Osman Tanburacı

Osman Tanburacı

Hocaların kellesi ilmiğe gerdan kırar

Hocaların kellesi ilmiğe gerdan kırar

Bizim ligde işler kötü gitti mi alırsın hocanın kellesini kazanırsın üç ay daha...

Yeni hocayla Allah Kerim der hiçbir şey olmamışçasına yoluna devam edersin.

Bir solukta sayacağım isimlere bakın;

Del Bosque, Aragones, Zico, Scala, Tigana, Toschak, Lucescu, Löw, Daum, Kalli, Rijkaard...

Bunların alayı futboldan anlamıyor damgasıyla Türk semalarından geldikleri yere balon gibi süzülen yabancı hocalar.

Peki bunlar gitti de Türk futbolu yüceldi mi?

Hayır!

Şimdi de topun ağzında Schuster ve Hagi var.

Aykut Kocaman üç maç önce yırttı! Trabzon maçını alamasaydı o da gidecekti.

Şenol Güneş'in e Trabzonlu oluşu avantaj mı dezavantaj mı bilemem... Şimdilik alkış alıyor, çünkü lider!

Dört hocayı incelemeye aldım;

Şenol Güneş'e kulak verin

Ülke futbolunu tanıması, polemikten kaçması ve futbol felsefesiyle hayat felsefesini birleştirerek topluma faydalı mesajlar vermesiyle takdir toplayan bilge bir hoca. Güneş'i çok beğeniyorum. Teknik direktörlüğün, afra tafrayla, futbolcusunu haşlayarak, medyaya hakim olarak, ah alarak, rakibi tahkir ederek yapılmayacağını da adeta ders halinde özetleyen bir kimlik.

Meğer ki anlaşıla!...

Saha içindeki Şenol Güneş; Yattara'yı, Burak'ı, Engin'i, Alanzinho'yu futbola döndürüp onları otoritesi altına alabiliyorsa bence madalyalık.

Elindeki kısıtlı kadro ve kalite ile ligde uzun soluklu liderlik yapabiliyorsa yaşadığı yenilgiler kazadır. Trabzonspor'un son dakikalara kadar maçı kazanma azmi başka takımlarda yok. Trabzonspor elindeki elemanlara göre çok dengeli bir takım.

Trabzon halkı hocasına destek olursa, TFF de otoritesini ortaya koyarsa Trabzonspor şampiyonluğun en güçlü adayıdır.

Schuster günahsız

Beşiktaş Schuster'i alırken nasıl özgür ve pervasız bir hoca olduğunu biliyordu. Schuster kavuk sallamaz! Ona güveneceksin ve vade tanıyacaksın.

Beşiktaş'ın kadrosu dengesiz. Forvette çok starı var, savunması kevgir. Yönetimi hatalı.

Quaresma üstün yetenek ama bencil. Takım oyununda yok! Dinamo Kiev maçında atılması ihanet!

Guti kaptanlığa layık bir özveri ve takımın en faydalı adamı. Lakin takımın uyumsuzluğu onun da verimini düşürüyor.

Fernandes, Simao ve Almeida için de uyum süresi gerek. Bunlar kalitelerini kanıtlamış isimler. Beşiktaş'ın bu duruma düşmesindeki en önemli etken kaliteli yabancı bolluğudur. Schuster her maçta oynattığı değil oynatamadığı oyuncularla itham edilecektir. Bu haksızlıktır. Schuster günahsızdır.

Ona destek olunur takım takviye edilirse Beşiktaş gelecek sene mükemmel bir takım olur.

Hagi'ye güvenin

Hagi'nin gelişi iyi gitmeyen bir takımı ıslah içindir. İki yıldır kötü giden kaderin sorumlusu Hagi değildir. Ona güvenmek gerek. Hırslı ve yenilgiye isyan eden bir karaktere sahip Hagi'den ümitliyim.

Galatasaray takımı iyi yönetilmiyor. Transferde çok hata yapıldı. Camia başkanını çok yıprattı. Futbolcuların çoğu istenmeyen adam ilan edildi. Ambians bozuldu. Bu takımın başarılı olması için ciddi bir süre gereklidir. Galatasaray bu süreye tahammül gösterirse düzlüğe çıkar.

Sakatlıklar da takımın belini bükmüştür. Bu takıma iki savunma oyuncusu daha alınırsa seneye toparlanır. Eldeki kadro belki isimsizdir ama takım oyununu becerecek isimlerden kuruludur.

Türkiye Kupası önemli bir can simididir. Kazanılırsa çok şey düzelir. Kazanıılmaz da kaos büyürse Galatasaray iki üç sene daha geriye gider. Futbolda öyle kısa sürede başarı yoktur.

Galatasaray bugünün saha içi başarısızlığını geçmiş on senede aramalıdır. Camia ateşle oynamaktan vaz geçmelidir.

Kocaman destek görüyor

Ligin en şanslı hocası Aykut Kocaman'dır. En iğneli fıçıdaki hocası da yine Aykut Kocaman'dır! Fenerbahçe hocalığı kolay değildir. Aziz Başkan'la kolaylaşır.

Böyle bir tanımlama çok şey ifade eder. Fenerbahçe, hocasının önünde bir etkinliktir.

Bu çok önemli bir saptamadır.

Süper Lig'de en iyi kadro Fenerbahçe'nin kadrosudur. Tek sorun; forvetinin savunma eksiğidir. Aykut Kocaman bunu aşmak için çok zorlanmakta ama Alex gibi sonucu etkileyen bir oyuncuya sahip oluşuyla çıkış yolu bulmaktadır. Fenerbahçe için esas sorun budur. Alex varsa galibiyet yakındır. Alex yoksa takım dağınık bir görüntü sergilemektedir.

Kalecisinden forvetine en entegre takım yine Fenerbahçe'dir. Mükemmel olmamakla beraber yurt içi galibiyetlere yeterlidir. Aykut Kocaman dengeli kimliğini biraz da takımı ateşleyici aktif hamlelerle besler, sinerji yaratabilirse Bu Fenerbahçe şampiyonluğu Trabzonspor'la beraber sonuna kadar götürür. Hatta önde bitirir.


Yeşilköy'de omuza aldın mı yandın!


Türkiye Süper Ligi her geçen gün güzelleşiyor. Buna katkısı olanlar da çoğunca Anadolu takımları. Şöyle bir pencere açalım;

Trabzonspor, Bursaspor, Kayserispor, Gaziantepspor ligin en iyi futbol oynayan takımları. Onları seyretmek zevk veriyor.

Manisaspor, Eskişehirspor, Karabükspor hatta İstanbul takımı olmasına rağmen İBB de dirençli ve güzel futbollarıyla alkış alıyor.

Bu kulüpler sessiz sedasız ve bedavaya yakın bedelle getirdikleri isimsiz kahramanlarla harikalar yaratıyor. Takım oyunu oynuyorlar, her türlü itilmişliğe rağmen yerli hocalarla rakiplerine meydan okuyorlar.

Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas, Hikmet Karaman, Bülent Uygun, Yücel İldiz, Abdullah Avcı'nın arasında yabancı olarak bir tek Kayserispor'lu Şota var ki o da bizden sayılır çünkü hem uzun yıllar Trabzon'da futbol oynamasıyla hem de her yerde Türkçe konuşmasıyla sanki bizden biri.

Anadolu takımlarının lige omuz vermesini üç maddede açıklayabiliriz;

1-Yerli Hocalar

2-İsimsiz ve başarıya aç futbolcular,

3-Polemiğe girmeden, işlerini reklamsız götüren iyi yönetimler.

Ya İstanbul'un büyükleri?

Onlar da çuvalla para harcayıp getirdikleri dünya yıldızlarını daha ilk günde Atatürk havaalanında omuzlara alarak fiyaskoya ilk imzayı taraftarlarıyla atıyorlar.

İkinci imza; yabancı futbolcunun imza töreninde sebilhane bardağı gibi dizilip fotoğraf çektirme yarışına katılan reklamsever yöneticiler tarafından atılıyor.

Bu muazzam ve gereksiz ilgiyi gören yabancı futbolcu da ister istemez; 'nereye düştüm ben' diyerek büyüklük kompleksine giriyor ve Türk futbolunu küçümsüyor. İstanbul'un doyumsuz ve uykusuz bir şehir olduğunu da fark edince verimleri düşüyor.

Bitmedi;

Yabancılar görüyor ki; bu ülkede hakemler üç büyükleri kayırıyor. Maçta nasıl olsa hakem bize ses etmez anlayışıyla kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Ertesi gün de yandaş medya suçluyu değil güçlüyü koruyunca ok yaydan çıkıyor.

Havaalanında omuzlara alınmakla başlayan krallık, yöneticilerin uygunsuzluklara arka çıkmasıyla bütünleşince yabancı futbolcu sağlama aldığı sözleşmesine yaslanıp gün dolduruyor.

Başkan ve yöneticiler de medyanın odağı İstanbul'da birbirleriyle ağız dalaşına girince gündemde kalma şansı çoğalıyor. Gazetelerde televizyonlarda boy gösteriyorlar. Böyle reklam dünyanın hiçbir yerinde yok!

Anadolu takımlarında da bunlar yok!

Onlar başarılı olmak için sansasyondan uzak işlerine bakıyorlar.

Ayrıca Anadolu kulüplerinin hepsinin başkanları ve yönetim kurulları o memleketin evladı.

Kendi yetiştikleri yörelere sahip çıkanlar.

İstanbul kulüplerinin yöneticilerinin çoğu aslen İstanbullu değil ki...

Adnan Polat Erzurumlu,

Aziz Yıldırım Diyarbakırlı,

Yıldırım Demirören İstanbullu (baba kütüğü Bursa-İnegöl)

Özhan Canaydın Bursalı, Ergun Gürsoy Trabzonlu, Nihat Özdemir Diyarbakırlı.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Peki neden kendi memleketlerinin takımlarında değil de İstanbul'un üç büyüklerinde görev alıyorlar dersiniz?

Her gün sahnede olup omuzlara alındıkları için,

Tıpkı paraya koşan yabancı futbolcuların Yeşilköy'de omuzlara alındığı gibi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Tanburacı Arşivi