Cami Minberinden M. Kemal Paşa'ya Dua
Geçtiğimiz 29 Ekim 2010 Cuma günü otomobille Ankara'ya gidiyordum. Cuma'yı Kaynaşlı ilçesinde kıldım. Hatip efendi, hutbede Mustafa Kemal Paşaya dua etti. Malum eskiden Cuma hutbelerinde zamanın Halifesi ve Padişahına dua edilirmiş. Mustafa Kemal Paşanın vefatından bu yana 73 yıl geçti... Hutbelerde bazı paşalara dua edilecekse, niçin Şark Fatihi Kazım Karabekir Paşa'ya, Mareşal Fevzi Çakmak'a, İzmir Fatihi Sakallı Nurettin Paşaya ve diğerlerine de ismen dua edilmiyor?
28 Şubattan sonra, Ergenekoncular ve Derin Devlet, Diyanet'e birtakım elemanlar soktular, sızdılar.
Din işlerine kesinlikle siyaset karıştırılmamalıdır.
Yine din işlerine ideoloji karıştırılmamalıdır.
Din işlerine İslamcılık ideolojisi de karıştırılmamalıdır.
Mustafa Kemal Paşa sağlığında hutbelerde kendisine dua ettirtmemiştir. Diyanet'teki Derin Devletçiler ve Ergenekoncular kraldan daha kralcı, paşadan daha paşacı olmasınlar.
İslam dini böyle şeyleri kaldırmaz.
Dua edilecekse, şahıs ismi vermeden "Şehitlerimize, gazilerimize, dinimize hizmet edenlere..." şeklinde anonim dua yapılmalıdır.
Din, siyasetin üzerindedir.
Din, resmî ideolojinin ve diğer ideolojilerin üzerindedir.
Din, siyasete ve ideolojiye alet edilmemelidir.
Siyaset dine hizmet edebilir...
Kemalizm, Mustafa Kemal Paşanın vefatından sonra çıkartılmış bir ideolojidir ve İslam ile bağdaşmaz ve uyuşmaz.
Konuyu değiştiriyorum...
İstanbul'da bazı camilerde her Cuma, hutbe esnasında "sayın cemaat, namazdan sonra para toplanacaktır, yardımınızı bekliyoruz, Allah yardımınızı kabul etsin..." şeklinde anonslar yapılmaktadır.
Sonra farz kılınıncı caminin içine veya kapısına, genellikle bir ayağı kırık veya sallanan bir masa konuyor, içine plastik bir leğen... Geçenler para atıyor, makbuz falan verildiği yok.
Takdir buyurursunuz ki, böyle yardım parası toplanmaz. 1 liralık, 5 liralık, 10 liralık makbuzlar olur, para verene belgesi takdim edilir.
Böyle makbuz verilse bile, cami minberi mübarek ve ulvî bir makamdır, Resulullah Efendimizin (salât ve selam olsun ona) makamıdır. Hutbede Cenab-ı Hakk'a hamd ü sena edilir, Resulullah Efendimize salât ve selam getirilir, onunAshabına, etbaına, Ehl-i Beytine dua edilir. Zamanın İmamına da dua edilir ve sonra Müslümanlara nasihat edilir. Bunun dışında para verin, yardım edin demek olmaz... Yardım toplanacaksa minberden söylenmez, cemaate başka şekilde duyurulur.
Bu hususu muhterem Diyanet İşleri Başkanlığına selam ve hürmetlerimle arz ediyorum. Lütfen bu çirkin uygulamayı durdursunlar, kaldırsınlar.
* (İkinci yazı)
Müslümanlar Nasıl ve Nelerde Birleşmelidir?
Türkiye Müslümanları nasıl birlik ve beraberlik içinde, müttehid, müttefik ve muzaffer olabilir? Bu hayatî ve çok önemli sorunun cevapları aşağıdadır:
1. Başlarına ehil, layık, vasıflı, alim, fazıl, ahlaklı, faziletli, dirayetli, firasetli, mücahid fi sebilillah, zahid, kamil, bilge bir reis seçerler, ona biat ve itaat ederler, onun (ehliyetli ve mu'temen danışmanlarıyla) hazırlayacağı tahrir (hürleşme) programında kendilerine düşen/verilen vazifeleri yerine getirirler.
