Hırçınlaşan bir Avrupa
Avrupa Parlamentosu Türkiye ile alakalı raporunu yayınladı. Uzun süredir alışmadığımız sertlikte ifadeler içeren bir rapor bu sonuncusu. Bunu Avrupa Birliği’nin Türkiye üzerine hazırladığı ilerleme raporlarıyla karıştırmayalım. 2002 yılından itibaren AK Parti hükümetinin iş başına gelip kolları sıvamasıyla AB’nin ilerleme raporlarındaki eskiye nazaran yaşanan ton değişimi dikkat çekmeyecek gibi değildi. Türkiye kadar Avrupa da hızlı değişim sürecini, kanuni reformların birbirini kovalayışını hayretle karışık takdirle şahid oldu. Bu ilelebet böyle sürmedi şüphesiz. Özellikle 2005 senesi sonunda başlayan yeni dönemde hükümetin, kimilerinin tabiriyle yorulmaya meyletmesi, siyaset makinesinin içine aldığı her parti gibi iktidar sonrası AK Parti’yi de bir miktar öğütmeye başlaması, AB yoluyla alakalı olarak heyecan kaybı yaşanması, raporlardaki dile de yansıdı. Bu noktada Türkiye Avrupa’yı samimiyetsizlikle, bin dereden su getirmekle suçlarken, AB de ama siz de yavaşladınız retoriğine sarıldı. Sular durgundu bir süredir iki ülke(ler) arasında. Başbakan Erdoğan’ın yer yer patlamalarını da saymazsak sanki AB Türkiye gündeminden çıkmıştı son zamanlarda. Bir de 2007 seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimi, kapatma süreci, Ergenekon savaşları da AB’ye giriş prosedürünün gündemin aşağı sıralarına itilmesini haklı ve yerinde kıldı.
Şimdi Avrupa, parlamentosunun hazırladığı bu son raporla yeni bir atakta. Bu rapor onun habercisi. Rapor Hıristiyan Demokrat bir milletvekilinin öncülüğünde, büyük bir konsensüsle kabul edilmiş Avrupa Parlamentosu’nda. Avrupalılar hemfikirliliklerini de göstermişler yani. Bu da verilmek istenen bir mesaj. AB’den sorumlu bakan Egemen Bağış ateş püskürüyor. İlerleme raporlarının hazırlanma prosedürünü takdirle karşıladığını ifade ederken, parlamento raporlarının hazırlanışına usulden eleştiri getiriyor. Bunun bir propaganda aracı olduğuna işaret ediyor, at pazarı benzetmesine yer veriyor. Kendi yerel seçimleri için oy avcılığı yaptıklarını ima ediyor. Ama öyle veya böyle raporda bazı doğru tespitlerin olabileceğini de kabul ediyor.
Raporda son Ergenekon tutuklamalarıyla ilgili öfke de kendini gizlemiyor. Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın aralarında bulunduğu son tutukluların durumu Avrupa Parlamentosu’nu belli ki ayağa kaldırmış. Öfke de tepki de bundan. Haklılık payları nedir, ona girmeyeceğim, ama dikkatimi çekmedi diyemem: Şu ülkede dindar Müslümanların başına nice işler gelir de kimse gıkını çıkartmak şöyle dursun, kafalarını çeviriverirler Avrupa’da. Ama şimdi öyle mi!? Hayııır. Var gücüyle bağırıyor AP. Ama sağ gösterip sol vurmayı da ihmal etmiyor. Bir taraftan Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında çok yavaş hareket edildiğinden şikayet ediyor diğer taraftan da tutuklular listesinden memnuniyetsizliğini dile getiriyor.
Bağırıyor da bağırıyor. Bağırsın bağıracaksa da adaletli olsun. Yoksa niye bağırıyor değil soru. Soru, neden şimdi bağırdığıdır. Neden şimdi? Dün değil de bugün? İlk “içeri” alınan düşünce suçluları midir, bu kişiler...
Burada bir eleştiri de bizim basına... Rapor, başörtüsü yasağına da değiniyor. Çözüm gerekliliğinin altını çiziyor. Bizim basınsa görmezden gelmeyi tercih etmiş. Bu da bizim cenahın cin fikirliliği.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.