Derin devlet misyonerliğe karşı
Harika değil mi, derin devlet, halkımızı misyonerlik faaliyetlerine karşı korumak için düğmeye basıyor ve Milli Güvenlik Kurulu da devreye sokularak bu konuda bir takım çalışmalar yapılıyor..
Yani aslında görünen devlet de işin içinde..
Bu işte derin devlet, bizim bazı ilahiyatçılar ve müftülerle birlikte çalışıyor. Neyse bugünkü Diyanet yönetimi, bu konularda daha dikkatli. AK Parti hükümeti de, hani şu “dincilerin iktidar yaptığı parti” bu çabalara karşı, halkı Hıristiyanlıktan korumaya çalışanların üzerine gidiyor. Fethullah Gülen desen, zaten o Hıristiyanlarla diyalog çabası içinde.(?!)
Bu fotoğrafta bir terslik yok mu? Hem o derin devlet denilen zatlar, kiliselerde toplanmıyorlar mı? Bu yapılanma ile ilgili davalarda sanık olarak oturanların bir kısmı, ABD ve İsrail’den destek almıyorlar mı?
Sahi bu adamların tümü “laikçi” değil mi idi? Cami bombalamaktan söz eden, Kur’an kursu talebelerini fişleyen, başörtüsü düşmanlığı yapan, “dinci” gazeteleri kışlaya sokmayan, Kur’an kurslarını kapatmaya çalışan, İmam Hatipli karşıtlığı yapan, irtica yaygarası kopartan, Müslümanlara “mürteci” yaftası yapıştıranlar bunlar değil mi idi? Peki bu çelişkiyi nasıl açıklamamız gerek?..
Türk Ortodoks Kilisesi’nde toplantı yapanlar kimlerdi?
Aralarında Zekeriya Beyaz gibi isimlerin de bulunduğu son aramaların JİTEM’de papaz olarak çalışmalar yapan ‘Deniz Uygar’ kod adlı gizli tanığın ifadeleri doğrultusunda gerçekleştirildiği iddia edildi. Demek ki, derin devletin şeyhi, fahişesi yok sadece, papazı da var.. Peki dertleri ne?
Ne olabilir ki, tavşana ‘kaç’, tazıya ‘tut!’ Hani şu “kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri şey..
Bir yandan geriye kalan ne kadar yabancı varsa, onları kaçırıp mallarına el koyacaklar..
Dahası, daha önce nasıl sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk kavgası çıkarttılarsa, şimdi de Müslüman-Hıristiyan çatışması çıkartacaklar. Böylece Türkiye’nin batı ile ilişkisini bozacaklar. AB süreci durdurulsun ki, demokratikleşme süreci de durdurulabilsin. Batı İslam’ın ve Müslümanların karşısında yer alsın ki, batılılar eski dostları ile yeniden buluşsun, bir araya gelsin..
Müslümanlar; Yahudiler ve Hıristiyanlar için tehdit oluşturursa, bunlara karşı ordu ve baskı rejimi güvence olabilir. O zaman bunu da bu derin kadrolar vaat ederler, olur biter..
Yani derin devletin Müslümanları gayrimüslimlere karşı kışkırtmasının asıl sebebi bu. Yeniden batıyı kendi yanlarına almak.. “AK Parti ve Fethullah Gülen hareketi değil, asıl sizin dostunuz, koruyucunuz biziz” demek istiyorlar bizim üzerimizden. Onun için de dindarları Hıristiyanlık ve Müslümanlık konusunda harekete geçmeye zorluyorlar..
Rumlar gelecek Karadeniz’i işgal edecek. Doğu Ermenilerin olacak. Kürtler Güneydoğu’yu alacak. Urfa’ya kadar İsrail’in, Ege ve Akdeniz Yunanlıların.. Öldük, bittik, “Yok mudur kurtaracak, bahtı kara maderini” diye halkı meydanlara çıkmaya zorluyorlar. Halaskar zabitan ayakları yani. Hani şehid anaları, Cumartesi anaları, Kuvayı Milliye’ciler, işçiler, öğrenciler, kadınlar, memurlar, kim olursa, hangi gerekçe ile olursa olsun halkı sokağa ikna etmeye çalışıyorlar. Bu arada dindarlar üzerinde, milliyetçi kesim, etnik topluluklar, mezhebi topluluklar üzerinde de inanılmaz baskılar var.
Darbe planları içinden Alevi cemaat önderlerine yönelik suikast planları da çıktı.. Sahiplenir gözüktüklerini aynı zamanda kurban gibi de kullanmaktan çekinmiyorlar.
Eskiden aynı silahla hem sol ve hem de sağ kahvehaneler taranır, sonra taraflar birbirinin üzerine salınırdı.. Şimdi aynı şeyi denemek istiyorlar.. Ermeni, Rum, Yahudiye saldıracaklar, kanlı bıçaklarını bizim kapımıza bırakacaklar, sonra da bize saldırıp, kanlı bıçakları onların kapısına bırakacaklar.. ABD’nin 11 Eylül’de de İkiz Kuleler konusunda aynı yolu denediğini gördük.. Aklı kimden aldıkları belli. Çeliğin bile buharlaştığı iddia edilen saldırıda uçağı kaçıran Arap militanın pasaportu sapasağlam bir şekilde küller arasından bulunup getirilmedi mi?..
Hitler Polonya’ya böyle saldırmadı mı? Ya da Yahudilere karşı bir yapıp bin göstererek, Yahudileri Filistin’e gitmeye zorlamak için bu yola başvurmadı mı?
Kaddafi’nin de isyancılar ile ilgili olarak, direnişçileri “El Kaide” diye suçlaması boşuna değil.. Bildik numaralar bunlar.. Beyaz ve arkadaşları bu işlerin neresinde ne kadar varlar bilmem, ama sayıları bu kadarla sınırlı değil.. Ve bu işin arkası gelir ve bu işte, bu işe bulaşan taraflardan kimse sanıldığı kadar da masum değil.. Batı her iki tarafa da oynuyor. Kim kazanırsa, yine o kazanmış olacak, ama millet oyunun farkına varacak olursa o zaman asıl kazanan biz olacağız.
Sahi 11 Mart 2005’de bütün camilerde birden okutulan misyonerlik karşıtı hutbe neyin nesi idi?..
12 Eylül’den hemen sonra, Kürt hareketini dizayn etmek isteyenler kime oynadılar? Aynı şekilde İslamı yeniden dizayn etmek isteyenlerin hesabı, planı neydi? Zorunlu din dersleri ve Diyanet üzerinden yapılan manipülasyonlar vs.. Din kültürü ve ahlak dersleri ile topluma empoze edilmeye çalışılan “Laik İslam” misyonerliği kimin planı idi?..
İşler karışık. Bu işin içinde bir BDP’liler yoktu, artık onlar da var. Kambersiz düğün olur mu? Haydi hayırlısı. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.