Kılıçdaroğlu İklim’i aradı mı?
CHP’deki iklim değişikliğini Kemal Kılıçdaroğlu “ciddi soru” gibi algılamamış. İklim skandalı ile ilgili olarak kamuoyuna karşı kendini savunma imkanı veren o güzelim soruyu elinin tersiyle itmiş.
Bir de soruyu soran meslektaşıma, sorusunu küçümser bir edayla “Türkiye’nin en önemli meselesi bu değil mi?” diyerek sözüm ona, kendince dalga geçmiş.. Ben şimdi Sayın Kılıçdaroğlu’na kötü haberi vereyim. Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin en önemli meselesinin İklim meselesi olduğunu biliyor musunuz? Değil Türkiye’nin, dünyanın neresine giderseniz gidin, seçimler öncesi ana muhalefet partisi başkanının ismi bir komplo ya da komplocuyla aynı cümlede anılırsa, bu o ülkenin en önemli meselesi haline gelir.
**
İklim meselesinin neden çok önemli olduğuna geçmeden evvel, son bir iddiayı hatırlamakta fayda var. Yenişafak’tan Abdülkadir Selvi’nin iddiası. 14 Şubat gecesi 23:30’da İklim Bayraktar’a bir telefon gelir. İddiaya göre, arayan ne sevgililer gününü kutlayacaktır, ne de kandilini.. Çünkü arayan Kemal Kılıçdaroğlu’dur.. Açıkça sormak lazım, İklim Bayraktar’ı aradınız mı, aramadınız mı? Eğer aradınız ise, İklim Bayraktar, ertesi gün yapılacak olan grup toplantısında, sizden Soner Yalçın’a selam yollamanızı istedi mi, istemedi mi? Dahası, aradığınız iddia edilen gecenin hemen ertesinde yapılan (15 Şubat) grup toplantınızda, kürsüye çıkıp, “Soner, soyadı gibi, Yalçın gibi adamdır” dediniz mi, demediniz mi? Bütün bunlar sorular. Cevaplamak isteyebilirsiniz, ya da gayr-ı ciddi bulabilirsiniz. Ama sanıyorum İklim Bayraktar’ın, tarafınızdan arandığı iddia edilen telefonu teknik takipte. Siz yanıt vermeseniz bile, biz cevabımızı kısa bir süre sonra alacağız.
**
Peki, İklim meselesi, neden Türkiye’nin en önemli meselesidir? Hemen izah edelim. Türkiye’nin kurucu siyasi partisi kabul edilen CHP’nin başkanını, eski genel başkanını ve aynı partinin en kudretli isimlerinden birini savcının karşısına çeken mesele, muhtevasına bakılmaksızın bir kere, en önemli mesele olarak kabul edilir. Muhtevaya gelince; Sayın Kılıçdaroğlu, park cezanızı geç yatırmakla suçlanmıyorsunuz, biliyorsunuz değil mi? Dünyanın neresine giderseniz gidin, birine “yatak komplosu” kurmak için işbirliği teklif eden bir kadını savcılığa bildirmeyen herkes, suça iştirakle itham edilir ki, bu da çok doğaldır. Peki savcılığa bildirmeyen, polise haber vermeyen kişinin, aynı zamanda “git kendi imkanlarınla yap getir” dediği iddia ediliyorsa?.. Bu soruların çok sorulduğunu ben de biliyorum. Ama unutuveriyoruz. İki gün önce o gazeteci bu soruyu sorana kadar unutmuştuk. **
CHP’nin başında bir bela var. Bu bela ile ilgilenmek ve dahası o belayı def etmek, CHP’nin namusudur. Başına Kılıçdaroğlu da geçse, bir başkası da geçse, Deniz Baykal’a kurulan tuzağın hesabını sormadığı her gün, oturduğu koltuk meşruiyetini yitirir.
YİĞİT BULUT İŞİNİN ASLI
Gazeteci Yiğit Bulut’un Ak Parti’den aday adayı olduğu iddia edildi. İşin aslını yazalım. Bulut, Irak gezisi sırasında Başbakan ile bu konuyu konuştu. Başbakan da “başvurunu yap bakalım” dedi. Listeler açıklandığında eğer ismi var ise, “başvurum vardı” diyecek. İsmi çıkmaz ise, “benim böyle bir başvurum yoktu” diyecek. Hâlâ bu iddiayı doğrulamamış olması bundandır. Kalın sağlıcakla.