Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Basına ağır ceza... Yasaları kim, kime göre hazırlıyor?

Basına ağır ceza... Yasaları kim, kime göre hazırlıyor?

Herhalde biliyorsunuz; bu ülkede öyle bir “hukuk sistemi” var ki; birisi “gözünüzü oyup kör ettiği”nde alacağı ceza “6 yıl”dır... Ama aynı adam, “gözlüğünüzü gaspettiğinde” alacağı ceza “10 yıl”dır!..
Bu da demektir ki; “Gözlük, gözden daha önemli”dir!..
Öyle ya; “gözü çalma”nın cezası 6 yıl, “gözlüğü çalma”nın cezası 10 yıl!..
Dün, gazetelerde bir haber vardı...
Ankara’da, T.D. isimli bir adam, “kendisini aldatan” karısına “baskın” yapmak için “polis”i aramış...
“Hemen gelin” demiş;
“Beni aldatan karım, şu anda aşığı ile birlikte bizim evde!.. Hem de kendi evimde beni boynuzlayacak!.. Gelin de, bir zabıt tutun!”
Polis, oralı bile olmamış!..
“Gelemeyiz” demişler;
“Çünkü, zina suç değil!”
Şu hâle bakın,
Bir yandan; “Namus!.. Ahlâk!.. Fazilet!.. Evlilik!.. Ailenin kutsallığı” diyoruz, bir yandan da “zina”yı suç saymıyoruz!..
Niye suç saymıyoruz?..
Çünkü efendim;
“Avrupa’da suç değil!.. Biz de, AB kriterlerine uyum sağlamak için suç olmaktan çıkardık!”
YASALAR, SUÇA İTİYOR!
Peki, bu kanun; “Türkiye’nin gerçekleri”ne ve “Türk halkının anlayışı”na uyuyor mu?.. Elbette uymuyor... Bu yüzdendir ki; “koca”lar, “kendilerini aldatan” karılarını ya “kurşun yağmuru”na tutuyorlar ya da “sokak ortasında bıçaklıyorlar!..”
Sizin anlayacağınız;
“Yasa”ların vermediği “ceza”yı, insanlar kendi kendilerine veriyor... Oysa; zina “suç” olsa; insanlar ellerini kana bulamaz, “katil” olup da hapislerde sürünmez!..
Ama, burası Türkiye!..
Bu ülkede;
Bir Türk vatandaşı, İsviçre Medeni Kanunu’na göre evlenir, İtalyan Ceza Kanunu’na göre cezalandırılır, Alman Ceza Yasaları’na göre yargılanır, Fransız İdare Hukuku’na göre idare edilir!..
Ne gariptir ki;
Hayatı boyunca “Batı hukuku”na göre evlenen, yargılanan, cezalandırılan, idare edilen insanımız, son nefesini verdikten sonra, onun bir “Müslüman” olduğu hatırlanır ve “İslâm Hukuku”na göre defnedilir!..
Bir “yaman çelişki”dir ki;
80 küsur yıldır devam eder!
“EVDE HIRSIZ VAR” DEYİNCE!
Neyse ki; Ankara’daki T.D. isimli vatandaşımız; “kendisini aldatan” karısının cezasını kendisini verip de “katil” olmak yerine, işi yine “yasa”lara bırakmış!..
Bakmış ki;
Kendisini “aldatan” karısının yaptığı “zina”yı belgelemek için yaptırmak istediği “suçüstü”ne polis yanaşmıyor, bir çare düşünmüş!..
Evden çıkarken, karısına; “iş yerinde nöbete kalacağını” söyleyip, evin önünde pusuya yatmış!..
Bir süre sonra, bakmış ki; “karısının aşığı” eve giriyor!.. Hemen polisi arayıp, “Evime hırsız girdi” demiş!..
Şu işe bakın ki;
“Zina” ihbarı yapıldığında kılını kıpırdatmayan polis, “hırsızlık” deyince anında gelmiş!..
Eve girince görmüşler ki;
Kadın yarı çıplak halde, erkek ise tuvalete saklanmış!.. Polis, “konut dokunulmazlığını ihlâl”den zabıt tutup, gitmiş!..
Hepsi bu kadar!..
T.D. isimli kocanın amacı da buymuş zaten... O zaptı, “boşanma” dâvâsı görülürken mahkemeye sunacak ve böylece, “çocuğun velâyetini” alacak!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Türk milleti adına” karar veren hakimlerimizin vereceği karar, “milletin; örf, adet, namus ve ahlâk anlayışı”na uygun mudur?..
Hakimlerin de yapacağı bir şey yok!..
Çünkü “kanun”lar böyle!..
“Zina” yapmak “suç” değil!..
“Hırsızlık” yapmak ise suç!..
Tıpkı, “göz” ve “gözlük” olayı gibi!..
Şu hâle bakın;
“Göz çıkartma”nın cezası “6 yıl”dan başlıyor!.. Ki, bu ceza eski kanunda “2 yıl”dan başlıyordu!..
“Gözlük gaspetme”nin cezası ise, “10 yıl”dan başlıyor iyi mi?.. Ki, bu ceza, eski yasada “15 yıl”dı!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Adamın gözünü çalma”nın cezası 6 yıl, ama “gözlüğünü çalma”nın cezası 10 yıl!..
Demek oluyor ki;
“Gözlük, gözden daha önemli!”
Oysa, “gözlük” dediğin nedir ki?..
Çalınsa bile, yerine yenisi alınır!..
Ama “göz” öyle mi ya?..
Çıkınca, yerine yenisini koyamazsın!..
Dedik ya, burası Türkiye!..
Bu ülkede; “Hırsızlık namustan, gözlük ise gözden önce gelir!”
Bunlar, ne biçim “kanun”lar ise!..
Kanun dediğin; bu ülkeye ve bu ülke insanın gerçeklerine uymalı!..
Uymuyorsa, hiç kimse kusura bakmasın ama; hakimlerin verdiği kararların “Türk milleti adına” olduğu iddia edilemez!..
Çünkü bu kararlar;
“Aldanan”ları değil, “aldatan”ları, “göz”leri değil, “gözlük”leri korumaktadır!..
Maalesef, 80 küsur yıldır böyle!..
BASINA CEZA AĞIRLAŞIYOR!
“Vatandaş”ın durumu böyle!..
Peki, “gazeteci”lerin durumu ne?..
Efendim, öğrendik ki;
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve şu anda Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülmekte olan TCK’daki “basın suçları”na ilişkin “tasarı”da değişiklik yapılmış ve “özel hayatın gizliliği” ile “soruşturmanın gizliliği”ni ihlâl eden basın mensuplarına verilen ceza artırılmış!..
“Basın”la ilgili maddeler, özetle şöyle:
¥ Haber verme sınırı aşılmaksızın haber yapılması suç oluşturmayacak.
¥ Hakim ve savcıyı etkilemeye dönük haberlere ise 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngörüldü.
¥ Soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kişi bir yıldan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezasıyla cezalandırılacak. Suçun oluşması için; soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle masumiyet karinesinden yararlanma hakkının, haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi gerekecek.
¥ Kapalı duruşmayı açıklayana 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek.
Bu, 4 madde de gösteriyor ki;
Basına, “daha ağır ceza” geliyor!..
GİZLİLİĞİ İHLÂLE 4 BİN DÂVÂ!
Bizler bekliyorduk ki;
Tasarıda, “muğlak” ifadeler olmasın ve hakimler tarafından “sündürülecek” cümleler bulunmasın!..
Ama, ifadeler maalesef “sündürülmeye” müsait!..
Bir beklentimiz de şuydu:
Yürümekte olan “Ergenekon Dâvâsı”ndan dolayı, şu anda, çeşitli gazeteler hakkında açılmış “4 bin civarında dâvâ” var!.. Ki, bunlardan 500 tanesi Akit hakkında açılmış!..
Adalet Bakanlığı, yaptığı “değişiklik” esnasında, hiç olmazsa, “daha önce açılmış dâvâların ertelenmesi”ni sağlayabilirdi.
Maalesef, böyle bir düzenleme yapılmamış!..
Yani, gazeteciler, kendi haklarında açılmış “4 bin dâvâ”ya girmeye devam edecekler!.. Akit mensupları da, “500 dâvâ” için, günlerini mahkemelerde geçirecekler!..
Peki, ne yapmışız?..
“Ergenekon Dâvâsı’nın gizliliğini ihlâl” etmiş ve böylece “hakim ve savcıları etkilemeye” dönük haberler vermişiz!..
İyi, hoş da;
“İddianame”leri hazırlayan “savcı”lar değil mi?.. Müvekkilleri hakkında savunma yapmak için bu iddianameleri alan “avukat”lar, muhteva hakkında bilgi ve belge veriyor da, “basın” da bunları yazıyorsa, bunun neresi “gizliliği ihlâl”dir?.. Bunun neresi “hakim ve savcıyı etkilemeye teşebbüs”tür?..
ONLAR ETKİLEMİYOR MU?
Son olaya gelecek olursak...
Malûm, Oda TV yazarlarından Ahmet Şık tarafından kaleme alındığı öne sürülen “İmamın Ordusu” adlı kitap, henüz piyasaya sürülmeden imha edildi...
Bunun üzerine, özellikle “kartel medyası”nda bir kızılca kıyamet koptu...
“Yargının kararı”na tepki gösterip, “Basılmamış kitaba ceza” diye bağıranlar da oldu, iktidarı “sansür” uygulamakla suçlayanlar da!..
Ne var ki;
Bu haberler hakkında ne “yayın yasağı” konuldu, ne de “dâvâ” açıldı!..
Peki, bu haberler “soruşturmanın gizliliğini ihlâl” değil mi?..
Bu haberler de;
“Hakim ve savcıları etkilemeye teşebbüs” değil mi?
“Kartel medyası”nın “ihlal”lerine ve “etkileme teşebbüsleri”ne göz yumulurken, “Ergenekon Dâvâsı”nı hassasiyetle takip edip, “darbe sanıkları”nı teşhir eden gazeteler niye “dâvâ bombardımanı”na uğruyorlar?..
Dile kolay;
Tam “4 bin” dâvâ!..
Bunun 500’ü de Akit’e!..
Merak ediyor insan;
Kartel medyasının “etkileme gücü yok” da, biz mi etkiliyoruz hakim ve savcıları?!?..
Değilse, bu “ağır ceza”lar niye?..
Umarız, Adalet Bakanlığı, yaptığı bu değişikliği gözden geçirir ve hiç olmazsa, “eski dâvâlara erteleme” getirir!..
Zira;
“Göz”lerin değil, “gözlük”lerin,
“Mağdur”ların değil, “zinacı”ların korunduğu bir “garabet”, basına da uygulanmış olur ve bundan “Ergenekon karşıtları” değil, maalesef “Ergenekon avukatları” kârlı çıkmış olur!
Selâm ve saygılarımızla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi