Keşmir’i hatırlayan var mı?
İslam dünyası birbirine giriyor. Yeni bir çağın eşiğindeyiz insanlık olarak.
İster malum güçlerin üzerimize oynadıkları bir oyun olarak niteleyin ister tamamen veya kısmen tesadüfi gelişmeler olarak veya olması gerekenin gecikmiş hali gibi algılayın Müslüman dünyası kaynıyor. Diktatoryal rejimlere bunca onyıldır tahammül eden Müslüman halklar şahlanıyor, önüne kattığını da yutarak ilerliyor. Ha tabii şu var: Nereye ilerliyor diye sorarsanız, daha meçhul. Tam belli değil. Güç odaklarının, insanlık tarihine periyodik olarak müdahale edenlerin boş durduğunu hiç sanmayın. Yani her taraf kaynıyor. Ancak planlar her zaman insan oğlunun cüzi iradesi çerçevesinde sınırlı kalmıyor. Hiç şüphesiz Rabbimiz en güzel oyun bozucudur, hilelere karşılık verendir. Onun içindir ki İslam dünyasındaki gelişmeleri okumak için henüz çok erken. Ancak yakından takip şart.
Diktatoryal rejimlere bunca yıldır ses çıkarmamış, bilakis, onlara tam destek vererek böbürlenmelerine ve dolayısıyla da halklarını daha da bir güven içerisinde ezmelerine imkan hazırlamış Batı’mız şimdi hiç üzerine alınmaksızın omuz silkiyor. Şaşırmış gibi davranmayı da içine sindirebiliyor.
Bu arada bakıyoruz, Keşmir her zaman olduğu gibi aynı yerde, yani yine gündemde değil. İslam davası denince dünyanın neresine giderseniz gidin Filistin’de takılıp kalıyoruz. Muhakkak ki dava çok mühim. Ancak Müslümanların tek davası değil. Keşmir ümmetin fazla yüklenmişliğinin bedelini ödercesine içine gömüldükçe gömülüyor sanki. İçten içe patlıyor. Ona bir türlü sıra gelemiyor. Gelmiyor değil gelemiyor. Belki de coğrafik uzaklığından da oluyor bu. Gözden ırak gönülden de ırak olurmuşçasına. Zira Filistin, Irak, Afganistan hepsi şuracıkta. Tabiri caiz ise burnumuzun dibinde. Zaten öyle de olmasa biz bıraksak başkası bırakmıyor. Emperyal güçler Ortadoğu da Ortadoğu diyor. İster doğal zenginlikler deyin, ister İsrail’in güvencesi deyin. Avrupa, Amerika herkesin gözü Ortadoğu’da. Keşmir nerede...
Çok uzaklarda... Geçen yaz çocuk parkında oynayan küçük bir çocuk katledildi mesela. Bir kadın evinin perdesini düzeltirken bir kurşuna kurban gitti mesela. Hindistan’ın kontrolündeki Keşmir’de random, sıradan günlerden birinde gerçeklesen sıradan öldürmelerdi yani bunlar. Keşmirli Müslümanlar sabah evlerinden çıkarken akşama dönüp dönmeyeceklerini bilmezler mesela. Daha çok büyük ihtimalle dönemeyeceklerini düşünürler. Şartlar onları hayata gülümseyerek umutla bakmaya imkan vermeksizin boğar çünkü. Tıpkı Gaza’daki gibi.
Şimdi Keşmirli çocuklar umuda tekrar sarılmak istiyorlarmış. Yaşadıklarını kağıda, şiirlere, şarkılara döküyorlarmış. Keşmir’den bildiriyor Nefise Seyid. Keşmirli gençler şiddete sanattan daha güzel bir karşılık olur mu diyorlarmış. Acılarını sözlere, yazılara döküyorlarmış. Ya o resimler! Her biri birbirinden daha çok anlatan resimler. Hani derler ya, bir resim bin kelimeden daha çok şey söyler, tam öyle. Bin sayfada anlatılacak bir karede canlanır, konuşur da sonra susar adeta. Şimdi Keşmirli kız erkek çocuklar hırslarını tuvalden alıyorlar. Fırçayı vurdukça hem yalnız bırakılmışlıklarını hem de yaşatıldıkları haksızlıkları unutuyorlar. Ama bize...bize unuttuklarımızı hatırlatıyorlar... Ümmet bir vücut...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.