Şükrün Bedeli Yardım Etmektir
Derler ki; “Kul kula sebep kılınmıştır.”
Şükredenler şükürlerinin gereğini yerine getirince, şükretmeye muhtaç olanlar da şükreder ve o toplumda şükürsüz kimse kalmaz.
Böylece “kul kula sebep kılınmıştır” sözü yerini bulmuş olur. Bu sebep olma ilkesi, sadece şükür konusunda değil, hayatın bütününde ve insanlar arası tüm ilişkilerde geçerlidir.
Şimdi Urfa’dan bir manzara.
¥
Her sabah Urfa sokaklarında tekerlekleri lastikten, gerisi kırık tahtalardan imal edilmiş bir araba görülür.
Arabanın üstünde beşik ya da kafes karışımı bir şey ve o şeyin içinde de dokuz aylık bir bebek ile arabayı çeken hayvanın yularından tutup eşya taşıyan ayağı kesik bir vatandaş vardır.
Adam araba ve kafesteki çocukla ekmek parası kazanmak için Urfa sokaklarını arşınlar. Yük taşır, insan taşır, günlük çorba parası, bir de çocuğuna mama alacak kadar rızık kazanınca köşesine çekilir.
Bu hali, Urfa’da sokağa çıkan herkes görür ama kimse de “Vaziyetin nicedir” diye sormaz.
Adamcağız hem taşıdığı eşyaları hem de annesiz büyütmeye çalıştığı bebeğini muhafaza etmeye çalışırken, Deniz Feneri gönüllüsü birinin dikkatini çeker.
Yardım gönüllüsü bu kişi, adamcağızla hemen ilgilenir, hakkında inceleme yapar ve yardıma muhtaç olduğu anlaşılınca, Deniz Feneri yetkililerine müracaat eder.
Meğer adamın görünmeyen büyük bir derdi daha vardır. Bebeğinin ve kendisinin yatacak bir göz odaları dahi yoktur. Tabii hayvanının da.
Deniz Feneri gönüllüleri hemen işe koyulurlar. Önce çocuğun sağlıklı bir ortama ve beslenmeye kavuşması için gereken yardım sağlanır, ardından da hemen bir ev yapımına başlanır.
Urfa’da iken aldığımız bilgilere göre bugün yarın ev teslim edilecekti. Tabii bir ev derken, öyle muhtaç insanlar ortaya çıkmış ki, bir ev ile yetinilmemiş ve evsiz barksız 12 aileye daha konut yapılmış.
¥
Bütün bunlar neyle yapılır? Elbette ki şükrün bedelini zekât olarak ödeyen hayırseverlerin yardımlarıyla yapılır. Allah onlardan razı olsun.
“Kulun kula sebep olması,” böyle bir şey olsa gerek. Bütün mesele; cüzdanımızdaki nasiplerin, vicdanımızda temiz olup olmadığıyla ilgilidir.
Vicdanıyla cüzdanı arasında doğru bir köprü kurabilenler, sadece Urfa’da değil, dünyanın neresinde olursa olsun, bir muhtacın gözyaşını dindirebilir, ihtiyacını giderebilirler.
İşte Deniz Feneri gibi yardım kuruluşları, bu köprü üzerindeki yardım memurlarıdır. Şükredenlerin şükür bedellerini dağıtan yardım gönüllüleridir.
Yani burada da yine “kulun kula sebep olması” vardır. Dünyanın bir ucundan bir ucuna giden her yardımı, yardım sahipleri ulaştıracak olsa bu mümkün değildir.
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa kuzuyu, ilahi adalette sorarlar Ömer’den onu” felsefesini ancak samimi Müslümanlar anlayabilirler.
Kısacası dostlar; “Sözde şükür dilden, özde şükür cepten çıkar.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.