“İmamın ordusu” ya da bir savaş ilanı
“İmamın ordusu internetten yayınlanacak”mış..
Ahmet Şık “dokunan yanar” diyordu.. Bakalım bundan sonra ne olacak?.. “Yayınlanmamış bir kitap nasıl toplatılır” diye sormak mümkün ama, asıl soru bu değil, savcılık neden böyle bir karar aldı.. Eğer Ergenekon bazı bilgileri sızdırmak istiyorsa, bunun adresi kitap yayınlamak değil, internetten servis etmek.
Eskiden porno filmler “Danıştay kararı ile” oynatılırdı. Şirket kendini ihbar eder, mahkûm ettirir ve Danıştay da yasağı kaldırırdı. Bu bir PR yöntemi idi.
Şimdi herkes “İmamın ordusu”nu merak ediyor ve bu kitabın bir kopyası yakında bir yerlerden servis edilir.. O belgeler tek kopya değildir..
O zaman bu yasaklamanın, baskınların, gözaltıların anlamı ne?
Şöyle düşünemez miyiz? Devlete ait gizli bir belge ele geçirilmiştir. Yayınlanması halinde telafisi mümkün olmayan bir durum ortaya çıkacaktır. Bunun yayınlanmasını engellemek isteyebilirsiniz.. Ama bu bir yayına hazırlanmış, henüz yayınlanmamış kitabın tümüne el koymak şeklinde bir uygulamaya yol açmamalı. O belgeyi arar, bulur, sorumlularını yargılarsınız..
Şu da olabilir, birileri, birilerinin kişilik hakları ile ilgili telafisi mümkün olmayacak zarar verecek bir yayın hazırlığı içindedir. Tedbir olarak bunun önlenmesini istersiniz. Öyle biri var mı? Varsa kim ve neden bu yasağı istiyor..
Örnek olayda, amaç ve yöntem arasında ben doğru bir bağ kuramıyorum..
Bir adam bir kitap yazabilir, bir başkası da bu bir kişi ya da örgüt, ya da bir ülke olabilir, sizin çalışma konunuzla ilgili size bilgi verebilir ve siz de bu bilgiyi ciddiye alabilir ve ek olarak kitabınıza ekleyebilirsiniz..
Hanefi Avcı’nın kitabında da bir bölümün örgüt işi olduğu iddia edildi. Ya da Apo’nun mesajlarını kendi fikriymiş gibi yazanlar yok mu? Bu konuda iddialarınızı nasıl isbatlayacaksınız? Mesela Öcalan’ın hiç de siyasi olmayan şiirlerini toplayıp, benim müstear bir isimle yayınlamam niye suç olsun ki! Yani hemen her fikre örgüt etiketi yapıştıramazsınız. O zaman herkes üzerine böyle bir iddia ile gitmek mümkün..
Bu alemde kimse masum değil. Örtülü bir hesaplaşma yaşanıyor.. Derinlerde yaşanan bir iç savaş bu.. Şık’ın destekçileri, kimlerse onlar internetten “Türkiye’de yer yerinden oynayacak” mesajı veriyorlar. “Kitabı yayımlamamıza çok az zaman kaldı” diyorlar. Tarih de veriyorlar: 11 Nisan 2011.
Henüz basılmayan emniyet içindeki cemaat ilişkilerini konu alan İmam’ın Ordusu adlı kitab tartışması burada bitmeyecek.. Emniyetteki kanatlar arasında bir savaş başlatılıyor..
Bu arada hocaefendi ve cemaati ile ilgili yeni iddialar da gündeme gelecek gibi.. Bu iş Koç’un kıskanmasına yol açan başarılarla sınırlı değil.. Bu iş birçok ülke istihbaratını da yakından ilgilendiren bir konu.. Sadece bürokraside değil, siyaset, iş, dünyası, media ve STK’ları da içine alan bir genişliğe sahip..
Son günlerde cemaate karşı birtakım düzmece belge ve bilgilerin ortaya çıkarılması tesadüf değil. Yakında kişiler ve kurumlarla ilgili, ses, görüntü ve belgeler ortalıkta uçuşmaya başlarsa şaşırmayın.. Seçime kadar ve hatta ondan sonra da birileri, 11 Nisan, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, meydanları boş bırakmayacağa benziyor. İşler istedikleri gibi giderse Türkiye’yi Libya’ya döndürmek isteyeceklerinden kuşku yok.. Seçim sonuçları hoşlarına gitmeyecek, meydanları hareketlendirirlerse, ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar.. Bu son şansları gibi sanki..
Bana sorarsanız Ahmet Şık, bir gazeteciden öte biri. Onun yaptığı da “şık” değil, ona yapılan da..
Cemaate yakın Medianın giderek artan anti Amerikancı söylemleri ve eskiye göre radikalleşen üslûbunu da ben bu konjonktürle ilgili görüyorum.. Cemaati düne kadar destekleyen bazıları, yeterli bir büyüklüğe ulaşıldığı ve bundan sonra mevcudu muhafaza etmek isteyenler, büyümeye devam diyenler, hatta bundan sonrası için mülkiyet ve yönetim konusunda farklı taleplerde bulunanlar da var ağabeyler arasında..
Cemaat, cemaatin iş, media, bürokrasi, STK ve emniyet içindeki uzantıları bundan sonra hep gündemde olacak. Tartışılmaya devam edecek..
Tamam da seçim öncesi, aday adayları belirlenirken, 11 Nisan tam da listelerin YSK’ya verileceği gün.. Bakalım Türkiye’de yer yerinden oynayacak mı? Bana göre biz bunlara alışığız. Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Ne olacak göreceğiz.. Haydi hayırlısı.
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.