Demokrasi mi, Kakokrasi mi?
Bizde demokrasi var mı?.. Elbette var ama bu nasıl bir demokrasidir, bu sorunun cevabı önemli...
Türkiye'deki demokrasi bir "Türkiye demokrasisidir". İngiliz demokrasisi, İsviçre demokrasisi, Fransa demokrasisi olduğu gibi...
Türkiye demokrasisinin özellikleri nelerdir? Sayalım:
(1) Yakın zamana kadar resmi ideoloji ve militer (askeri) bir demokrasi idi... (2) Birkaç yıldan beri askeri vesayet demokrasisinden sivil demokrasiye geçme sancılarını yaşıyoruz... (3) Bu geçiş kaotik şekilde oluyor... (4) 1923'te Cumhuriyet ilan edilince çok kısa bir çoğulculuk ve demokrasi olmuş, sonra CHP'nin tek parti rejimi başlamış, demokrasi heykelinin üzerine kocaman bir şal örtülmüştür... (5) Serbest Terakki Partisi ile çok kısa bir çoğulculuk tecrübesi yaşanmış, halkın kütleler halinde muhalif partileri desteklemesi üzerine bundan da vazgeçilmiştir... (6) 1938'den 1945'e kadar İsmet Paşa (Milli Şef) devrinde tek parti despotluğu hakim olmuş, ikinci dünya savaşı sona erince galip devletlerin baskısıyla çok partili rejime geçilmiştir... (7) Adnan Menderes iktidarda olduğu 1950-60 yılları arasında resmi ideolojinin vesayet sistemi yürürlükte kalmıştır. Zira Cumhurbaşkanı Celal Bayar samimi ve Kemalist idi, "Atatürk'ü sevmek milli bir ibadettir" demiştir.
Türkiye'nin milli kültürü ve kimliği, etnik yapısı, tarihi mirası, sosyal durumu bizde İngiltere ve İsviçre'de olduğu gibi tam ve gerçek bir demokrasi kurulmasına ve yaşamasına imkan vermez.
Demokrasiyi İslam'a karşı bir din gibi görenler ve gösterenler büyük bir yanılgı içindedir. Demokrasi ne dindir, ne de amaçtır. Demokrasi asla İslam'ın yerini tutamaz. Türkiye'de bir İslam demokrasisi olabilir ama İslam'a karşı bir demokrasi olamaz.
Karakteroloji ilmi, bir insanın yedi ana karakter türünden birine mensup olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Bireylerin karakterleri olduğu gibi toplumların da vardır. Türkiye toplumunun yapısı demokrasiye müsait ve uygun değildir. Evet bizde de demokrasi olur ama bize göre bir demokrasi olur, kaotik bir demokrasi olur.
Türkiye kültürünün, kimliğinin, tarihinin, sosyal yapısının dominant (hakim) unsuru Sünniliktir. Sünniliğe karşı bir demokrasi ülkemizde başarılı olmaz ve yaşamaz.
M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış Kemalizm ideolojisi demokrasiyle bağdaşmaz.
Vesayet sistemi/düzeni ile demokrasi uyuşmaz ve bağdaşmaz.
Dünyanın hiçbir gerçek demokrasisinde resmi ideoloji yoktur.
Bizdeki resmi ideoloji Nazizm, Faşizm, Marksizm gibi bir ideolojidir.
M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış Kemalizm ideolojisi Türkiye halkının büyük çoğunluğunun kültürü, kimliği, sosyal yapısı ile uyuşmaz ve bağdaşmaz.
Sünni çoğunluğun temel insan hak ve hürriyetlerinin ayaklar altına alındığı bir yerde demokrasi laftan ibaret kalır.
Türkiye'de gerçeğe yakın bir demokrasi olması isteniyorsa, resmi ideoloji ve onun bütün tabuları yürürlükten kaldırılmalıdır.
Bizde laiklik yoktur, laikçilik ideolojisi veya dini vardır.
Ne laiklik, ne de laikçilik demokrasinin ve cumhuriyetin temel şartlarındandır.
Demokrasinin beşiği İngiltere'de laiklik yoktur. Orada din ve devlet birliği vardır. Kral veya kraliçe hem Birleşik Krallığın, hem de milli Anglikan kilisesinin başıdır.
Avrupa'da, anayasalarında laiklik ilkesi bulunan sadece iki devlet vardır: Fransa ve Portekiz.
Türkiye'de gerçek manada laiklik yoktur. Bizdeki sistem devlet dini sistemidir.
Osmanlı zamanında din ve devlet uyum içindeydi. Kemalist sistemde devlet dine tahakküm etmektedir.
Sünni Müslümanlar için demokrasi ehven-i şerreyndir.
Az ve öz de olsa sağlam bir amme hukuku (devlet nazariyeleri) kültürüne sahip olmayanların devletten, laiklikten, demokrasiden bahs edip tartışmaları bir fayda getirmez, akılların ve zihinlerin büsbütün karışmasına sebebiyet verir.
Bir ülkede çoğunluğun temel hakları ve hürriyetleri çiğneniyorsa orada demokrasi var demek gülünçtür, bir aldatmacadan ibarettir.
Türkiye'deki Yahudiler kendi kutsal günleri olan cumartesileri hafta tatili yapabiliyorlar, Hıristiyanlar Pazar günü tatil yapıyorlar, çoğunlukta olan Müslümanlar kendi kutsal günleri olan cumalarda tatil yapamıyorlar... Böyle demokrasi olur mu?
Türkiye'de bir egemen azınlıklar demokrasisi vardır.
Demokrasi konusunda bir kör dövüşüdür gidiyor.
Demokrasi varmış ama bu demokrasi Kemalizm sınırları içinde olabilirmiş!.. Yahu böyle demokrasi olur mu?
Cahillik ikiye ayrılır: (1) Okuma yazma bilmeyen, mektepte okumamış basit cahiller... (3) Okumuş mürekkep ( ) cahiller. Bu ikinci tür cahiller demokrasiye, adalete, hürriyete en büyük sabotajı yapmaktadır.
Türkiye'de bir buçuk milyon Kripto Yahudi olduğu söyleniyor... Bir buçuk milyon da Kripto Ermeni bulunmaktadır...
Türkiye'de birbirinden kopmuş halklar vardır...
Ergenekon vesayeti Türklerle Kürtler, Sünnilerle Aleviler, dindarlarla çağdaşlar arasındaki köprüleri berhava etmiş, sosyal barış ve uzlaşmayı yıkmıştır.
Şu iki şıktan hangisi realiteye uygundur?
(1) Türkiye'de sağlıklı, dengeli, sosyal barış ve mutabakat içinde bir toplum vardır... (2) Türkiye'de birbirinden kopmuş, yabancılaşmış, birbirine düşman, birbirine tolerans göstermeyen, birbirinden kopuk toplumlar vardır.
M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalist ideolojiyi, onun kendisine mahsus vesayet demokrasisini, bütün tabularıyla Sünni çoğunluğa empoze etmek istiyorlar. Böyle bir ortamda demokrasi olmaz, kakokrasi olur.
*(İkinci yazı)
İşin Başı Eğitimdir
Büyük medyamız eğitimle ilgili niçin yayın yapmıyor? Halbuki eğitim Türkiye'nin birinci meselesidir. Bir madende göçük olduğu zaman bütün gazeteler ve tv'ler haberini veriyor da, koskoca bir eğitim çökmüş, iflas etmiş niçin bu konu gündeme alınıp tartışılmıyor.
Bir barda çıkan kavgayı bile haber yapan gazetelerimiz niçin eğitimdeki milli felaketi konu yapmıyor?
Her yere okul binası yaptırılmışmış, dersliklerde kara tahta yokmuş akıllı tahta varmış, bir ordu kadar öğretmen varmış... Çok kalem, defter, cetvel, resim boyası ve fırçası varmış... Çocuklar kantinlerde çay, gazoz içiyor, tost yiyormuş... Eğitim bunlar mı demektir?
Beton binalarıyla, milyonlarca öğrencisiyle, yüz binin çok üzerindeki müdür, öğretmen ve personeliyle, on milyonlarca ders kitabıyla Tevhid-i Tedrisat eğitim sistemi iflas etmiş, dibe vurmuştur.
Eğitimin üç amacı vardır:
(1) Çocukları, genç nesilleri inanç, bilgi ve kültür konusunda iyi yetiştirmek... (2) Onlara ahlak ve karakter terbiyesi vermek, iyi insanlar ve iyi vatandaşlar oluşturmak... (3) Kendileri güzel olan, güzelliğe hizmet eden, çirkinliklerden nefret edip uzak duran nesiller yetiştirmek...
Soruyorum: Şu meşhur Tevhid-i Tedrisat eğitim sistemimiz (buna sistem denilebilirse) genç nesillere edebi ve zengin Türkçe öğretebiliyor mu?.. Onlara tarih öğretebiliyor mu?.. Beşeri ve iktisadi coğrafya öğretebiliyor mu?.. Mantık öğretebiliyor mu?.. Liste hayli uzundur: Psikoloji, metafizik, estetik, ahlak öğretebiliyor mu? Öğretebiliyor diyen çıkarsa onun alnını karışlamak gerekir... Dünyanın hangi medeni ülkesinin gençleri, 1928'den önce basılmış (kendi dilleriyle) kitapları okuyamıyorlar? Dünyanın hangi medeni ülkesinde bitirme sınavına tabi tutulmadan diploma verilmektedir?
Çocuklarımız okullarda geometri, cebir, fizik, kimyayı iyi okuyormuş... Bu iddiaya da gülünür. İnsanı vasıflı ve güçlü yapan bu dört ilim değildir ki... Madem ki okutuyorsun, çocuklara yazılı ve edebi Türkçeyi iyi öğreteceksin... Doğru dürüst tarih okutacaksın... Mantık, psikoloji ve diğer felsefi dersleri adam akıllı tedris edeceksin... Bunların yanında doğruluk, dürüstlük, medenilik, görgü, güzellik öğreteceksin. Evet güzellik öğreteceksin ki, hayata atıldığı zaman çirkin binalar, çirkin meskenler, çirkin şehirler istemesin, güzelliklere yönelsin.
Almanya'da beş sene yaşadım. En yakın dostlarım Türk ve Arap doktorlardı. Orada altı yedi yaşındaki küçük çocuklar hastanelerde iğne yapılırken, yahut yere düşmüş başı yarılmış, yarasına iki üç dikiş atılırken hiç bağırmazlar, ağlamazlar, hastaneyi birbirine katmazlar. Niçin? Çünkü aileler ve okul onları terbiye etmektedir.
Bu Müslüman memleket Tevhid-i Tedrisat eğitiminden Tevhid eğitim sistemine geçmezse geleceği karanlıktır. Gökdelenlere, havaalanlarına, hızlı trenlere, lüks yolcu gemilerine, pahalı otomobillere rağmen...
İşin başı eğitimdir.