Dağlıca’da Yılbaşı... Salla yarbayım, mendil salla!
Görünce kanım dondu... Ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırdım... Hani, “nutkum tutuldu” derler ya, uzun süre konuşamadım, öylece kalakaldım... Hani, “herhangi birisi” yapsa, hadi neyse... Tabiî, “ateş düştüğü yeri yakar” der, geçerim!.. Ama, yamukluk “ateşin düştüğü yerde” olunca; nutkum tutulur, konuşamam... Sadece seyrederim... Konuşamadığım için, tüylerim diken diken olduğu için seyrederim...
önceki akşam da seyrettim!..
Kanal A’daki görüntüleri seyrettim!..
“Yarbayın oynamasını” seyrettim!..
Hem de nerede?!?..
Merhum Mehmed Akif’in;
“Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.”
Dediğinin aksine, “şehit düşülen toprak” üzerinde “oynayan, dans eden, mendil sallayan yarbay”ı seyrettim!..
Tek kelimeyle, dondum!..
Tüylerim diken diken oldu!..
İçimden “çığlık”lar attım!..
Ama; nutkum tutuldu, konuşamadım!..
“ASKER TESLİM OLMAZ, öLüR!”
Efendim, olayı biliyorsunuz:
Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca’da, 3. Motorize Tabur Komutanlığı’na 21 Ekim 2007 gecesi yapılan baskında 12 asker şehit olmuş, 16 asker yaralanmış, 8 asker ise PKK’lılar tarafından rehin alınmıştı.
Bu askerler daha sonra serbest bırakılmış; bırakılır-bırakılmaz da tutuklanmışlardı!..
Niye tutuklanmışlardı?..
çünkü bazılarının “PKK’lı” olması veya “PKK’ya sempati” duyması ihtimali vardı!!!
Hiç unutmuyorum, bazı “ulusalcı” kafalar, o günlerde şöyle demişlerdi:
“PKK’ya teslim olacaklarına, keşke çarpışıp da, şehit olsalardı!.. Türk askeri dediğin; teslim olmaz, ölür!”
Tamam; Türk askeri “teslim” olmaz, ölesiye çarpışır ve “şehit” olur da, neyle çarpışacak?.. “Hangi silahla” ve “kimin emri”yle?..
Malûm, iddialar şu yöndeydi:
Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik; 20 Ekim günü saat 23.55’te termal kameraya takılan 5-6 kişilik terörist grubun tespit edildiği haberinin telsizle kendisine bildirildiğini, daha sonra kendisinin de aynı grubu yine termal kamera ile şahsen tespit ettiğini, birliği kırmızı alarm durumuna geçirdiğini, bunun ardından da havan ve toplarla bölgeye ateş açıldığını ve terörist grubun saldırılarının bertaraf edildiğini söylüyor.
Olayı bizzat yaşayan çavuş Ufuk çelik ise teröristleri saat 18.00 sularında tesbit ettikten sonra taburdan havan ve topçu atışı yapıldığı ama havanların menzillerinin kısa olması sebebiyle teröristlere zarar veremediklerini söylüyor. Teröristlerin ilk tespit edildiği sırada durumu çağdaş üsteğmen’e bildirdiklerini söyleyen çelik, üsteğmenin durumu Yarbay Dirik’e bildirdiğini, Dirik’in bu sırada köyde bir düğünde eğlendiğini ve üsteğmen’e herhangi bir emir vermediğini söylüyor.
İddialar bu yönde...
Görüyorsunuz ya;
Teröristler “baskın” hazırlığında ama Yarbay “köy düğünü”nde eğleniyor!.. Kendisi, “Hayır, düğünde değildim” dese de!..
EL BOMBALARI TOPLATILMIŞ!
Yargıyı etkilememek için, daha fazlasını yazamıyorum... Evet, bu iddiaların doğruluğuna veya yanlışlığına “yargı” karar verecek!..
Zaten, “önceki gün” 8 erin duruşması vardı... Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik, “askerlerin ifadeleri”ndeki suçlamalar üzerine mahkemeye talimatla ifade vermiş!..
Hatırlarsınız;
Askerler daha önce İdari Tahkikat Heyeti’ne verdikleri ifadede, el bombalarının toplandığını ve bölgede savunmasız kaldıklarını anlatmışlardı.
çatışmada yaralananlardan çavuş Ufuk çelik, bu olayı “Son 10 günlük göreve gelirken her askerin üzerinde bulunan el bombaları tabur komutanının emriyle toplanmıştı. Bölgeye el bombasız gitmiştik. Sadece mevzilerde 30 kadar bomba vardı” diye anlatmıştı.
Van Askeri Mahkemesi, el bombalarının durumu ile ilgili de bilgi talep etmişti... Bu yazı üzerine Mahkeme’ye, Yarbay Onur Dirik imzalı bilgi notu ulaştırılmış...
Dirik, bilgi notunda, olaydan önce bir el bombasının pimi çekilirken ‘kaza’ yaşandığını belirterek, “El bombalarının sakıncalı olacağı düşünülmüştür. Bu nedenle olaydan önce arızalı olabileceği gerekçesiyle el bombaları toplatılmıştır” demiş!..
Şu garabete bakar mısınız;
Askerlerin, “silahları tutukluk yaptığı için teslim olmak zorunda kaldıklarına” inanılmıyor ama “bombaların arızalı olabileceği” ihtimaliyle toplatıldığı söylenebiliyor!..
Dedim ya, bütün bu “iddia” ve “savunma”lara yargı karar verecek!..
Duruşma, 15 Ağustos’a ertelenmiş!..
BİR DALDAA İKİİ KİRAAZZ!
İşin doğrusu, yargıdan çıkacak kararı da pek o kadar önemsemiyorum!..
Benim için önemli olan, “o görüntü”ler!..
Evet, Yarbay Onur Dirik’in; bu defa “köy düğününde” değil, bir “Yılbaşı eğlencesi”nde çekilen görüntüleri!..
Kaset çalıyor:
“Bir dalda iki kiraz
Biri al, biri beyaz
Eğer beni seversen
Mektubunu sıkça yaz
Sallasana, sallasana mendilini
Akşam oldu göndersene sevdiğimi.”
Yarbayım, “türkü eşliğinde” oynuyor!..
Elinde “mendil” oynuyor!..
Döne döne oynuyor!..
Yarbayım ve subaylarım, eğleniyorlar!..
“Bir daldaaa ikiii kiraaazzz!”
Nerede oluyor bu “Yılbaşı” eğlencesi?..
“Basılan Dağlıca Taburu’nda!”
Ne zaman?..
“12 Er’in şehit olduğu, 8 Er’in kaçırıldığı baskından 69 gün sonra!”
Şehitlerin kanı kurumadan!..
Şehitlerin intikamı alınmadan!..
Pardon, “şehit” kim?!?..
“Baskın” ne?!?.
Salla yarbayım salla!..
Al eline mendili, salla!..
“Bir daldaaa ikii kiraaazz!
Biriii al, biri beyaz!..”
Dön yarbayım... Döne döne oyna!..
Yeter ki, oyna!..
Haa, “ana”lar mı?..
Analar, nasıl olsa “mehmetçik” doğurmaya ve şehit olduklarında da “Vatan sağolsun” demeye devam ederler!..
Dedim ya, kanım dondu!..
Kanal A’da yayınlanan, daha sonra da internet sitelerine düşen “Dağlıca’da Yılbaşı” görüntülerini seyrederken kanım dondu!..
Tüylerim diken diken oldu!..
Aynı Yarbay’a, “Dağlıca Baskını”ndan sadece 14 gün sonra “başarı plâketi” verilmişti!..
Ve o yarbay, hâlâ “aslanlar gibi görevinin başında” ya, varın gerisini siz hesaplayın!..
Ben konuşamıyorum... Nutkum tutuldu!..
--------------
Adamına göre!
Geçenlerde, yöneticileri "dindar insanlar" olan bir sendika, "yargı"ya başvurmuş... Sanıyorum Danıştay'dan, bir konuda "iptal" ve "yürürlüğün durdurulması" talebinde bulunuyorlardı!.. Arkadaşlar haberi okurken, "yanlış" dedim; "Bu başvurudan bir netice çıkmaz!"
Arkadaşlar, "niçin" dediklerinde de, şu cevabı verdim: "Bu başvuruyu Alaattin Dinçer'in başında bulunduğu Eğitim-Sen yapsaydı, sonuç alınırdı!.. Ama Eğitim Bir-Sen'in talebine kulak veren olmaz!"
"Ne yani, yargının taraflı mı olduğunu iddia ediyorsun" diyenlere; "Erbakan-Baykal" örneğini verdim!.. Malûm, Erbakan "Kayıp 1 Trilyon" dâvâsından mahkûm oldu ve şu anda "ceza"sını çekiyor!.. Ama, Baykal'ın CHP'si, Tuncay özkan'ın Kanaltürk'üne 4 Trilyon pompalamış!.. Ortada, "dandik faturalar"dan başka bir şey yok!..
Tabiî, RP'ye dokunan yargı, CHP'ye dokunmuyor!.. Herhalde "şık olmaz" diye düşünüyorlardır!.. DSP'ye dokunmayan Vural Savaş öyle demişti ya!.. İşte bu yüzden, Eğitim Bir-Sen'in başvurusundan sonuç çıkmaz!..