İslam'ın Ruhbanlığı Cihad'dır
"İslamda ruhbanlık yok, ruhban sınıfı da yoktur" demiştik.
Bu yüzden, "din adamı" ifadesi müslümanlıkta kullanılmaz.
Belki "din hizmetlileri" tabiri kullanılabilir ama bu da eksiktir.
Çünkü, dine hizmet sadece belli bir zümreye ait değildir.
Müslümanım diyen herkes, dinin hizmetkârıdır, din hizmetlisi'dir.
Din âlimi, fakih, müfessir, muhaddis, müctehid, kadı, müftü, vaiz, imam, müezzin gibi tanımlamalar ise, yapılan görev ve hizmetlerin nitelikleriyle ilgilidir.
Yoksa, müslümanlar arasında bir imtiyaz, bir ayrıcalık, bir dokunulmazlık unsuru değildirler.
Bunlarla diğer müslümanlara karşı dinen bir "üstünlük" kurulmaz.
Üstünlük; ilimde, ünvanda, makamda, varlıkta değildir.
İslam'da üstünlük ölçüsü; "takva"dır.
Bu anlamda, "takva sahibi" bir çobanın, "takvasız" bir şeyhülislam'a karşı dinen üstünlüğü vardır.
Din hizmeti yürüten ünvanlı kişilere "ruhani lider" nitelemesi de yapılmaz.
Çünkü İslam'da "ruhani liderlik" yani "ruhbanlık" yoktur.
İslam'ın ruhbanlığı cihad'dır.
***
İmam Ahmed bin Hanbel'in aktardığına göre, bir adam Hz Peygamber'e gelerek: ''Bana tavsiyede bulun" dedi.
O da: ''Sana Allah'dan korkmanı tavsiye ederim. Zira herşeyin başı odur. Cihad etmeni öneririm; çünkü cihad, İslam'ın ruhbanlığıdır. Sana Allah'ı anmayı (zikri) ve Kuran okumayı tavsiye ederim. Çünkü bu gökteki ruhun, yerdeki zikrindir" buyurdu.
İki ayrı senedi olan bu hasen hadis'in bize anlattıkları çok açıktır.
Tavsiyenin birinci önceliği, Allah'tan korkma yani takva sahibi olmadır.
Takva, her şeyin başıdır.
Allah'a saygısı olmayanın hiçbir şeye saygısı olmaz.
Allah'tan korkmayan, hiç kimseden korkmaz.
Allah'a saygı; ancak O'nun yasalarına saygı göstermekle olur.
Allah'tan korkmak; O'nun bizi kulluğuna kabul etmemesi, bizden hoşnut olmaması, bizi sevmemesi sebebiyle olur.
En büyük korku; O'nun sevgisini kaybetmektir.
Bu sevgiyi kaybetmemek de bizim elimizdedir.
Her yeni doğan insan, Allah'ın sevgisiyle doğar, masum ve günahsızdır.
Mükellef çağıyla birlikte aynı insan ne zaman Allah'ın yasalarına kafa tutmaya, O'nun nimetlerine nankörlük etmeye, emirlerini çiğneyip yasaklarını işlemeye başlarsa, o zaman bu sevgiyi de kaybetmeye başlar.
Hatasını anlayıp günahını itiraf edenler, özür dileyenler, tevbe ve istiğfar edenler için bu sevgi devam eder.
Ama isyanda devam ve günahta ısrar edenler, sevilmeyen bu davranışları sebebiyle Allah'ın sevgisini de kaybederler.
Allah'ın sevgisini kaybetmekten korkmayanlar, Allah'tan da korkmayanlardır.
***
Hadis'te ikinci tavsiye, cihad'dır.
Cihad, İslam'ın ruhbanlığı olarak nitelenmiştir.
Diğer dinlerde; sosyal hayattan, toplumdan kaçışı simgeleyen ruhbanlık, İslam dinin de; tam da hayatın içinde ve toplumla içi içe olmayı sağlamaktadır.
Bu da İslam'ın ne kadar aktif, ne kadar canlı, ne kadar güncel olduğunu gösterir.
İslam, bir cemiyet dinidir.
İlahi hükümleriyle, bireysel alanda; nefis tezkiyesi, ruh terbiyesi sağladığı gibi, toplumsal alanda da; bir disiplin, bir nizam, bir huzur ortamı sağlamaktadır.
Cihad, savaşla sınırlandırılamıyacak kadar geniş bir etki alanına sahiptir.
İslam'a hizmet adına yapılan her şeyin adı cihad'dır.
Allah'ın dinini yaymak için yapılan çalışmalar, mazlumları zalimin elinden kurtarma girişimleri, adaleti sağlama çabaları, Allah yolunda ilim tahsili, aç ve açıkta olanlara yardım, İslam'ı tebliğ ve irşad faaliyetleri..vs. hepsi cihad kapsamındadır.
İnsanlığın hizmetinde olan, hakkı, hukuku üstün tutup adaleti, emniyeti, huzur ve mutluluğu sağlamaya çalışan böyle bir din, nasıl olur da çağımız için geçerli ve yeterli olamaz!
Böyle bir dinin hayata hakim olmasını istemek kadar tabii bir şey olabilir mi?
Bu isteğin "teokratik dikta hevesi" ile hiçbir alakası yoktur.
Bu niteleme, olsa olsa; din adına kendi şahsi kanaatlerini, heva ve heveslerini insanlara dayatan hahamlar, rahip ve rahibeler için söz konusu olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.