Hükümetin zor imtihanı
Arap dünyasındaki gelişmeler bir taraftan 21. yüzyıl düzeninin nasıl kurulacağını diğer taraftan da kısa vadede birçok şeyi ve bahusus Türkiyeyi etkileyecek.
Gelişmelerin yakında halkın önüne konulacak seçim sandıklarından çıkacak sonuçları menfi ya da müsbet etkileyecek özellikleri görmezden gelinemez. Hükümetin zamanında ve doğru atacağı adımlar seçmen tarafından ödüllendirilecek iken, yapacağı yanlış tercihler de onların kararını menfi etkileyecektir.
Bu yüzden de hükümet zor bir imtihan veriyor diyebiliriz. İşi kolay değil, çünkü süreç çok hızlı işliyor. Arap ülkeleri, Türkiye ve dünya oryantalist bakışın tesiriyle şekillenmiş “itaatkâr sokaklar”dan bu denli isyan hareketleri beklemiyordu. Bastırılmış halk öfkesinin bir gün patlayabileceği entelektüel analizler çerçevesinde dile getirilse de bunun ne zaman olacağı, şekli, hangi ülkelerde domino etkisi yapacağı ve sonrasında bölgesel ve küresel güçlerin nasıl tavır alacağı meçhûldü.
Türkiye açısından meseleyi ele aldığımızda halk isyanlarının Türkiye’nin Ak Parti döneminde Ortadoğu’da yaptığı açılımları anlamsızlaştırma istidadı taşıdığı gibi uluslararası güç dengeleri bağlamında da bugüne kadar gözettiği denge politikasını tehdit etmektedir. Nedeni basit; çünkü sonrası muamma...
Müslüman halkların özellikle de Davos ve Mavi Marmara hamlelerinden sonra Türkiye’den Türkiye’nin gücüne paralel olmayan türden beklenti içerisine girmeleri de hükümetin çabalarını, meselâ Libya krizinde yapacağı açılımları önemsiz gösterebilir.
Yeni dönemde Suriye ile geliştirilen işbirliği de Suriye halkının sokaklara inmeye başlamasıyla risk altına girmiştir. Suriye veya diğer Arap ülkelerinde diktatörlerin gitmesini istemek ayrı bir şey, sonrasında iktidarın kimin eline geçeceği ise bambaşka bir şey. Özetle, hükümetin şimdiye kadar Ortadoğu’da yaptığı müsbet açılımları koruması ve daha ileriye götürebilmesi herzamankinden daha zeki açılımlara muhtaç.
Ülke içi dengeler açısından da durum aynı. Türkiye, bir kritik seçim dönemini idrak ediyor. Bütün partiler söylemlerini rakip partileri yıpratmak ve halkın oylarını maksimum düzeyde elde etmek üzere geliştiriyor. Bu yüzden istisnaları bir tarafa bırakırsak rakip partilerin bu meselede Ak Parti’nin hata yapmasını arzuladıklarını söylemek pek katı bir hüküm olmasa gerek. ‘Yapılması gerekenler yapılmıyor’ diye halkın endişelerini beslemeye yönelik söylemleri başka nasıl açıklayabiliriz. ‘Hükümet ne yapabilir de yapmıyor?’, bu somut şekilde ortaya konmuyorsa bunun başka anlamı yoktur.
Coğrafyamızın geleceğini şekillendiren bu gelişmeler, dar siyasi çıkarlar perspektifinden ele alınmakta, bir seçim yatırımına dönüşmektedir. Bu da Ak Parti’yi çok temkinli yaklaşmaya, kimi zaman da elini ağırdan almaya zorlamaktadır.
Metropoll’ün son yaptığı araştırma Ak Parti oylarını yüzde 48. oranında gösteriyor. CHP ve MHP’nin oy oranında düşüş var. MHP’nin baraj altında kalması da zayıf bir ihtimal değil. Oy dağılımındaki bu trendin tersine dönmesi de Türkiye’de bütün dengeleri değiştirebilir. Ergenekon dâvâsı sulandırılır, belki de tutuklular kahraman ilan edilir...
Diğer taraftan Ortadoğu halkları sivilleşmek, şeffaflaşmak, milli servetin adil dağılımını, halk iradesinin iç ve dış siyasete yansımasını istiyor. Türkiye’nin model olarak görülmesinin altında da bunu başarma yolunda olduğu inancı var.
Bir de küresel güç merkezlerinin coğrafyamızın maslahatlarıyla örtüşmeyen beklentileri var. Bu çok denklemli gerçeklik içinde hükümetin Türkiye’nin ve bölgenin çıkarlarını koruması, ateşle imtihan gibi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.