Meclis’i soyan adam
Bu• yazıya otururken, kafamdaki başlık, “Milletvekilliği kuyruğu”ydu... Fonetik bozulmasın diye, sözcüğü kırptım, “milletvekili” yaptım. Sanki kuyruğu olan bir varlıktan söz ediyoruz...
Hakkı Devrim’e müracaat edeceğim, doğrusunu o söylesin...
Kaç gündür Hamdi Koç okuyorum. Farklı anlatım biçimleriyle karşılaştım. Kafam karışık... “Milletvekili olma kuyruğu” demeye çalışıyordum. Neyse, sizin de kafanızı karıştırmayayım.
Dün, internet sitelerinde geniş bir tarama yaptım.
Müracaat listelerine, aday adaylarına, temayül yoklaması sonuçlarına, lider tercihlerine filan baktım.
Bir sürü tanıdık isimle karşılaştım...
Fakat, “aday” haberlerinden çok, bu haberlerin altına döşenmiş “okur yorumları” ilgimi çekti.
Hemen hepsi de, ağız birliği etmiş gibi, milletvekili maaşlarının yüksekliğinden, Meclis’e gireceklerin asıl niyetinin “memleketi soymak” olduğundan, harcırahtan, ucuz seyahatten, sağlık hizmetlerinin genişliğinden filan söz ediyordu...
Bir “istiskal”, bir “aşağılama” çabası...
Her biri zaten yüksek ücretlerden gelen “adaylar”, vekil maaşına tamah ediyormuş ve Meclis’i soymak için fırsat kolluyormuş gibi.
Ben, kusura bakmasınlar ama, “milletvekili maaşları” konusunda yüce Türk milleti gibi düşünmüyorum.
Teamüldür:
Genel müdür maaşı batmaz, general maaşı batmaz, yüksek yargıç maaşı batmaz, müsteşar maaşı batmaz ama milletvekili maaşı batar...
Milletvekili elbette yüksek maaş alacak, elbette harcayacak, elbette seyahat edecek, (kitaba el sürdüğü pek az görülmüştür ama) elbette süreli süresiz yayınları takip edecek, elbette dünyayı izleyecek... Yasama görevini yerine getirirken, bir de “geçim” derdiyle uğraşmayacak.
Ne yani, “değerli vaktini” iş takipçiliği, ihale komisyonculuğu, simsarlık gibi çarçur işlerde mi heba etsin?
Bazıları da ekstradan “Ergenekon avukatlığı” yapıyor.
Bu iş için de para lazım.
Milletvekili maaşlarına yönelik itirazlar, zaman zaman parlamentoya, siyaset kurumuna ve temsil mekanizmasına yönelik “hesap edilmemiş” bir kalkışmaya, (söylemeye dilim varmıyor ama) bazen
de “topyekûn bir isyana” dönüşmektedir.
Bazen de “hesap edilmiş” bir kalkışmadır bu...
Fikriyat, “psikolojik savaş merkezleri”nde oluşturulmakta ve hemen servise konulmaktadır.
Maksat, parlamenter çoğunluğu “fırsatçı”, “paragöz”, “sadece kendi çıkarını düşünen insanlar” olarak sunmak ve “gelecek olanlara”, yani halaskaran kesime meşru bir alan açmaktır. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta bunun örneklerini gördük.
Diyeceksiniz ki, “Fukara açlıktan kırılırken, işsizlik almış başını giderken sen kalkmış milletvekili maaşlarını savunuyorsun...”
Benim savunduğum, siyaset kurumudur.
Milletvekili maaşlarını speküle ederek, parlamentoya ve irade-i milliyeye yönelik bilinçaltı düşmanlıklarını dışa vuranların, en azından parlamento kürsülerini işgal edenler ölçüsünde nezih ve temiz olmaları gerekir/beklenir ki, bu hiçbir zaman böyle olmamıştır.
Meclis’e vurmak iş değildir...
Milletvekili maaşlarını gerekçe göstererek Meclis’e vuran, başka da bir itiraz kalemi tanımayan kara kalabalıkların anlaması gereken nokta şudur:
Maaşlar üzerinden yapacağınız her spekülasyon, siyaset kurumunun meşruiyetine yönelik “kurgulanmış saldırı” anlamına gelecektir.
Biraz da bu saldırıyı kurgulayanlara şarlamalısınız
Bir kısmı elan Silivri’de mevkuf...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.