Kurtlar Vadisi Filistin
İlk defa bir filmi eleştirmemek üzere izledim. İlgi ve bilgi alanımdan birisi de sinema ve televizyon yapımları eleştirmenliğidir ama yapmak istemedim.
Kurtlar Vadisi Filistin filmini; senaryo, çekim, yönetim ve diğer açılardan bakarak eleştirmek, “uzanılamayan ciğere murdar” demek olur. Filistin devletinin ve halkının masumiyetini ve mazlumiyetini, kim neyle nasıl dünya kamuoyuna anlatırsa anlatsın, tarihe bir insanlık armağan etmiş demektir. Bu zaviyeden baktığımızda Pana Film, İsrail zulmünü sinemayla anlatıp, zalimlerin zulmünü tarihe kayıt düşmüştür.
Elbet söylediklerime katılmayanlar olacaktır. Haliyle insani değerlerim gereği, Filistin halkının yanındayım. Elbet İsrail hükümetinin ve askerinin zulmü karşısında olacağım.
Böyle düşünmem ve yazmam normaldir. İsrail’in işgalci olduğuna ve zulüm yaptığına inanan her insan da benim gibi düşünecektir.
¥
Kurtlar Vadisi Filistin’i sinema sanatı açısından eleştiriye tabi tutmak ciddi bir haksızlık olur. O zaman şunu söylerler insana. “Amerikan filmleri yaklaşık 105 yıldır, ülkemizdeki sinema salonlarını, 47 yıldır da televizyonu işgal ederek, hep güçlü bir Amerika imajını korumuştur.”
Öyle değil mi? Amerikan sineması Vietnam filmleriyle neyi anlattı? Ya Rambo filmleri. Özellikle bu ve benzeri yapımlarda sinema salonları dolup taşmadı mı? İnsanların bilinçaltındaki güçlü Amerika, sinema ve televizyon filmleriyle oluşmadı mı?
Yalnız Kurtlar Vadisi Filistin filmi, Amerika gibi “cüzdana” değil, “vicdana” hitap etmiş ve dünya sinemasının ısrarla es geçtiği bir dramı anlatmıştır.
Devlet destekli Amerikan sinemasının bütün dünyada yaptığını, Türkiye’de ilk defa Pana Film yapmıştır.
Bu bakımdan Pana Filmin sahiplerini ve filme emeği geçenleri kutlamak bir görevdir. Ve film sağduyu sahibi seyirciye şu mesajı vermektedir. “Yeryüzünün neresinde olursa olsun, mazlumlar zalimlerden mutlaka hakkını alacaktır. Bu hak alma mücadelesi sürecektir. Zalimler, zulümlerinin bedelini ödeyecektir.”
Bu mesajdan yola çıkarak bugün Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’nın büyük kesimine baktığımızda, karşımıza çıkan olaylar geleceğe ışık tutmaktadır.
¥
Mesela zalim İsrail hükümetine destek veren Mısırlı Hüsnü, Filistin halkına yaptığı ihanetin bedelini ödedi ve daha da ödeyecek.
Diğer hak ve özgürlüklerini isteyen İslam ülkelerindeki yöneticilere bakıldığında da hemen hepsinin, İsrail yanlısı olduğu görülmektedir.
Eğer İsrail’i, Müslüman olan toplumların liderleri desteklemeselerdi, belki de İsrail bu kadar vahşet sergileyemeyecekti.
Filistin’i yalnız bırakmanın bedelini önce bu diktatörler ve adamları, sonra da İsrail hükümeti er geç ödeyecektir.
O yöne doğru yürüyüş başlamıştır. Ülkemiz hariç, diğer tüm Müslüman milletlerin yöneticileri, İsrail’le barışık olduğu kadar, kendi halkıyla barışık değildir.
Şimdi devran döndü. Bundan sonra halkıyla bütünleşmiş liderlerin yönettiği İslam ülkeleri görmeye başlayacağız.
İslam âlemi özlediği tabloya kavuşacaktır. Bu tablo, Allah’ın mazlum halklara vaat ettiği bir zafer kaderidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.