Pazar notları: Dalıp gitmek
Sevgi "bilgi"den güç alır. Aşk "bilinmeyen" den!
***
Bazen sevilip üstünüze düşülmesinden hoşlanmazsınız. Kaçarsınız. Yalnızlığı tercih ettiğiniz için mi? Hayır! Zorlukla elde ettiğiniz soğukkanlılığınızı kaybetmekten korktuğunuz için.
***
Bağlanmaktan korkarız. Zamanın bağlandığımız kişiyi alıp götürmesinden korkarız. Birçok ilişkiyi bozar, kırar, dağıtır bu korku. Ama imdada alışkanlık yetişir. Kimse bir yere gitmez. Değişir, dönüşür, çürür, çözülür ama orada kalakalır! Alışkanlık tutkunun değil, zamanın akrabasıdır.
***
Kediler meraktan, sevgililer sıkıntıdan ölürmüş! Hiç karşılıklı sıkılan bir çifti dışarıdan gözlemlediniz mi? Sanki bir şeyleri unutmuş da, hatırlamaya çalışıyor gibidirler.
***
Beyoğlu'nda kimselerin uğramadığı bir sokakta bir tabela: Rimini Hotel... Tül perdelerin ardından dışarıya floresanın çiğ ışığı sızıyor. Sanki birdenbire gökten Adriyatik yağmuru boşanıyor . Limandaki yorgun bir vincin gıcırtısı sanki işittiğim sesler. Yoksa gırtlağı hırıltılı bir İtalyan'ın mırıldandığı şarkılar mı? İstiklal Caddesi'ne iki adım ötede olduğuma kim inandırabilir artık beni! Otel adı deyip geçmemeli!
***
"Su gibi aziz ol" derler ya... Düşünüyorum da, azizlerin ortadan çekilmesiyle, suyun kirlenmesi arasında da bir bağ var. Kesin!
***
Su... Arıtmıyor artık. Arıtılıyor.
***
Bir özel hastane... Girişte ana holdeki neşeli, canlı kalabalığa, kafeteryada sohbete kapılmış kahkahalar atan ziyaretçilere, koridorlardaki hasta refakatçilerine baktım. Yüzlerindeki ifade ilginçti. Sanki az önce parayı bastırıp kendilerine bir "gelecek" satın almışlardı!
***
Dalıp gitmek ne dertlilik, ne düşüncelilik, ne de deliliktir! Bu koşuşturmaca, kuşatılmışlık, rutin mahkûmiyetler dünyasında "inci avcılığı" için bazen yegâne fırsat dalıp gitmelerimizdir.
***
Bazen "terk" etmek gerekir. Orayı, onları, olup bitenleri... Hemen çekip gitmek gerekir ama lafı kadar kolay değildir, yapamayız! Görevler, ezberler vesaire izin vermez. Tam o sırada kısacık bir an için bile olsa dalıp gitmeler imdada yetişir. Oracıkta gideriz. Başkalarına, başka yerlere, başka olaylara... Hatta başka bir "dünya"ya...
***
Bir özel hastane... Beş yıldızlı otel ile uluslararası havalimanı sentezi... Arkadaşıma sordum: "Burada acı yok mu?" Güldü: "Unutma" dedi; "Hastalar ve yakınları acı çeker. Müşterilerin ise şikâyet ve memnuniyeti söz konusudur. Özel hastanelerde daha çok müşteriler bulunuyor!" "Abartma!" diye karşılık verip omzuna bir şaplak indirdim. Abartıyor muydu sahiden?
(Not: Şu sıralarda 2009 yılına ait yayımlanmış notlarımı tasnif ediyorum. Oturup yeniden elden geçirdiklerim oldu. Yukarıdaki notların kimisi tanıdık gelebilir. Nedeni budur!)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.