Siyaset’ten Ekonomi’ye... Tarih’ten Kadın’a İran
Bugün de İran’ı anlatayım da, Allah nasip ederse, yarından itibaren Türkiye’ye döneriz... Zira, “Türkiye gündemi” de hayli yoğun... Kılıçdaroğlu’nun “Ergenekon’un adresi”ni araması var, ABD Büyükelçisi’nin “toyluk”ları var, “medyanın ikiyüzlülük”leri var... Yani, var oğlu var...
Ama, “İran gezisi” de, bir yazıyla geçiştirilemeyecek kadar önemli...
Meselâ, İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’ın “analiz”lerinden, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “çaba”larından ve Dini Lider Ayetullah Hamaney’in “memnuniyet”inden hiç söz etmedik... Ve tabiî, İran’ın; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yaptığı “jest”ten de hiç bahsetmedik...
KAZAN-KAZAN POLİTİKASI
Bunlar uzun uzun anlatılması, “tahlil” edilmesi gereken konular... Özetle söylemek gerekirse; Türk-İran ilişkileri, belki de “tarihinin en iyi dönemi”ni yaşıyor.
Bu “iyileşme”de, kuşkusuz ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yürüttüğü “diplomatik çabalar”ın büyük rolü var.
Çünkü Türkiye; “sadece ben kazanayım” şeklindeki “kapitalist” mantıkla değil; “sen de kazan, ben de kazanayım” şeklinde özetlenebilecek bir anlayışla hareket ediyor.
Yani, “Kazan kazan” politikası!..
İran, her ne kadar bu politikaya henüz “hazır değil”se de, bazı “endişe”lerin zaman içinde giderilebileceğinden kuşku yok.
İlişkilerin sürekliliği; hem “endişe”leri giderir, hem de “her iki tarafın kazanmasına” vesile olur.
Şahsen ben; “herkese kapalı” tutulan Tebriz’in, “Abdullah Gül ve heyetinin ziyaretine açık tutulması”nı olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum.
Ayetullah Hamaney ile Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı görüşmenin “sıcak bir ortam”da geçmiş olması, bu görüşme esnasında, Hamaney’in; “Türkiye’nin kendi kararlarını kendisi alan dış politikasından övgüyle söz etmesi” ve ardından “Türkiye-İran ilişkilerinin en samimi dönemini yaşadığını” ifade etmesi, yarınlar için umut verici...
Bu “muhabbet”in henüz “ekonomi”ye yansımadığı bir gerçek...
Dün de ifade ettiğim gibi, karşılıklı ticaret hacmi 10 Milyar Dolar civarında... Ama, bunun önümüzdeki birkaç yıl içinde 30 Milyar Dolar’a çıkması işten bile değil...
Ki, bunu Ahmedinejad da istiyor.
AHMEDİNEJAD’IN ANALİZİ
Geçtiğimiz Salı günü düzenlenen “ortak basın toplantısı”nda ve daha sonra yapılan “Türkiye-İran İş Konseyi” toplantısında, Ahmedinejad; “Hedef 30 Milyar Dolar” dedi ve ekledi:
“Türkiye, artık uluslararası çapta büyük bir ülke olmuştur... Büyük sorunlar, artık İstanbul’da oturulup, konuşuluyor... Ekonomik ve siyasi ilişkilerimiz sürekli gelişiyor... Hedefimiz, daha ileri gitmek... Bugün gördüğüm irade, ticaret hacmini 30 Milyar Dolar’a çıkarır.”
Ahmedinejad, “besmele” ile başlayan ve yaklaşık 45 dakika süren “İş Konseyi”ndeki konuşmasında da; Türkiye ile İran’ın “ortak çıkarları” olan iki ülke olduğunu ama “ortak görev ve sorumlulukları” da bulunduğunu ifade ederek, “bugünün analizi”ni yaptı:
“Marksizm tarihe gömüldü... Kapitalizm de çıkmaz sokakta... Dünyada, büyük bir ekonomik kriz var... İnsanlığın, yeni bir ekonomik sisteme ihtiyacı var... Bu sistem insanı sevmeli ve adaleti gözetmeli... Bir taraf kâr ederken, diğer taraf zarar etmemeli!..
Bölgedeki halk isyanlarının çoğu adaletsizlik ve ekonomik dengesizlikten kaynaklandı.
Bazı ülkeler 3-4 saat çalışıyor ama büyük servetleri var... Türkiye ve İran halkı ise günde 9 saat çalışıyor ama onlar kadar zengin değiliz...
Bu demektir ki;
Onlar bizim cebimizden, bizim sırtımızdan geçiniyor... Biz, Türkiye ile bir model arıyoruz... Dünyada model olabiliriz... Tabiî, bunu istemeyenler olduğunu da biliyoruz...
