Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Evlerini hallettiler de sıra Meclis’te mi?

Evlerini hallettiler de sıra Meclis’te mi?

Belki yazının başlığı vekil olmak isteyen kadınları akla getirebilir. Neden getirsin?
Ev işleri denilince akla sadece kadınlar mı gelir ki böyle anlaşılsın. Erkekler de ev işleri yapabilirler.
Neyse bu tür meseleler kafa göz yoran yazılarıdır. Geçelim.
Rahmetli dedem 77 yaşındaydı. 1984 senesinde vefat etti. Demek ki o yıl bu dünyadaki son senesiymiş.
Köye onu ziyarete gitmiştim. Şimdi kuşlar bile yuva yapmıyor ama evimiz köyün ortasında hemen caminin yanındadır.
Dedem namaz vakitlerine yakın, benim de çocukken oynadığım caminin güneyindeki ağaca oturup soluklanırdı. Son ziyaretimde yine öyle yapmıştı.
Yakınımızdaki bir köyde kadınlar yüzünden çıkmış bir kavgada aile faciaları yaşanmıştı. Olay üzerine konuşurken dedi ki;
“Oğul; kadın nefsinin önüne dağları, taşları, ovaları, ırmakları, denizleri koymuşlar, kadın yine aşmış. Aman ha gözünü seveyim dikkatli ol. Kadınla savaşa girip de kazanmış kimse yoktur.”
Bu sebeple yazım kadınlara dair değildir. Hiçbir kadını ilgilendirmez. Hiçbiri muhatabım değildir. Herkesin yurdu yuvası kendine göre kutludur.
¥
Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de yine kadınlar mevzu başı olunca, aklıma geçmişte yaşadığım bir güzellik geldi.
Yaklaşık otuz yıl önce Ankara’da bir öğrenci yurdunun önünden geçiyordum. Yurttan çıkan üç görme özürlü delikanlı, kendilerini Kızılay’a kadar götürmemi istediler.
Ben de severek ‘olur’ dedim. Üç gencin ikisini el ele tutuşturup, ortalarına girdim ve başladık yürümeye.
Öğrenciler benden birkaç yaş yukardaydılar. Üçü de Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyormuş.
Okulu bitirince ne olacaklarını sordum. “Kaymakam olacağız” dediler. Ani bir fren yaptırıp, dediklerini tekrarlattım. Yine aynı şeyi söylediler.
O anki ruh halimle görme özürlülerin nasıl kaymakamlık yapacaklarına bir türlü anlam veremedim. Çünkü görenler memleketin canına okuyordu, görmeyenlere ülke nasıl teslim edilecekti.
İyi niyetimi ve yaptığım yardımı gözlerine sokmamak için bir müddet sessiz sedasız ilerledikten sonra akıl danelik yaparak dedim ki;
“Madem kaymakamlık yapacaksınız, göreve başlamadan evlenin de hanımınız size yardımcı olsun.”
Üçü birden koro halinde; “Ne diyorsun sen delikanlı, o zaman asla yöneticilik yapamayız” demezler mi?
Akıl daneyiz ya baskın çıkmak için sazanlık yaptım. “Ne yani bir evi idare edemeyen, ilçeyi nasıl idare edecekmiş” dedim.
İçlerindeki en babayiğit olan;
“Evi idare edemeyiz ama ilçeyi, vilayeti, ülkeyi idare ederiz. Karımıza gücümüz yetmez lakin memleket idaresine gücümüz yeter” dedi.
Söylediklerine aklım yatmamıştı ama sustum. Onları Kızılay’dan Cebeci otobüsüne bindirdim, ben de yere baka baka Sıhıyye’ye doğru yürüdüm.
Sonra bu yaşadıklarımı yıllarca komik diye anlattım. Oysa şimdi o görme özürlü insanları bilsem ve bulsam, ellerinden öper özür dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi