İslam güneşi gerçekten Batıdan mı doğuyor (1)
Merkezi Londra'da olan Faith Matters (İnancın Önemi Var) isimli organizasyon İngiltere'de yaşayan Müslümanlarla ilgili bir rapor yayınladı bir süre önce. Rapor İngiliz basınında büyük yankı buldu. Raporun adı Azınlık İçinde Azınlık: İngiltere'de İslama Yeni Geçenler. Organizasyon adına Swansea Üniversitesi öğretim üyesi Kevin Brice yönetmiş araştırmayı. Sonuçları çarpıcı: İngiltere'de 2001 yılından bu yana İslam’la şereflenenlerin çoğunu kadınlar oluşturuyor. Bu bilgi ABD'deki Müslüman nüfusla ilgili yapılan araştırmalarla da örtüşüyor. Yani Amerika'da da İslam'a girenlerin çoğu kadınlar oluyor. ‘Convert’ tabir edilen İslam'a sonradan girenler -ki bu kelime bazen ‘revert’ yani İslam'a ‘tekrar’ girenler olarak değiştirilir ve her insanın doğduğunda İslam üzre olduğu vurgulanır yani bir geri dönüş yaşanırlığına dikkat çekilir-’in yarısına yakını kendini ırk olarak beyaz İngiliz olarak tanımlıyor. Bu önemli. Yani İslam alışılageldiği veya tasavvur edildiği gibi kenar bölgelerin, periferin değil merkezin temsilcisi oluyor. Ayrıca İslam dünyasına ait siyaset teorilerini üreten tartışmalar açısından da önemli. Kısaca ifade edelim: İslam dünyası ve diasporadaki Müslümanlarla ilgili Batılı bazı okumalarda insanları İslam’a çeken en önemli faktörler arasında sosyo-ekonomik açıdan alt sınıflara mensup olmaları ve bu nedenle de alternatif arayışlar içine girmeleri ve teşbihte hata olmazsa İslam’a rastgelmeleri sayılır. Yani ihtiyaçları giderilmeyen, devlet tarafından ihmal edilen, seslerini duyuramayan kesimler zaman içinde İslamı bulur ve İslamın sunduğu dille sistemi protesto ederler, der bu okumalar. Bunlar yaygın ve geniş kitleler tarafından kabul görür okumalardır. Bu bakış açısında bir miktar gerçek payı olabilir, şüphesiz. Zira İslam çoğu insanın içinde taşıdığı adalet arayışı, vicdan muhasebesini dolandırmadan, direkt olarak sunmakla kalmaz, bu esasları iyi bir Müslüman olmanın temeline de yerleştirir. Ekonomik veya sosyal açıdan adalet kaygısı içerisinde olanlar veya bunun sıkıntısını bizzat çekenler İslami değerlerle tanıştıklarında ‘hah işte! Aradığım tam da buymuş!’ diyebilirler.
Ancak diğer yandan bahsettiğimiz araştırmanın da gösterdiği gibi İslam aynı zamanda tuzu kuru olarak tasvir edebileceğimiz yığınların da başka alanlardaki arayışlarına cevap olur. Yukarıdaki batılı okuma -ki dikkat ediniz bu seküler ve dışarıdan bir okumadır- bu noktada tıkanır ama İslam revaçta kalmaya devam eder. Hem de 11 Eylül trajedisi gibi insanlık tarihini değiştiren ve İslam düşmanlığını had safhalara yükselten dönemlerde bile. Bu son araştırma da bu sebeple ayrıca önemli sonuçları ortaya koyuyor. Müslümanların iftiralarla karşı karşıya bırakıldığı, her Müslümanın potansiyel suçlu olarak addedildiği bu son on yılda, terörizmle savaş kalkanı altında yer yer İslam'ın hedefe oturtulduğu Amerika ve İngiltere’de -ki ilginçtir bu iki ülke adı geçen savaşın baş aktörleridir- evet bu iki ülkede yaklaşık on sene sonra yapılan araştırmalar İslam’a olan ilginin eskiye kıyasla fazlaca arttığını ve özellikle de orta sınıflar arasında İslam’ın yaygınlaştığını gösteriyor. Madem İslam bu kadar kaçınılması gereken bir dindi de insanlar İslam’da ne buluyorlar… Neden başka dinler değil de ille de İslam… Amerika'nın en hızlı yayılan dini neden İslam, mesela… ve son olarak neden kadınlar… beyaz İngiliz ve Amerikalı kadınlar anti İslam propagandalarının revaçta olduğu bu zamanlarda neden İslamda kendilerini buldular… devam edeceğiz.
Not: Gazetemizin yazarlarından Duran Kömürcü bey Hakk'a yürümüş. Merhuma Rabbimizden rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum, İnna lillah ve inna ileyhi raciun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.