Ses"in söylediklerine yer verdim. Bilginin kaynağı yine o. 2004 yılı mart ayıydı. Türkiye, AB ile tam üyelik sürecine giden, silahların sustuğu bir dönemdi.
"Derin Ses" aradı.
Kısa da olsa görüşmemiz gerektiğini söyledi. İşi gücü bırakıp gittim. Havadan sudan sohbet arasında şu sözleri söyledi:
"Haziranda silahlı çatışma başlayacak…"
Gayri ihtiyarı "Saçmalık" diye tepki verdim. "Derin Ses" benim tepkime rağmen şu minvalde konuşmaya devam etti:
"Türkiye Kürt meselesinde yanlış yaptı. Araya kan girdi. Binlerce insan öldü. Köyler boşaltıldı. Bu işi demokrasi içinde, barışçı çözmek, Türk kamuoyuna Kürt meselesini kabul ettirmek çok zor. Tek çare silahların yeniden devreye girmesi… Kamuoyunun silahların susmasını isteyeceği bir noktaya gelmesi gerekiyor."
Duyduklarım ürperticiydi. Bir an durup, 2003'ün ortalarından itibaren "Genç Subaylar rahatsız" türü haberleri hatırladım ve sordum:
"Acaba başka bir tezgah mı planlanıyor?"
"Derin Ses" bu soruyu cevapsız bıraktı. Sözü yine Kürt meselesine getirip devlet içinde buna kafa yoran bir akıl olduğunu söylemekle yetindi.
Şaşırmış ve inanmamıştım. Ama yine de aklıma takılan soruları art arda sordum. "Derin Ses" bir daha konuyu açmadı ve hep kaçamak cevaplar verdi. Anlaşılan vermek istediği bilgi bu kadardı. İyi de ben bu bilgiyi ne yapacaktım?
Elimde inanmadığım ama aynı zamanda kaygılandığım bir bilgi vardı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Çok değil, bir ay sonra nisanın sonlarına doğru Neşe Düzel'le buluşup Ahmet Altan'a gittik. Bostancı sahilindeki bir cafede oturup konuşunca bu bilgiyi paylaştım. Altan'ın cevabı çok daha sertti:
"Bu aptallık olur. AB'ye girmeye çalışan, demokratikleşen bir Türkiye şansı varken, Kürtler bir daha silaha sarılmazlar…"
Haziran ayı geldiğinde silahlı çatışma başlamış "Derin Ses" haklı çıkmıştı. Ama hâlâ o çatışmayı böyle bir akıl mı başlattı yoksa başka şeyler mi oldu bilmiyorum. Öcalan'a gelenler, "Devlet sizi ciddiye alsın" diye silahlı çatışmanın yeniden başlatılmasını öneriyor.
Aynı kişiler 2004 yılında da benzer bir öneri getirmiş olabilirler mi?
"Bazıları komutandı" dediği kişilerin o günkü önerisine sıcak bakmayan Öcalan, acaba 2004'te PKK'nın silahlı çatışma başlatmasını nasıl açıklıyor?
Ya da şöyle soralım; 2004'te AB'ye girmeye çalışan Türkiye'nin önü mü kesilmek istendi? Yoksa Balyoz'la başlayıp Sarıkız, Ayışığı, Eldiven türü darbe girişimlerine bir fırsat mı?
Aslında bugün Türkiye'de yaşanan iç gerginliğin ilk adım 93'te atıldı. 1993'te Uğur Mumcu'nun katledilmesiyle iç siyasete yön değiştirdiler. 2003'te de aynı şeyi, Hrant Dink'in katledilmesi dahilplanladılar ama sonuca ulaştıramadılar. Oyun bozuldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi