CHP Valisi Serindağ... Yes-No’nun hikâyesi!
Tarih, 26 Mayıs 2008... O günkü Vakit’in sürmanşetinde “Sanki CHP Valisi” başlıklı bir haber vardı... Ankara Büromuz muhabirlerinden Aslan Değirmenci; Hacc’a gitmek için kendisinden yardım isteyen “CHP’li vatandaş”la adeta alay eden ve “Hacca gidip de Araplara para kaptırma!.. Hem, bakarsın Muhammed seni bırakmaz” diyen Önder Sav’a ulaşmış ve “halkın tepkileri”ne ne dediğini öğrenmek istemişti.
O günlerde “CHP Genel Sekreterliği” koltuğunda oturan Önder Sav ise, Aslan Değirmenci’nin sorusuna cevap vermek yerine; “Şimdi meşgulüm! Misafirim var!..” deyip telefonunu “kapatmış”(!), yani Aslan Değirmenci’yi başından savmıştı!..
Mı acaba?!?..
Sav “öyle sanıyordu” ama, “telefon”un öbür ucundaki Aslan Değirmenci, “Sav’ın misafiriyle yaptığı konuşmaları” dinliyordu!..
Çünkü Önder Sav;
Telefonun “no” tuşuna basıp, “telefonu kapatmak” yerine “yes” tuşuna basmış, yani telefonu “açık” bırakmıştı!..
Dolayısıyla, Aslan Değirmenci de; “Önder Sav’ın misafiriyle yaptığı konuşmaları” dinliyordu...
İlk etapta, “Sav’ın misafiri”nin kim olduğunu anlayamayan Değirmenci; konuşmada “Vali... Bolu... Seçim” ifadeleri geçince, meraklanmaya başladı.
CHP’DE BÖCEK ARAMASI!
Değirmenci, “Allah Allah” dedi; “Bir Vali’nin CHP Genel Merkezi’nde ne işi var?.. Üstelik, Bolu’ya yatırımdan filan değil, CHP’nin Bolu’da nasıl başarılı olabileceğini konuşuyorlar!.. Vali, resmen ve alenen seçim taktikleri veriyor Önder Sav’a!..”
Bu “merak”la, “not” almaya başladı.
Ama, hâlâ “Vali’nin kimliği”ni bilmiyordu... Acaba “Şimdiki Bolu Valisi” mi, “eski Bolu Valisi” mi?..
Derken, hem Aslan Değirmenci, hem Serdar Arseven, başladılar araştırmaya... Sonunda öğrendiler ki; hem de “mesai saatleri”nde Önder Sav’la görüşen vali, “Eski Bolu Valisi Ali Serindağ”dır...
Serindağ’la görüşüp; “Evet bendim” teyidini aldıktan sonra, yaptılar haberi;
“Sanki CHP Valisi!”
Vakit, bu haberi, 26 Mayıs’ta “sürmanşet”ten yayınladı ama, ne gariptir ki, CHP’de tık yok!
Aaa, o da ne?!?..
Vakit’e hiçbir açıklama yapmayan CHP’liler, o esnada meğer partide “böcek araması” yapıyorlarmış!..
Zannetmişler ki; partiye “dinleme cihazı” konulmuş... Ya da, bir “ortam dinlemesi” var!..
CHP’de “dut yemiş bülbül sessizliği” devam ederken; Vakit’in haberinden 2 gün sonra, yani 28 Mayıs 2008 tarihinde Hürriyet’te bir manşet:
“Kim dinledi, kim sızdırdı?”
Altında da, şu ifadeler:
“CHP Genel Sekreteri Önder Sav, eski Bolu Valisi Ali Serindağ ile Genel Merkez’deki makamında yaptığı baş başa konuşmanın ‘devlet içinde örgütlenmiş bir şebeke tarafından dinlenerek dinci bir gazeteye servis yapıldığını’ iddia etti.
Konuşmanın dinci gazetede yayımlanması üzerine CHP’de ‘böcek’ araması yapıldı. Ancak “dinleme cihazı”na rastlanmadı. Dinlemenin dışarıdan düzenekle yapılabileceğine dikkat çeken Sav, gelişmeleri şöyle anlattı:
“Bu konuşmanın hangi teknik kullanılarak elde edildiğini bilmem olanaksız. Oda ya içeriye yerleştirilmiş bir cihazla dinlendi ya da Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt olayındaki gibi uzaktan bir yerden, genel merkez civarındaki bir yerden teknoloji kullanılarak dinlendi. Ancak önemli olan ne şekilde dinlenildiği ve konuşmanın içeriği değildir. (...)
İktidar, CHP’yi tatmin edici ve ikna edici bir açıklama yapmak zorundadır. Ya da Başbakan ve İçişleri Bakanı istifa etmelidir.”
