İstikrarın adresi başkanlıktır
Başkanlık sistemi gündemimize yine düştü. Başkanlık sistemi özetle, cumhurbaşkanın ve başbakanın olmadığı onların yerine başkanın belli bir süre için (4 ya da 5 yıl) hükümet etmek üzere halk tarafından seçildiği, meclisi ve senatosu bulunan kuvvetler ayrılığının daha belirgin olduğu bir sistemdir.
Yönetimde istikrarın ve temsilde adaletin temin edilebileceği bir sistemdir.
Başkanlık sisteminde güvenoyu müessesesi bulunmadığı için başkan seçildiği süre içinde ülkeyi yönetme imkanına sahiptir. Hükümetin kurulması meclis tarafından düşürülmesi gibi zorluklar yoktur.
Parlamenter sistemde güvenoyunun hükümetlerin tepesinde sallanan demoklesin kılıcından farkı yoktur. Hele de koalisyon hükümetiyse hükümet ayakta kalabilmek için çaba sarf etmekten icraata zaman bulamaz.
Oysa başkanlık sisteminde koalisyon ihtimali sıfırdır yani yoktur. Başkan meclise hesap vermek yerine ülkeye hizmet ederek seçmene hesap verme düşüncesiyle hareket etmek durumundadır.
Başkanlık sistemini yetmişli yıllarda ilk telaffuz eden Milli Selamet Partisi Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan olmuştur. Çok iyi hatırlıyorum milletvekili sayısının 300'e düşürülmesini ve başkanlık sistemini savunuyordu. O yüzden Milli Görüş rahle-i tedrisinden geçen hemen herkes başkanlık sistemine sıcak bakar.
Başkanlık sistemini siyaset dünyasında canlı tutan ve hararetle savunan ise doksanlı yıllarda LDP Genel Başkanı Besim Tibuk olmuştur.
Aslında başkanlık sistemi tartışıldığında başvurulması ve görüşlerinin dinlenmesi gereken de öncelikle sayın Tibuk'tur. Seçimlerden sonra aldığı oyu görünce kendisini sorumlu hissedip liderliği bırakmış, böylece koltuğuna yapışan siyasetçilere örnek teşkil edecek tarihi bir duruş sergileyerek şahsiyetli bir politikacı olduğunu da ispat etmiştir. .
Her neyse tekrar başkanlık sistemine dönecek olursak altını kalın çizgilerle belirgin hale getirerek yine söylüyorum ki koalisyon belasından kurtulmanın yönetimde istikrarı sağlamanın en kestirme yolu başkanlık sistemidir.
Başkanlık sistemiyle hem yönetimde istikrar temin edilmiş olur hem de temsilde adaletin yolu açılır.
Seçim sistemimizdeki yüzde on barajı yönetimde istikrar düşüncesiyle konmuştur. Tabiatıyla her seçimde, milyonlarca insanın temsiline mani olmuş ve her seçim sürekli gayri memnun üretip durmuştur.
Oysa bu sistem içinde yani 30 yıldır sadece Özal ve Erdoğan döneminde yönetimde istikrar sağlanmıştır. Bu istikrar da seçim sistemi sayesinde değil güçlü liderlikler sayesinde olmuştur. Öteki dönemler koalisyon dönemleridir ve Türkiye'nin kayıp yıllarıdır.
Başkanlık sisteminde başkanı doğrudan halk seçeceği için yönetimdeki istikrar otomatik olarak sağlanıyor.
Başkanlık sisteminde milletvekili ve senatör seçimlerinde baraj tamamen kaldırılabilir (ya da aşağıya çekilir), yeterli oy alan herkes seçilir ve adalette temsil gerçekleşir.
Ben senelerdir başkanlık sistemini savunuyorum. Her gündeme geldiğinde de görüşümü bu sütunda kamuoyu ile paylaştım. Yine aynı düşüncedeyim.
Başkanlık sistemini desteklemek için koalisyon dönemlerini hatırlamamız yeterlidir diye düşünüyorum. Sırf koalisyonlara son vermek için bile başkanlık sistemine geçilebilir.
Aslında, başkanlık sistemi bizde belediye başkanlarının seçiminde uygulanmaktadır. Halk beş yıllığına başkanı seçiyor beğendiğine devam diyor beğenmediğine de dur diyor.
Bu sistem başkanları hizmete teşvik etmiş oluyor.
Mesela İstanbul'a, Ankara'ya, Kayseri'ye, Konya'ya ve tekrar seçilen diğer illerin başkanlarına bakın. Tam dört seçimdir aynı çizgideki insanlar başkan seçiliyor. Neden? Çünkü halk memnun da ondan.
Başkanlık sistemi de aynen böyledir.
Bir başkan en fazla dört sene zarar verebilir ama koalisyonlar sürekli zarar veriyor.
Başkanlık sisteminin yönetimde istikrar ve temsilde adaletin yanı sıra siyasetçiler ve seçmenler arasında da daha itidalli bir dili hakim kılar. Politikacıların aşırılıklarını ve seçmenler arasındaki ilişkiyi de olumlu yönde etkiler.
Çünkü birinci turda seçilemeyen aday ikinci turda diğer partilerin oyuna da talip olacağından daha ılımlı bir propaganda dilini tercih edecektir.
Dolayısıyla başkanlık sistemi parlamenter sistemden daha demokratik daha insani ve daha verimlidir.
Unutmayalım yargı da başkanlık sisteminde daha bağımsızdır.
Şu anda başta cumhurbaşkanımız olmak üzere meclis başkanı ve başbakan yardımcısının başkanlık sistemi konusundaki çekinceleri sistemin kendisiyle değil bence geçiş sürecinin riskleriyle alakalı.
Risk her zaman var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.