Osmanlı sonrası dönemin sonu
Bölgede yaşanan olaylar ve gelişmeler bir dönemin sonuna ve başka bir dönemin de başına gelindiğine işaret ediyor. Kaddafi’nin ifadesiyle ‘Sevretü’l fatih’ gidiyor, yeni bir devrin başlangıcı devrim geliyor. Bölge yeni bir momentumla/tarihi anla karşı karşıya. Tarihi gelişimi anlamadan bu momentumu anlamak, algılamak ve yerli yerine oturtmak mümkün değildir. Değişimi Amerikan veya anti-Amerikan zaviyesine hapsedenler tarihi süreci göremiyorlar. Olayları dikey boyutlarıyla okumadan yatay boyutları yorumlamak insanı mutlak bir hataya düşürecektir. Amerikan karşıtları bilmeden Amerikan zindanında yaşıyorlar ve o zindanın dışına çıkamıyorlar. Ölçü kaçtığı için Amerikan düşmanlıkları da Amerikan hesabına geçiyor. Zira düşmanlıktaki dengesizlik gerçekleri okumaya mani oluyor ve bu suretle muhtemel dostlar düşman kategorisine sokuluyor. Asırda ve asırlarda bir gelen fırsat anlamadan dinlemeden heba ediliyor, tepiliyor. Bu da bizim aydınlarımızın ve ulemamızın ne kadar sığ ve çürük bir zeminde olduğunu gösteriyor. Kaddafi’yi ilk çıktığında yani 40 yıl önce okuyamayanlar şimdi de okuma zorluğu çekiyorlar. Bu, bakış açılarındaki bulanıklıktandır. Esasında, Arap kitle hareketlerinin dalgaları 21’inci yüzyılın kapılarını dövüyor. Bu dalgalar 21’inci yüzyılın merkezini yeniden Ortadoğu’ya çekiyor. Bu defa paylaşım savaşları için değil dünyaya nizamat vermek için. Bu olaylar zinciriyle birlikte bölgemiz hem aktör hem de faktör olacaktır. Bu dalgalar Ortadoğu’yu dünyanın merkezi haline getireceği ve tarihin yatağını aslına döndüreceği gibi, İslami değerleri de afaka taşıyacak ve insanlığın bu değerlerle buluşmasına vesile olacaktır. Elimizde en azından taze bir başlangıç ve fırsat vardır. Bu dalgaların yapamayacağını köhne rejimler, Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi veya Beşşar mı yapacaktı? Süreçte hatalar olabilir lakin genel eksen istikamet üzeredir.
•
Bu olayların dalgasıyla birlikte geleceği ve yaşanılan değişimi Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates Osmanlı sonrası dönemin sonu veya yıkılışı olarak görüyor. Kimileri bunu, Ortadoğu’nun ‘Demir Perde’sinin yıkılması ve 23 yıl sonraki 1989 olarak tanımlıyorlar. Robert Gates, yakın doğu ve Ortadoğu’yu sarsan ayaklanmaların “bağımsızlıklardan, hatta Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yanaki en büyük değişim dalgaları” olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla önemli bir tarihi kavşakta veya momentumda bulunuyoruz. “Yaklaşık 2 aylık süreçte bölgede muhtemelen en büyük ve olağanüstü değişimi gördük... Şüphesiz 1950’li yıllardaki ve belki bir asır kadar önce Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından bu yana en büyük değişimi” diyen Gates, 1989’da Doğu Avrupa’daki değişimlerin bile Şubat-Aralık sürecine denk geldiğine dikkat çekmektedir. Olayı dikey boyutla tahlil ettiğimiz zaman, Osmanlı sonrası kurulan totaliter ve istibdat rejimlerinin çökmekte olduğunu görüyoruz. Peki gelen ne? Nesli atinin sırtında gelişen süreç fecr-i sadıktır yani İslam’ın aydınlığıdır. İslam güneşinin yeniden parlamasıdır. Bu olayların sonunda Batı medeniyeti fezamızdan çekileceği gibi yerel istibdat rejimleri de çekilecek ve keyfi idarelerin yerine nebevi tarz idareler ya da peygamberlik metodu üzerine idareler (el hilafe ala menheci’l nübüvve) alacaktır. Bunu görmemek için tarihi ya okuyamamak ya da yanlış okumak gerekir.
•
Urfa’da yapılan Bediüzzaman’la ilgili sempozyumda dile getirdiğim gibi, Gates’in sözünü ettiği Osmanlı sonrasında kurulan ve son olaylar zinciriyle yıkılmakta olan sistemin adı bazı hadislerde ‘melik ceberut’ ve bazı hadislerde ise ‘mulukün cebabire’ olarak anılan ve geçen devredir. Totaliter sistemlerdir. Peygamberimiz kendisinden sonra 30 yıllık bir hilafet dönemi geleceğini haber vermiştir. Ondan sonra da ‘melik adutluk’ veya ümera dönemi geleceğini haber vermiştir. Raşit halifeler döneminin yerini ümera veya imaretü’s sibyan (reşit olmayanların saltanatı) dönemi almış ve bu dönem, genel hatlarıyla Osmanlı’nın yıkılışına kadar sürmüştür. Bu döneme genel olarak otoriter yani saltanat dönemleri diyoruz. Sonrasında ise hadisler melik ceberut veya mülük cebabire’den bahsetmektedir. Bu da totaliter dönemlere tekabül etmektedir. Hadislerde geçen ‘cebbar krallıklar’ ifadesi sakın ki bizi yanıltmasın. Adutluk dönemi ısırıcı saltanatlar devri demektir ve oturduğu koltuktan kalkmayan ve babadan oğla devreden idarelere işaret eder. Mülük cebabire ise istibdadın ve totalitarizmin koyulaştığı veya jakobenizmin sistemleştiği dönemler demektir. Bu dönemler son 10 yıl içinde kraliyete evrilmiştir. Beşşar Esat hiçbir özelliği olmadığı halde cumhuriyet rejimi altında anayasa değiştirilerek babasının yerine geçirilmiştir. Keza Mısır’da Mübarek ve Yemen’de Ali Abdullah Salih ve Libya’da Kaddafi aynısını yapmak istemiştir. Sadettin İbrahim bu kralcı yeni cumhuriyet anlayışını kavramlaştırmış ve buna ‘cum melikiyye’ demiştir. Yani cumhuriyetçi kraliyetler. Yani tezatları kendinde cem eden aldatı rejimler. Bu da tam tamına hadisin ifadesini doğrulamaktadır. Dolayısıyla mülük cebabire dönemi Osmanlı sonrası dönemdir. Bu dönemde sanlar ve sıfatlar kaldırılmış lakin fiiliyatta daha koyusu gelmiştir. Bundan dolayı Mısırlı tarihçi Hüseyin Munis ‘Başavat ve Süperbaşavat’ adında bir eser kaleme almıştır. Paşa dediği kraliyet döneminin paşalarıdır. ‘Süper paşalar’ dediği ise cumhuriyet paşalarıdır. İşte yıkılan dönem budur ve yerine gelecek dönem ise Peygamberimizin müjdelediği peygamberlik metodu üzerine olan idare tarzıdır. Keyfilikten kurtulmuş ve Kur’an ve sünnete dayanmış idare sistemi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.