Şu da bir gerçek;
Düşmanların yanısıra, bizim de kendi engellerimiz var...
Gümrükler, bankalar, sigorta ve bürokrasi... Bunları gidermeliyiz.
Saygıdeğer Abdullah Gül kardeşimle, engellerin kaldırılması konusunda çok detaylı görüşmeler yaptık.
Hazar petrolleri Türkiye üzerinden geçmeli, Türkiye bir enerji köprüsü olmalı... İmkânlarımızı, birbirimizin hizmetine sunabiliriz.
Siz burada misafir değil, ev sahibisiniz...”
Ahmedinejad bu sözü sarfederken, sabah saatlerinde yaşanan bir olayı hatırlatıyordu...
Çünkü Ahmedinejad, görüşmek için Gül’ün kaldığı otele gelmiş, Gül de onu, bir “ev sahibi” gibi kapıda karşılamıştı.
MODEL DEĞİL, MİMAR ÜLKE
Bu arada; gerek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, gerek “Dışişleri diplomatları”nın “tesbit”lerine de yer verelim.
Mısır başta olmak üzere, “bölgedeki hareketlilik”le ilgili olarak dediler ki;
¥ “Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, eğer Davos’ta, Başbakan Erdoğan’la birlikte kalkıp gitseydi, bugün Mısır’ın en kuvvetli başkan adayı olurdu ama şimdi o şansını yitirdi.”
¥ “Muhammed El Baradey, dürüst bir insan ama karizması yok.”
¥ “Türkiye; artık model bir ülke olmaktan çıktı, mimar ülke oldu... Bölgenin yeniden inşasında, Türkiye’nin büyük rolü olacak.”
İRAN’DA KADIN OLMAK
Gezinin “ekonomik” ve “siyasi” boyutuna zaman zaman geri döneriz inşaallah... Bugün, “İran’la ilgili izlenimlerimi” aktarmak istiyorum.
¥ Daha önce Başbakan Tayyip Erdoğan’la gittiğim Tahran’ın “trafik sorunu”, hâlâ devam ediyor... Hem de, “benzine yapılan yüzde 80 zam”ma rağmen!.. “Yüzde 80” dediysek; “aaa ne çok” demeyin!.. Efendim, “yüzde 80 zam”dan sonra, “benzinin litresi” Türk parasıyla “1 lira”ya çıkmış!.. Halk, buna bile tepkili!.. Trafik sorunu, “motorsiklet taksi”lerin doğmasına yol açmış ki, onlar bile zor ilerliyor!
¥ İran’da “kadın”lar, sanıldığının aksine, son derece büyük “hak”lara sahip... Kadınlar, hayatın her yerinde... “Türk-İran İş Konseyi”ne katılanların çoğu, “İran’lı işkadınları”ydı!.. Kadınlar, “taksi şoförlüğü” bile yapıyor... Tabiî, müşterileri “kadın” olmak şartıyla!..
¥ Evlilikte bile “kadın egemenliği” var... Meselâ, yolda yürüyen hiçbir kadının kucağında “çocuk” göremezsiniz... Çünkü çocukları erkekler taşıyor!.. Bir market veya mağazada; alınan bir şeyin parasını “kadın” ödüyor!.. Yani, “cüzdan” kadında!..
Kadınlar o kadar “hak”lara sahip ki; kendi doğurduğu bebeğin “bez”lerini bile kocası değiştiriyor.
¥ “Örtünme”ye gelince... İranlı kadınlar, ayak bileklerine kadar tesettürlü... Ancak giydikleri etek veya pantolonlar çok dar olduğundan, vücut hatları belli oluyor. “Saç”larının da, “yarısı açıkta!”... Güzelliklerine de son derece düşkünler!.. Hemen hepsi, aşırı derecede makyajlı!..
Kılıçdaroğlu, bu “manzara”yı görse, eminim ki; başlar “İran modeli” diye tutturmaya!..
Hani, “Türkiye İranlaşıyor” diyorlardı ya, İranlı kadınları görseler, herhalde “aman İran olalım” diye bastırırlar!..
KREDİ KARTI GEÇMİYOR!
¥ Siz, siz olun; İran’a giderken yanınızda mutlaka Dolar veya Euro bulundurun...
Çünkü İran’da “kredi kartı” geçmiyor...
Şahsen ben, çok zor durumda kaldım... “407 Dolar” tutan 2 gecelik otel ücretini arkadaşlarımdan temin ettim.
Bu “yasak”ta İran’ın olduğu kadar, “Türk bankaları”nın da rolü var... ABD, “İran’a ambargo” uyguluyor ya; İran’la işbirliği yapmamaları için “Türk bankaları”nı “tehdit” ediyorlarmış!..
Türk bankalarının da nereye bağlı ve bağımlı oldukları malûm!..
Görünürde, ABD ve İran kapışıyor ama arada olan bize oluyor!..
¥ Türk “inşaat” şirketleri, bütün “zorluk”lara rağmen, İran’da iyi iş yapıyor... Meselâ, bu şirketlerden biri, “3 ayda 1200 daire” inşa etmiş... Yine, 2 şirketimiz, “25 bin konut” yapmak için harıl harıl çalışıyormuş... Şu anda “3 bin 400 işçi” çalıştırıyorlarmış... “İnşaat malzemeleri”ni de, tam “1500 TIR”la taşımışlar, iyi mi?..
NAKŞ-İ CİHAN MEYDANI
¥ Bir de, İsfahan’da bulunan Nakş-i Cihan Meydanı’ndan söz etmek istiyorum... Bugünkü adı “İmam Meydanı” olan meydan, Şah Abbas döneminde Safevi Devleti’nin yeni başkenti İsfahan’da, “en gözde eserlerden biri” olarak inşa edilmiş... Nakş-i Cihan Meydanı, 512 metre uzunluk ve 163 metre genişliği ile, “dönemin en geniş”, şimdi ise, Çin’in Tiananmen Meydanı’ndan sonra “dünyanın ikinci en geniş meydanı” ünvanına sahip... Meydanın etrafı; İsfahan Çarşısı, Şeyh Lütfullah Camii, İmam Camii ve Ali Gapu Sarayı gibi tarihi eserlerle çevrili.
Meydan, “300 bin kişi” alabiliyormuş ki, gerçekten büyük bir meydan...
Şu hâle bakın;
Yüzyıllar önce, böylesine geniş meydanlar yapılabiliyorken, günümüz Türkiye’sinde, maalesef “meydan kültürü” olmadığından, tıkış tıkış meydanlara hapsolmuş vaziyetteyiz... Bu kültür İran’da var, Avrupa’da var, “Türk Cumhuriyetleri”nde var ama maalesef Türkiye’de yok!..
Dilerim, yeni yerleşim yerlerine, ilk önce “geniş meydanlar” yapılır... Ki, şehirler nefes alabilsin, insanlar gezinebilsin!..
BİR DE TEŞEKKÜR
Bu “not”la yazıma son verirken; bu geziye bizi de davet ettiği için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı Ahmet Sever’in şahsında Cumhurbaşkanlığı mensuplarına, işadamlarına ve geniş sohbet etme imkânı bulduğumuz meslektaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Güzel ve dolu dolu bir gezi oldu.
Ve de, son derece verimli bir gezi...
Vesile olan herkese teşekkür...
============
Basına hangi sansür?
Sormak lâzım değil mi; “basına sansür ve baskı” uygulayan asıl kimdir?.. Ne yani; Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, bir “fikir” beyan ettikleri, ya da bir “yazı” yazdıkları için mi “tutuklu”dur?..
Soner Yalçın için “ağlaşanlar”a ne demeli?.. Hadi, Akşam’dan Oray Eğin’in ağlamasını, Soner Yalçın’a destek çıkmasını anlıyorum... Çünkü onun “özel bir sebebi” var!.. Ama, diğerlerine ne oluyor ki; tutturmuşlar bir “medyaya baskı” muhabbeti, ağlaşıp duruyorlar!.. İyi de, sormazlar mı adama; “Soner Yalçın hangi yazısından dolayı tutuklanmıştır?”
Balbay’ın, Özkan’ın, Yalçın’ın “darbe faaliyetleri”nden dolayı içeri alındığını herkes biliyor...
Amaç, “darbeci arkadaşlarla dayanışma” ise, o başka!..
Ama, buna hiç kimse “meslek dayanışması” kılıfı geçirmesin!..
Eğer, bir “meslek dayanışması” amacında olsalardı; “312 General” tarafından “linç” edilmek istenen Vakit’e destek verirlerdi!.. Eğer amaçları “basın özgürlüğü”ne sahip çıkmak olsaydı, “Bi Ermeni Var” kitabı piyasaya çıktıktan sonra “kurşunlu tehdit” alan Adem Yavuz Arslan’a destek verirlerdi!.. Eğer, “Medyaya baskı var” söyleminde samimi olsalardı; haklarında “suikast plânı” ortaya çıkarılan Mehmet Metiner ve Orhan Miroğlu’na sahip çıkarlardı!..
Demek ki; “Soner Yalçın’a sahip çıkmaları”nın altında bambaşka sebepler var... Ama, bu sebepler her ne olursa olsun; “sansürcü”lüklerini ve “ikiyüzlülük”lerini maskelemeye yetmiyor!.. İşte, maskeleri bir defa daha düştü ve “Ergenekoncu çehre”leri açığa çıktı!..