Bu derece pişkinlik
Mesut Yılmaz uzun bir aradan sonra bir televizyon kanalının sorularını cevaplamış. “Refah-Yol hükümeti dik durabilseydi” diye başlayan cümleler kurmuş. Dönemin Milli Güvenlik Kurulu’na karşı dik durabilmeliymiş hükümet. Vay vay vay, bakın şu işe. Bakın kim konuşuyor! Ve çekinmeden konuşuyor. Türkiye insanını, hepimizi zeka özürlü sayarcasına konuşuyor. Dik durabilseymiş Erbakan-Çiller hükümeti, askerler de bu kadar ileri gidemezlermiş-miş-miş. Ayol Yılmaz gibi bir “pratiker”leri olduktan sonra askerlerin önünde kim durabilirdi ki demezler mi! Fellik fellik uygulamacı arasalar Mesut Yılmaz’dan daha iyisini mi bulacaklardı askerler! Allah Allah! Bu millette balık hafızası mı var zannediyor bu adam... Ben miydim “Siyasi hayatıma da mal olsa sekiz yıllık kesintisiz eğitimi geçireceğim” diyen! Mesut Yılmaz değildi de kimdi! Ya Kur’an eğitimini 12 yaş ve altındaki çocukları hem özel alanda, hem de kamuya ait alanda yasaklayan! O da mı Mesut Yılmaz’dan başkasıydı! Sermayeyi renklere bölen, yeşilinin üstüne çakalları salan da kimlerdendi dersiniz... Fişleme bu dönemin buluşlarından değil miydi, ne dersiniz...
Kartel medyasına sırtını dayayıp tüyü bitmemiş yetimin hakkına tecavüz edenleri, haklının karşısında güçlü-haksızdan yana duruş sergileyen bizlerdik herhalde (!)..
Refah-Yol hükümeti dik dursaymış-mış-mış. Kime karşı? Askere karşı. Televizyon demecine devam ediyor Yılmaz: “Demirel yaşanan olaylardan sonra hükümet kurma görevini bana verdi. Baktım ki; Batı Çalışma Grubu Genelkurmay’da çalışmalarına devam ediyor. Bir gün Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile haftalık görüşmemizde ‘Paşam Batı Çalışma Grubu’nun amacı ne?’ diye sordum. Dedi ki; Hükümet Türkiye’yi irticaya götürüyordu, buna karşı tedbir almak için kuruldu. Hükümetin gittiğini söyledim ve ‘Neden bu Batı Çalışma Grubu hâlâ çalışmalarına devam ediyor?’ diye sordum. ‘Genelkurmay İkinci Başkanım size anlatsın bir gün’ dedi. Sonra Çevik Bir geldi ve bana birtakım bilgiler verdi. Dedim ki; ‘Paşam bunların hiçbirine gerek yok. Artık biz sivil irade olarak bunların takibini yaparız’.”
Ne demiş Mesut Yılmaz? Batı Çalışma Grubu’nu kastederek, “Bunların hiçbirine gerek yok” demiş.
Neden demiş? Batı Çalışma Grubu’nun varlığına prensipte karşı olduğundan mı? Hayır! Batı Çalışma Grubu gibi bir örgütlenme hiçbir demokratik ülkede olmadığından mı? Hayır! Batı Çalışma Grubu evrensel ilke ve değerlerle çelişir bir duruş sergilediğinden mi? Koskoca bir hayır daha! Yani Mesut Yılmaz özü bir sözü bir tam bir demokrat olduğundan mı? Ona da bir kere daha hayır! Ne diyor Yılmaz, nasıl açıklıyor BÇG’nin varlığına itirazını? Ağzından çıkan şu cümleyle: “Biz sivil irade olarak bunların takibini yaparız.” İşte bu kadar! Yani “Paşam siz zahmet buyurmayın, Batı Çalışma Grubu’ndaki askerler ne yapıyorlarsa biz onları aynen, harfiyyen yaparız” diyor Sayın Mesut Yılmaz.
Pişkinliğin bu kadarı da görülmüş şey değildir herhalde...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.