'Ödünç oy'

'Ödünç oy'

Kılıçdaroğlu'nun 'ödünç oy' talebi, yeni bir buluş değil. Geçen sene, selefi Baykal henüz genel başkanlık koltuğunda otururken Haziran seçimini kastederek halktan 'ödünç oy' isteyeceklerini söylemişti.


Çok daha önce de Demirel, 1991 seçimlerine damgasını 'ödünç oy' talebiyle vurmuştu. 'Ödünç oy' isterken söylediği, 'onlar bir veriyorsa ben beş vereceğim' sözü, popülizmin şahikası olarak hâlâ hafızamızda olmalı.

'Ödünç oy' talebini, satıcı-müşteri ilişkisinde basit bir pazarlama taktiği olarak tasvir etmek mümkün. Süpermarketin reyonlarında dolaşırken elinizi rafa uzatıp tam tercih ettiğiniz ürünü alacakken, yanınıza biri yaklaşıyor. Üzerinde bir firma logosunun bulunduğu kıyafet, tebessüm ederek elindeki ürünü size uzatıyor. 'Bu sefer bizim markamızı dener misiniz?' diye soruyor. Tecrübe ile tercihiniz haline gelmiş markadan vazgeçmeniz için yeterli bir öneri değil. Bu yüzden satıcı: 'Yanında bedava şu ürünü vereceğiz' diye ekliyor. Tıpkı Kılıçdaroğlu'nun 'ödünç oy' talebinin yanına 'bedelli askerlik', '600 lira hanımlara maaş' gibi vaatlerini eklemesi gibi. Seçmene diyorsunuz ki, 'parti tercihinizi değiştirmeyin, sadece bir kereye mahsus olarak beni deneyin.' Bu denemeyi cazip kılmak için de bol keseden vaatlerde bulunuyorsunuz.

Ancak özel sektörün 'ödünç ürün' pazarlama taktiği ile siyasî partilerin 'ödünç oy' taktiği arasında esaslı bir fark var. Firma, eşantiyonu reklâm gideri olarak maliyete dahil ediyor. Siyasî partiler için 'ödünç oy'a gerekçe olan vaatlerin hiçbir bedeli yok. AK Parti Grup Başkan Vekili Suat Kılıç'ın vurguladığı şekilde, bedelli askerlik önerisinin CHP için bir bedelinin olmaması gibi. Demirel'in vaatlerinin de kendisi için bir maliyeti yoktu.

Peki ortaya çıkan maliyeti kim karşılıyor? Elbette yine halkın kendisi. 1990'larda ekonomiyi çökerten politikalar, Demirel'in vaatlerinin uygulanması ile başladı. Erken emeklilik, sosyal güvenlik sistemini ağır bir yükün altına soktu. Tarım sektörü kararlarla günü kurtardı ama orta vadede çöktü. Ekonomi, canlılığını sağlayacak temel mantığını bu politikalarla kaybetti.

CHP'nin 'ödünç oy' taktiğinin çarpacağı duvar da halkın sağduyusu. Bol keseden vaadin, Türkiye'yi sürükleyeceği ekonomik felaketi, 90'lı yılların sıkıntılarını tecrübe edenler kolaylıkla görebilirler.

CHP'nin bu ucuz popülizminin anlattığı belki daha önemli başka bir şey var. CHP, bu şekilde AK Parti ile er meydanına çıkmayı kabul etmiş oluyor. Hazırladığı ve ilan ettiği projeleri, seçimde seyredeceğimiz rekabetin peşrevi olarak görmeliyiz. CHP, kendince kestirmeden sonuç alacak doğru bir şey yapıyor. Yaptığına 'popülizm' adı veriliyor. CHP, seçimi popülist taktiklerle yürütecekse, bu alanın sınırlarını da kabul etmek zorunda. Popülizm, özü itibarıyla bir iktidar talebi değil, iktidarı etkileme çağrısıdır. İktidarı ele geçirecek kadar örgütlenememiş, amacı ve programı olmayan halk bu popülizmin suyunda kendini amorf biçimde ifade eder. Popülizm, demokratik araçlarla iktidar arayan elitlerin, halk desteği elde etmek için kullandığı daha çok duygusal etkiye bağlı, yani demagojiye dayanan seçim taktikleridir. Ancak popülizm, tabiatı gereği elitizmin karşıtıdır. Hem popülizm, hem seçkincilik bir arada olmaz.

CHP'nin 'ödünç oy' taktiği, popülist bir tercih olduğuna göre; o zaman CHP, geleneksel seçkinciliğinden vazgeçmek zorunda. CHP, tıpkı Ecevit'in 1965 seçimlerinden sonra kaleme aldığı 'Ortanın solu' broşüründe ifade ettiği gibi, 'bürokratik seçkinciliği' reddetmeden bu popülizmi temellendiremez. Sonuç olarak CHP'nin başvurduğu bu popülizmden özel olarak bir Ergenekon karşıtlığının, genel olarak da bir darbe karşıtlığının üretilmesi gerekiyor. 'Bedelli askerlik' önerisi, tek başına askeri taciz edecek ve 'beni neden siyasete alet ediyorsun' dedirtecek bir adım değil mi?

CHP'nin 'ödünç oy' popülizmini, Kılıçdaroğlu'nun mindere çıkışı olarak yorumlamak doğru olacak. Minderin kuralları var. Karşılaşma, 72 milyon tarafından seyrediliyor. Sonuç için endişeye gerek yok: İyi olan kazanacak. Kaç saniyede tuş olur? Sayı tuşu mu olur yoksa sayı üstünlüğü mü? Hile ihtimali yok. Çünkü hakem sizlersiniz. CHP, 'ödünç oy' ile halkın hakemliğini kabul etmiş oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi