Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

MENA ve düşündürdükleri

MENA ve düşündürdükleri

Kısaltma MENA, uluslararası literatürde Ortadoğu Kuzey Afrika bölgesine karşılık gelir (Middle East and North Africa). Afrika, ikiye bölünmüştür, kuzeyi Ortadoğu’nun bir parçası gibi algılanır, asıl Afrika dediğimizde anladığımız kıtanın güneyi Afrika olarak adlandırılır, zihinsel anlamda Tunus ve Cezayir, veya Mısır Afrika’ya ait çalışmalarda değil de Ortadoğu’ya ait araştırmaların parçası olarak kabul görür. Bu neden böyledir, diye sormayın, çünkü böyledir. “Beyaz adam” bu diyarlardan elini ayağını çekmek istememiştir de zorlanmıştır buna. O zaman da arkasında ebediyen onu hatırlatacak, tesirini devam ettirecek, ona asıl hakimin hâlâ kendi olduğunu hissettirecek, bağımsızlık mücadelelerinin elini kolunu bağlayacak yeni bir gayret ortaya koymuş, müstemlekelikten kurtulan insan yığınlarına, siz kendinizi bağımsız zannetmeye devam edin bakın ben sizi ebediyete giden bu yolda tekrar ve tekrar kendime nasıl bağlıyorum gibisinden küstahlığını güvence altına almış, yeni sınırların çiziminde başrol ve hatta tek rol oynayan olmuştur. Nihayet ekranda gözüken güya doğulu yüz yine onun yüzüdür, onun yetiştirdiği, evcilleştirdiği, hizmetine bağladığı doğu bozuntusudur -belki de batı bozuntusu diye tasvir etmek daha iyi olacak onu-.
Alternatif bilim üretmekten yoksun “öteki” dünya da veya alternatif bilim üretse bile, bunu yaymaktan aciz olan “öteki” de veya yayma imkanı olsa bile bu alternatif bilginin, Batı’yı kaynak alan, bugün siyaset bilimi gibi birçok sosyal bilimde olduğu gibi Batı perspektifinden bakan, Batı ile başlayıp, Batı ile bitiren, Batı endeksli endüstriyelleşmeyi merkeze oturtan, öteki’nin, Doğu’nun, İslam’ın ne derseniz deyin, diğerinin katkılarını, rolünü, minimize eden, küçülttükçe küçülten, yok da eden bilgi oluşumuyla mücadele etmesi hemen hemen imkansızdır. Her şeyden önce, bu bilgi üretimi “üretim-tekrar üretim-kökleşme-yerleşikleşme ve yayılma” aşamalarından geçer ki bu zincirde bir halkayı diğerinden bağımsızlaştırmak, zinciri bir noktadan kırmak çok güçtür. Kendi kendini ayakta tutan, daha da doğrusu “besleyen” bir sistemdir bu. Bilgi bir yerde üretilir ve beklemeksizin tekrarlanır. Üretilen bu bilgi sorgulamaya açık değildir çünkü “beyaz adam”ın ürünüdür. Bilginin arkasında onun olması yeterince testtir bu sistemin kurallarınca. Üretilen yayılır, tekrarlandıkça kendini yeniden üretir, kökleşme ve yerleşme hızla birbirini takip eder bu da ikinci fazı yani yayılmayı tekrar ateşler. Kendi kendine yetebilirliğini halkanın zincirleri arasındaki uyuma endeksli geliştiren bir sistem yani. Aslında halkalardan birini zayıflatabilseniz tamamı çökecek ama aralarındaki inter-dayanışma buna engel teşkil eder.
Diyelim ki zincirleri bir yerden zayıflatmak mümkün oldu, bu sefer de daha başka bir problemle karşı karşıya kalınır. Domino taşı gibi düşünürsek, salt Batı kaynaklı bilgi oluşumuna getirilecek bir eleştiri, bugünkü reel dünyada siyasi, sosyal ve ekonomik karşılığı olan başka eleştirileri fişekleyecek, her biri diğerini körükleyecektir. Ha olmaz mı olur, imkansız mıdır, değildir hiç şüphesiz. Ancak bunu hemen hemen imkansız kılan homojen, birlikte hareket yetisi kazanmış, benzer ihtiyaçları önceleyen tek bir Doğu olmamasıdır. Doğu’nun sınırlarının dahi yukarıda ifade ettiğimiz gibi Batı mahsulü olarak karşımızda durmasıdır, mesela. Doğu’dan anlaşılanın “Batı salgınıyla” bulaşılmışlık olduğu ve bunun otantik doğu kültürü ile arasında gelgitler yaşamak olduğudur da. Burada da zaten ne batıya ne de doğuya yar olunduğunu görürüz, çünkü ortaya çıkan garabet ne tam doğulu ne tam batılı iki tarafa da yaranamayan, ikisinden de olamayan bir ucubedir. Bu da batı kaynaklı bilime değil eleştiri getirmek, karşısında duracak ne donanım ne de zihniyet sahibidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi