Küçük balık Fehriye ölmüş olabilir!
“Küçük Balık” çok şey biliyordu. Yaşaması, halinde birileri için can sıkıcı olabilirdi.
Ölmesi gerekiyordu. Öldü ya da “öldü gibi” gösterilip başka yerde yeni bir hayata başlaması için böyle bir haber sızdırıldı.
Bu yeni bir “görev” de olabilir.. Ya da küçük balığın artık yaşamaması gerektiğine de karar verilmiş olabilir..
Bu bildik hikaye ilk değil. Fehriyeler bu ülkede hep oldu.
Kenedi’yi vuranı da vurdular değil mi?
Belki de o vurmamıştı.. Suçu onun üzerine yıkıp onu da ortadan kaldırdılar mı bu iş tamam.
Suriye nere, Belçika nere? Aynı el Suriye’de birini ortadan kaldırıyor, Belçika’da biri yok ediyor.
Örgütün sağ-sol olması fark etmiyor.. Görünen ile gerçek arasında çok şey farklı..
Fehriye’nin annesi, babası, kardeşleri, okul arkadaşları, şimdi neredeler ve ne yapıyorlar?.. Amcası, dayısı, halası, teyzesi, kuzenleri?..
Gazetelerde küçük bir haber: Küçük balık öldü.
Balık halinde bir sürü küçük balık. Onları yutan büyük balıklar ve o balıkları sofralarında yiyen insan kılıklı aç kurtlar.
Eşref Bitlis’i kim öldürdü?. Onu öldüreni de öldürmüş, öldüreni öldüreni de öldürmüş olabilirler.. Cem Ersever’i kim öldürdü? Onu öldüren şimdi nerede?
Adam Gümüşsuyu’nda bir otelden atlayıp intihar ediyor. Savcı gelip tespit yapıyor. Otopsi ardından cenaze ailesine teslim ediliyor. Ailesi de gidip cesedi gömüyor.
Görünürde her şey normal. Normal olmayan şey daha sonra ortaya çıkıyor. Birileri intihar ederek ölen şahsın İtalya’da yaşadı haberini veriyor savcılığa. Savcılık olayı soruşturuyor ve adamın yurtdışında yaşadığı tespit ediliyor.
Savcı mezarlığa gidiyor, kabri açtırıyor, mezarda ceset yok.
Peki ölen kimdi? Ya da yaşayan kim?
Oda Tv’nin Soner Yalçın’ı Uğur İpekçi adını kullanmış bir dönem.. Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi’nin isimlerinin birleştirilmişi. Soner bu iki isme gönderme yaparak onların geleneğini sürdürdüğü mesajını vermiş.
Uğur Mumcu da, Abdi İpekçi de sistem içi gazetelerde yazıyordu ve sistem içi kişilerdi.. Öyle anlaşılıyor ki, sistem içi bir hesaplaşma sonucunda, sistem içi kadrolar tarafından ortadan kaldırıldılar..
Fehriye celladına aşık bir kızdı.. Sonunda su testisi su yolunda kırıldı. Ya da kırılacak bir gün..
Belçika’da derin devlet tasfiye edildi diyorlar. Tasfiye edilse Fehriyeler kaybolabilir mi idi?
Fehriye ölmüş olabilir. Onu geri getirmek de mümkün olmaz o zaman. Ama yeni Fehriyeler bu kanlı, kirli oyuna alet edilmemeli.
Onun için de bu konuda kim ne biliyorsa konuşmalı. Aksi halde bu cinayete onlar da ortak olmuş olurlar..
Bu çark kanla dönüyor.. Fehriye’nin kurbanlarının ya da Fehriye’nin kanı ile.
İsveç ya da Belçika, ya da bir başka ülke fark etmiyor.. Uluslararası sistem, doğrudan kendisi için bir tehdit olmadığı takdirde bu işlerin üzerini örtüyor.. İnsan hakları, hukuk devleti gibi sözler o durumda anlamını yitiriyor..
Fehriye’nin ölmesi gerekiyorsa ölür.. İntihar edebilir, trafik kazası ya da bir başka şekilde..
Fehriye de susturulmuşsa Sabancı cinayetinin faillerine ulaşmak artık daha zor demektir..
Aslında Belçika, Almanya, Fransa bu konuda alması gereken bilgiye bir şekilde ulaşmış olmalı.. Demek ki o bilginin paylaşılmaması gerekiyor..
Fehriye, acaba parçası ve kurbanı olduğu sistemin ne kadar farkındaydı? O gerçekten halkların kardeşliği ve özgürlüğü için savaştığını mı düşünüyordu?..
O olmasa bile bu gün yaşayan birçok kişi böyle düşünüyor olmalı. Gerçeğin farkına vardıklarında ise artık çok geç olmuş oluyor.
Bakıyorsunuz, siz savaştığınız gücün piyonu olmuşsunuz..
Fehriye’nin başına gelenler, Fehriyelere ve ailelere ders olsun..
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.