Kimine rüşvet kimini tavlama
Beşşar Esat sarsılan rejimini ve düzenini rüşvet ile tavlama taktikleriyle kurtarmaya çalışıyor. Esasında, Arap rejimlerinin tamamı kendisini halkına karşı milislerle sağlama almaya çalışıyor. İçeriye (hakkını vererek değil) ve dışarıya rüşvet vererek ayakta kalmaya gayret ediyor. Bunun en bariz örneklerinden birisi Libya’dır. Kaddafi halkına hakkını vermek yerine sus payı ve rüşvet vererek ayakta kalmaya çalışıyor. Dış dünyaya karşı meşruiyetini de yine halkına dayanarak değil, petrol üzerinden rüşvet ve ulufe dağıtarak sağlamaya çalışıyor. Halk ayaklanmasına kadar Kaddafi’nin Batı’nın çanak yalayıcıları ve kurtlar sofrasının müdavimleri olan Berlusconi ve Sarkozy ile arası gayet iyi idi. Hatta Berlusconi’nin bunga bunga partilerini zanka zanka üstadından öğrendiği ileri sürülüyordu. Maalesef bazı rejimler ayakta kalabilmek için siyasi rüşvet dağıtıyorlar. Talancılara siyasi rüşvet veriyorlar. Azerbaycan bunun için gayet somut bir örnek. Ermeni azgınlığını ve taşkınlığını dengelemek maksadıyla Azerbaycan yönetimi Ruslara Hazar statüsünden pay ve taviz veriyor. Buna mukabil, Azerbaycan petrollerinin işletilmesinde de yine İngiliz ve Amerikan şirketleri kayrılıyor. Rejim böylelikle kendisini güvence altına almış oluyor. Bu denklem içinde halkın esamesi okunmuyor. Geriye rüşvet karşılığında Ruslar ve Batılıların tarafından Ermenilerin dizginlenmesi kalıyor. Rüşvet yoksa dizginleme de yok. Libya’da da durum böyle.
¥
Gelelim Suriye’ye. Şimdi sarsılan rejim toparlanmaya çalışırken içeriye ve dışarıya rüşvet dağıtarak ayakta kalmanın yollarını arıyor. Bu bağlamda, Batılı ülkeleri nükleer tesislerini incelemeye çağırdı. Ardından Kürt bölgesini intifada ve başkaldırı alanından ayırmak ve ortak zemini bertaraf etmek için Kürtlere rüşvet kabilinden iyileştirmeler sağlama cihetine gitti. Yapılan pazarlıklarla Kürtlere bazı tavizler verildi. Daha doğrusu hakları iade ediliyor. Lakin zamanlama açısından bu bir rüşvettir ve onları halkın diğerinden ayırmayı amaçlıyor. Neden daha önce vermedi de şimdi veriyor? Kürtlere karşı Beşşar rejimi havuç ve sopa politikası uyguluyor. Bu politikanın ipuçlarından birisi, Kürtleri çevreleyen Arap kabileleri silahlandırması ve Kürtlerin kalkışması halinde üzerlerine çullanmaları ve ümüklerini sıkmaları yönünde hazırlık yapmalarıdır. Bundan dolayı Kürtler son olaylarda elleri kolları bağlı kaldı. Pasif kaldılar. Hama ve Halep gibi onlar da Kamışlı’da vaktiyle rejimin zılgıtını yemişler ve ezilmişlerdi. Bunun travmasını üzerlerinden atabilmiş değiller. Dolayısıyla Beşşar’ın politikası böl ve yönet politikasıdır. Buradan iki önemli noktaya geliyoruz. Kamışlı ve Haseki bölgesine uygulanan özel muamele Suriye’de reform paketinin umumi olmadığını gösteriyor. İkinci olarak, halkı parçalamaya matuf oluğundan yapısal da değil. Öyleyse rejimin yapısını değiştirmeden makyajlama ameliyesine devam ediyorlar. Ona rüşvet vererek, ötekinin gönlünü alarak aynı şekilde yollarına devam etmek muradındalar.
¥
Bu bağlamda, İslami kesimlere yönelik de bazı iyileştirme kararları alındı. Bu bağlamda peçe yüzünden sürgüne uğrayan bayan öğretmenler yeniden eski görev yerlerine dönebilecekler. Bu tavlama siyasetiyle onlar ve sevenleri taat altına alınmaya çalışılıyor. Buti, gayri İslami politikaları nedeniyle bir iki yıldan beri rejime mesafe koymuştu. Muhammed Habaş gibi rejimin borazanları da Buti’yi gözden düşürmek için ellerinden gelen çabayı sürdürüyorlardı. Şimdi zoraki reformlarla birlikte rejim gerçek yüzünü gizlemeye çalışıyor. Peçe meselesinde yasak getirilmeden önce Başmüftü Ahmet Hassun rejimin tosunu olacağına neden Beşşar’ın yanlış yapmasına karşı ikaz görevi yapmadı da aksine peçenin İslam’da yerinin olmadığını söyledi? Şimdi İslam’da yeri olduğunu mu keşfettiler? Peçenin yeri tartışılabilir ama meselenin püf noktası İslam’da yeri olup olmadığı değil, kişisel tercihlerin yasaklamaktadır. Sarkozy gibi keyfi davranmaktır. Şimdi rejim ve yandaşları bu geri adım atışı Buti üzerinden pazarlamaya çalışıyorlar. Rejimin Buti’nin telkinleri sonucunda geri adım attığını söylüyorlar. Güya böylece rejimin Buti’nin telkinlerine açık olduğu imajını ve mesajını vermeye çalışıyorlar. Buti ‘ev ma meleket eymünukum’ dizilerini ve benzerlerini eleştirirken ve peçe yasağına karşı çıkarken başka bir ülkede mi yaşıyordu? Vaktiyle kendisini neden dinlemediler? Halbuki, dinlemedikleri gibi bir de ayrıca “Yağmur bu yüzden yağmıyor” dediği için rejimin hatiplerinin yaylım ateşine maruz kalmıştı. Tosun vezninde Hassun’un Karadavi’ye yaptığını aynı şekilde Buti’ye de yapmışlardı. Şimdi, peçe üzerinden kaybettikleri zemini Buti üzerinden yeniden kazanmaya çalışıyorlar! Bu gidişle halkı kazanamazlar. Halkı kazanmaları yanlışlarıyla yüzleşmede ve onun ötesinde reformlara gerçekten inanmalarıyla ve bedeline katlanmalarıyla mümkündür. Yoksa rüşvet çarkıyla ve tavlama politikasıyla ancak halkın gözünden düşerler. Yanlışların üzerinden atlamak yerine kendileriyle birlikte yanlışlarını düzeltmeleri gerekir. Çıkış kapısı budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.