2. Bütün maddî imkanlarını olgun ve vasıflı medenî/şehirli Müslüman elemanlar yetiştirmek için uygun ve geçerli bir plan ve program dahilinde harcarlar.
3. Cemaat, hizip, fırka asabiyetini terk edip Ümmet şuuruna sahip olurlar.
4. Bir tashih-i itikad seferberliği başlatırlar.
5. Beş vakit namazı cemaatle eda ederler.
6. Zekatları Kur'ana, Sünnete, icmâ-i ümmete, fıkha, şeriata uygun olarak öncelikle fukara ve mesakîn-i müslimine ve diğer hakkedenlere verirler.
7. Dinin kesinlikle yasaklamış olduğu lüks, israf, sefahati, gıybeti, çekişmeyi bırakırlar.
8. Her türlü fuhşiyyatı (azgınlıkları) alenen işlemeyi terk ederler.
9. Dünya işlerini adaletli bir şekilde yürüttükleri ve dünyayı Şeriata uygun bir şekilde imara devam ettikleri halde ahirete dönük olurlar.
10. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparlar.
11. İslam ahlakının ilkelerine sımsıkı riayet ederler.
12. Niyetleri, iradeleri, teşebbüsleri, baskıları ile Türkiye'yi dünyanın en temiz ve şeffaf, en âdil ve güvenli ülkesi haline getirirler.
Kurtuluş İslamî edebiyatla olmaz. Kurtulmak için doğruları bilmek, onları hayata uygulamak gerekir.
Haram yemenin yaygın, yoğun ve genel olduğu Müslüman bir toplum kurtulmaz, iflah olmaz.
Endülüs Müslümanları, o devirdeki insanların en medenîsi idi. Bugünkü Müslümanlar da bu devrin en medenî, en alim ve fâdıl, en kamil, en güzel, en ahlaklı, en fazla iyi şeyler yapan insanları olmalıdır.
Bilhassa itikad sahasında bid'atlara batmış, namazı terk etmiş, fısk ve fücuru alenen ve âşikâre işleyen, fâize gömülmüş olan, zenginleri lüks ve israf sergileyen, birbirinden kopuk bir sürü hizbe ve cemaate ayrılmış bulunan, din hizmetlerini genellikle hobi haline getirmiş olan Müslüman bir toplum kurtulmaz.
* (Üçüncü yazı)
Pisi Pisine Yandı
Haydarpaşa tren istasyonu binasının çatısı, üst katı cayır cayır yandı... Niçin yandı?
O güzelim anıt binanın tepesine ihmal yıldırımları düştü.
Dikkatsizlik yıldırımları düştü.
Ehliyetsizlik yıldırımları düştü.
Gaflet şimşekleri yangını tutuşturdu.
O canım bina göz göre göre pisi pisine yandı.
Gaflet, ihmal, dikkatsizlik, ihtiyatsızlık, ehliyetsizlik, liyakatsizlik birbirine eklenince ortaya ne çıkar?
İhanet çıkar.
Hıyanet çıkar.
Yangın çıkar.
Her gün Haydarpaşa vapur iskelesini ve tren garını, işlerine ve evlerine gidip gelmek için büyük sayıda vatandaş kullanıyordu. Onlar haftalarca perişan oldular.
Sadece Haydarpaşa garı değil, yüreklerimiz yandı.
Bu yangın önlenemez miydi?
Elbette önlenirdi ama bunun için dikkatli, ihtiyatlı, ehliyetli, liyakatli olmak gerekirdi.
Haydarpaşa garı deyip geçmeyin, o bina milletin malıydı, onda saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardı. Yandı gitti...
Dünya adaleti Haydarpaşa garını pisi pisine yakanlara layık oldukları cezayı verebilecek mi?Hiç sanmam.
Hesabı Rûz-ı Mahşer'de Mahkeme-i Kübra'ya kaldı.