Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İşler çorbaya döndü!

İşler çorbaya döndü!

ABD ve AB derin devlet yapılanmasının tasfiye edilmesini istiyor..
Kurduran kendileri. Ama artık bu yapı kontrolden çıkmış, mafia, sermaye, siyaset ve bürokrasi ile bütünleşerek yeni bir şekle bürünmüştür. Nerede başlayıp bittiği de belli değildir.
Derin devlet, görünen devlete karşıdır.. Derin devlet, görünen devletten beslenmektedir.. Görünen devlette siyasiler, görünmeyen devlette askerler daha özel bir konuma sahiptir..
Görünen devlet, yasama, yürütme, yargı, MGK, TSK, media, emniyet ve istihbarat birimleri, sanat çevreleri ve sermaye grubları ile belli vakıf, dernek, sendika ve odalardan oluşmaktadır..
Bu yapıların hemen hepsinde ayrıca kendi özel derin yapılar mevcuttur. Derin parti, derin dernek vs..
Derin devlet eskiden tekti. ABD kurmuştu. NATO tarafından denetleniyordu. NATO’nun da derin bir yapısı vardı, ona da SüPER NATO diyorlardı.. Tehlikenin rengi kızıldı. Bu yapı, adına soğuk savaş denilen, 3. dünya savaşını yönetti.
Hedef ülkelerin hepsinde yeraltında silahlar stoklandı. Ayrı bir hiyerarşik yapı oluşturuldu.. Şehirlerde gizli karargâhlar oluşturuldu.. Böylece dünya derin devletinin silahlı bir gücü de oluşturulmuştu.. Terör bahanesi ile toplumun zabtu rabt altına alınmasını kolaylaştırmak ve karşı güçleri bölerek onları, aralarında savaştırmak için, gayri nizami harp taktiklerine uygun terör örgütleri kuruldu..
1950 sonrası oluşan bu süreç 1960 sonrası yeniden yapılandırıldı.. 71’de aslında bu derin güce kimin hükmedeceği sorunu yaşandı.. Bu derin yapının dünya görüşü ne olacaktı? 12 Mart aslında bir iç hesaplaşmaydı.. Sol sağı tasfiye etti. Daha önce tasfiye edilen dini karakterli bir siyasi hareketin lideri başsız bırakılmak için yurt dışına çıkmaya ikna edilmişken, sol, Demirel karşısında iktidar şansını elde etmek için bu dini kesimin oy desteğine ihtiyaç duyunca yeniden siyaset yapmasına izin verildi ve bilinen CHP-MSP koalisyonu kuruldu..
Kıbrıs Harekâtı, ABD ile ilişkilerde bir dönüm noktası oldu.. Bu kez Demirel ve Türkeş bir araya gelip yanlarına MSP’yi de alarak 1. MC’yi kurdular..
Aslında derin yapıda “dinci” bir örgütlenme daha 12 Mart sonrasında örgütlenmeye başlamıştı..
Daha doğrusu Milliyetçi, Muhafazakar sağcı yeni bir derin devlet oluşturuldu ve bu derin yapının işlerini daha kolay görmeleri için de ona uygun bir hükümet şekli icad oldu.. Türkeş öncelikle CHP zamanındaki MİT’in solcu kadrolarla doldurulmasına karşı, sağcı yeni bir takviye dalgası başlattı.
İki derin yapı ortaya çıkmıştı. Sağ ve sol. 1980’e gelirken bu sağ ve sol kadrolar birbiri ile hem derinde, hem de yüzeyde çatışıyorlardı..
Daha önce de yazdım. 1980 darbesi, görünen iktidardan çok, derindeki hesaplaşmayı durdurmak için yapıldı.. Derin devletin kontrol dışı unsurlarının tasfiyesi ve yeniden yapılandırılması o gün gündeme geldi.. Fişlemeler, andıçlar, çalışma grupları hep o günün eseri..
Evren ve ekibi aşırı sağ ve aşırı solu tırpanlayıp Kemalist bir merkez hareketi örgütlemeye çalıştı.. Bu yapı iç hesaplaşmayı bitirmeye yetmedi. Kanatlar kendine içeride ve dışarıda yeni müttefikler buldular ve kendileri için finans kaynağı ürettiler.. Mafialaşma en çok bu dönemde yaşandı.. özal da böyle bir zamanda kendine bağlı emniyet içinde özel bir istihbarat birimi oluşturdu..
Bu yapı, AB’nin yeniden yapılanması, Rusya’nın dağılması, NATO’nun yeniden yapılandırılması ile Avrupa’daki kontrgerilla yapılanmasının ardından tasfiye edildi..
Bu yapı, Kemalist kadroların elinde kendi iktidarlarını korumak adına darbeci bir güç olarak yeniden yapılandırıldı.. Batı çalışma Grubu, aslında çin ve Rusya’dan ya da İslam dünyasından batının çıkarlarına yönelik bir tehdit gelmesini önlemek için örgütlenmişken, bu yapı bu örgütü tamamen İslam karşıtlığı ile temellendirdi.. Batı, ılımlı İslam’la işbirliğini seçince, bu kez batıdan büyük ölçüde koptu. Batının ılımlı İslam iktidarı tercihine karşı ise sert tepki verdi.
Rusya’nın dağılmasından sonra batının tehdit algılamasında tehdidin rengi kızıldan yeşile döndü.. Batı, ılımlı İslam ve terörist İslam diye İslam toplumunu iki kampa ayırıp birbiri ile çatıştırmak isterken, bizim laikçi Kemalistler, İslam’ı bir bütün olarak tehdit şeklinde algılıyorlardı.. Bugün de bu durum devam ediyor.
Bana kalırsa Türkiye’de siyasi iktidarlara karşı gibi görünen darbeler, kendi içlerindeki hesaplaşma sonucu, derin iktidarı ele geçirme sonucu, varolan iktidarın dayandığı derin gücün tasfiyesi halinde ortaya çıkan bir iktidar değişikliğidir..
Kuşkusuz derin yapıda bir değişiklik olunca, kaybeden tarafın kurdurduğu iktidar ya da onların işini gören siyasi yapı da birlikte tasfiye oluyor.. Biz yüzeydekini görüyoruz, ama derinde olan biteni farketmiyoruz..
AK Parti’nin iktidarda kalıp kalmayacağını belirleyecek olan Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu savunma, haklı ya da haksız olduğu değil, derin güçlerin arasındaki hesaplaşmanın nasıl sonuçlanacağı ile ilgilidir..
AK Parti’nin tasfiyesi halinde derinlerdeki hesaplaşma bitmeyecek, daha da keskinleşecek.. Hatta ABD ve AB devreye girip karşı kanat hakkında bazı bilgi ve belgeleri masaya koyacak ve ciddi bir hesaplaşma süreci başlayacaktır..
Ulusalcı, laikçi, Kemalist tarafın yeniden iktidar şansı yok.. Kim gelirse gelsin, işleri bitik.. Bu süreçte AK Parti ya da Erdoğan olur ya da olmaz, ama kesinlikle bu çeteler ve arkasındaki kadrolar olmayacak.. Eğer kendileri bu gerçeği görüp, silahlarını bırakıp, örtülü KİT’leri tasfiye eder ve geri çekilirlerse tamam, ama direnecek olurlarsa, öyle gözüküyor ki, kanlı bir hesaplaşma kapıda.. Karşı taraf savaş baltalarını çıkarttı. İktidar tarafından henüz bir ses yok..
Anayasa Mahkemesi AK Parti’yi kapatırsa yeni bir hesaplaşma başlayacak. Kapatmazsa, darbeci güçler, yargı dışı yollarla iktidara karşı yeni hukuk dışı bir süreç başlatacaklar gibi sanki..
Bugün Türkiye’de tek bir derin yapı yok.. Derin bir mutabakat olmadan kurulmuş bir hükümet de yok.. AK Parti de buna dahil!
Türkiye’nin derin gerçeği halledilmeden hiçbir sorun halledilemez..
Bu derin yapıda sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, şeyh ve fahişe, herkes var.. Neyse ki, kendi aralarında bölündüler. Bugüne kadar hep toplumu bölüp savaştıranlar, şimdi kendileri bölündüler ve savaşıyorlar.. Şöyle ya da böyle artık bu işin de sonu geldi sayılır..
Türkiye; tarihi, Osmanlı mirası, Kurtuluş Savaşı, tek parti dönemi, resmi ideolojisi ile hesaplaşmadan sağlıklı bir gelecek inşa etmek mümkün değil..
İşte birileri bundan korktuğu için direnmeye devam ediyor.. Saldırıyor, çünkü hesap sorulmasından, saygınlıklarını, statülerini kaybetmekten korkuyorlar..
İrtica da, terör de yalan.. İşsizlik ve yoksulluk da.. Dünyanın en zengin ülkesinde yaşıyoruz. Bin yıl barış içinde yaşayan bir halkımız ve barışı kendine ad yapmış bir dinimiz var.. Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinden iktidar ve servet üretmeye çalışıyor. Birileri bir bebekten katil çıkartan bir düzen kurdu, onun acısını yaşıyoruz. İmtiyazlı geri bırakılmışlık, eğitiyoruz diye cahilleştirilen, çağdaşlık diye soyulan, dinine, tarihine, kültürüne düşman hale getirilmek istenen, birbirine kırdırılmaya çalışılan bir halk!
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi