Asker ocağı mı, esir kampı mı?
Mehmetçiğin adı yok. O ancak bir hedef tahtası; eline pimi çekilmiş el bombası verilen bir kurban; mayın döşeli araziye yönlendirilen sürü. Mehmetçiğin en bahtı açıkları 'vatan hizmetleri'ni orduevlerinde garsonluk, bahçıvanlık, çaycılık olarak yapanlar.
'Vatan hizmeti bu mudur?' diye boşa öfkelenmişiz, çocuklarımızı 'özel hizmetçileri' gibi kullandıkları için. Ben razıyım buna; yeter ki hedef tahtası yapmasınlar çocuklarımı askerde... Görüntüleri görmüş olmalısınız; tedavisi gereken bir adamı 'yüzbaşı' yapmışlar, o da Mehmetçiği hedef tahtası haline getirmiş. Görüntü şoke edici. Milletin emanetleri olan gençlere neler yapıyorlar? Gizli çekilmiş bir görüntü de değil bu üstelik. Bu, onlar için bir 'show'. Kendisi görüntülüyor, sonra 'hava atacak', sağda solda. Sıkılmadan askerlere de sesleniyor; 'cesareti olmayanlar çıksın' diye. Senin cesaretin var mı? Cesaretim yok deyip kenara çekilen gariban askere neler yapıyorsundur, kim bilir?
Kışla mı, esir kampı mı, Allah aşkına?
Askerlik dediğiniz buysa, emanetlerinize böyle bakıyorsanız ailelerden çocuklarını asker göndermesini nasıl beklersiniz? 'Askerlikten soğutmak' hâlâ suç bu ülkede. Var mıdır daha âlâsı askerlikten soğutmanın? Bir de 'askeri yıpratmak' sözü vardır. Görüntüye bakın, askeri kimin yıprattığını göreceksiniz.
Belindeki silahı 'mutluluk çubuğu' sananlarla bir ordu kurulmaz.
'Ordunun sivil denetimi' boş laf değildir. Ordunun, sahibine hesap vermesinin yoludur. Mesele sadece ordunun millet kaynaklarını nasıl harcadığını denetlemekten de ibaret değildir. 'Sivil iktidar', bu milletin evlatlarına kışlada nasıl davranıldığını da bilmek, bilmiyorsa araştırmak ve millete açıklamak zorundadır. Yetmedi, bu tür işlere kalkışanlardan da tepeden tırnağa hesap sormalıdır.
Şimdi, bu yüzbaşıya klinik destek şart da, hakkında 'adam öldürmeye teşebbüs'ten dava açılacak mı, açılmayacak mı? Ben bunu merak ediyorum. Yapılan eylem, 'adam öldürmeye teşebbüs'tür. Cezası da dokuz yıldan başlar. Cumhuriyet savcılarının harekete geçmeleri gerekir. Elindeki silah ve sırtındaki üniformanın gücüyle milletin evlatlarını karşısına dizip, eğilip tersten bacak arasından ateş eden bir kişinin ne yapmaya çalıştığı açık.
Konuya ilişkin Genelkurmay'ın yaptığı açıklama ise evlere şenlik. Bir yandan, 'TSK'nın atış yönergelerinde bu şekilde bir atış eğitimi yer almamaktadır' diyor, öte yandan da 'güven atışı' denilen bir uygulamadan söz ediyor. Nasıl yani? Şimdi sizin normal 'güven atışları'nı da merak ettik. Üstelik söz konusu yüzbaşının bu tür 'gösterilere' katıldığını söylemek ne demek? 'Merak etmeyin, yüzbaşıyı iyi biliriz. Keskin nişancıdır, kaçırmaz' mı demek istiyorsunuz? Öyle diyorsanız, karşısına sizin çocuklarınızı dizeceksiniz...
Genelkurmay açıklaması bu kurumu yönetenlerin acziyetini yansıtıyor. Soruşturma açmışlar, ama daha şimdiden korumaya çalışıyorlar 'eleman'ı. Neymiş efendim, 'güven atışı' diye bir şey varmış. Siz böyle laflar ettikçe, bahaneler uydurdukça milletin size 'güven'i kalıyor mu peki? Bunu hiç düşünmez misiniz? Yoksa umurunuzda mı değil?
'Güven atışı'ymış... Bir de 'fırsat eğitimi' vardı, biliyorsunuz. Eline pimi çekilmiş el bombası verilen askerler bu suretle öldürülmüştü. Bu cinayetlerin adı da 'fırsat eğitimiydi'. Bir de, 'olur böyle şeyler' vardı, 'üzme canını', kendi mayınına basan yedi genç zaten ölüp gitmişti. Ah, bir de gizleyebilselerdi bunları!..
Genelkurmay titreyip kendine gelmek zorunda. Kışla duvarlarının arkasında neler olup bittiğinden milletin haberi olmalı. Gizlilik, görev, milli güvenlik bahanelerinin arkasına saklanıp yapılan yanlışlıkların üstünü kapatmaya kimse kalkışmasın. Herkesin şeffaflığa ihtiyacı var. Bunu sağlaması gereken de hükümet.
Son söz 'alakasızmış' gibi görülen başka bir konuyla 'alakalı'; halk, çocuklarına böyle kasteden bir yüzbaşının ordusunda, 'demokrasiye, hukuka, seçilmiş hükümete' kasteden generallerin olduğunu da düşünür elbet.