NELER DEDİLER, NELER!
Ankara’ya “bomba” düşmüştü!..
Bütün gazeteler olayın üzerine abanmış, “dinleme teknikleri” konusunda kocaman kocaman haber yapmaya başlamışlardı.
Bunu “Vakit’in yapması” imkânsızdı... Bu işi mutlaka “Hükümet” yaptırmış, sonra da “Vakit’e servis” ettirmişti!..
Gazeteler, başlık üzerine başlıklar atıyorlar, Sav ve Vali’yi aklamaya çalışıyorlardı:
“Watergate kuşkusu!”
“Telekulak çetesi devletin içinde!”
Gazetelerin “Bremen Mızıkacıları” korosuna, sonunda dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da katıldı...
O da; “Bu olay, devletteki çürümeyi gösteriyor” diyor ve işi “Watergate Skandalı”na kadar götürüp; diyordu ki; “Gereği neyse onu yapacağız!”
İşin tuhaf tarafı;
Hükümet de “şaşkın”dı!.. Onlar da; “hiçbir bilgileri olmayan” bu olayın, kendilerinin üzerine yıkılmasından rahatsızdı!.. Onlar da, bir “böcek”ten, bir “ortam dinlemesi”nden kuşku duyuyordu.
Biz ise, “son derece rahat”tık!..
Yazılanlara, sadece gülüyorduk!..
Baktık ki ortam geriliyor, herkes “senaryo üzerine senaryo” üretiyor, Vakit Yayın Kurulu olarak, gazetelere bir “açıklama” gönderip, “Olayın aslı şudur” dedik:
“25 Mayıs Cuma günü saat 10.00 civarında muhabirlerimiz görüş almak için CHP’li Önder Sav’ı arar. Önder Sav, o sırada Bolu Valisi Ali Serindağ ile görüşmektedir. Muhabirlerimize ‘Misafirlerim var, bir dakika’ der. Muhabirlerimiz beklemeye başlar. Telefon açıktır. Muhabirlerimiz Önder Sav ile Vali Serindağ’ın konuşmasını işte o telefondan duyarlar. Muhabirler Sav ile valinin görüşmesinin 42 dakikasını kaydederler. 42 dakika sonra telefon kapanır.”
YILIN KOMEDİSİ!
Evet, “olay bundan ibaret”tir!..
Ama gazeteler inanmadı... Hatta; “Dinleme skandalına komik açıklama” bile dediler!.. Öyle ya; onlar “servis”e alışıktır!.. Birileri, mutlaka “dinleme” yapmış ve bunu da “Vakit’e servis” etmişlerdir!..
Onlar “komplo teorileri” üretmeye devam ederken, 28 Mayıs’ta “bombayı patlattık!”
“Yılın komedisi”
“Telefon görüşmesinin belgesi”ni de yayınlayıp, dedik ki;
Neler dediler, neler... “Emniyet” dediler, “MİT” dediler, “CIA” dediler, “MOSSAD” dediler, “Telekulak” dediler, “Watergate” dediler, “Ortam dinlemesi” dediler... CHP Genel Merkezi’nde tepeden tırnağa “böcek” aradılar... Oysa ortada “matrak” bir olay vardı... Olay; sadece ve sadece CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın 0532 371 65 22 numaralı telefonu ile Ankara büromuz muhabirlerinin yaptığı ve “42 dakika” süren “legal bir görüşme”nin haberleştirilmesinden ibarettir.
AL SANA BİR BELGE DAHA!
Vakit’in, Türk Telekom’dan aldığı “belge”yi de yayınlaması üzerine, gazeteler, bu defa “CHP ile dalga geçmeye” başladı...
Akşam gazetesi, 31 Mayıs 2008 tarihli manşetinde, “Belge çıktı, CHP çöktü” başlığını kullandı.
Aynı tarihli Hürriyet ise;
“Ortam değil, gaflet çıktı” başlığı ile çıktı okuyucusunun karşısına.
Star gazetesi, “Watergate fiyaskosu” başlığını kullanıp, “Mum, yatsıdan önce söndü” diyerek CHP ile dalga geçti!
Vatan’ın sürmanşeti ise şöyleydi:
“42 dakika canlı yayın!”
Sizin anlayacağınız; CHP’nin estirdiği rüzgâr tersine dönmüş, bütün gazeteler “Vakit’in gazetecilik başarısı” lehinde haberler vermeye ve elbette CHP’lileri “ti”ye almaya başlamışlardı.
Diyorlardı ki;
“Vakit gazetesi, CHP Genel Sekreteri Sav’ın cep telefonunu kapatmayı unutması üzerine eski Bolu Valisi Serindağ ile yaptığı konuşmayı dinledikleri iddiasıyla ilgili dün Telekom’dan belge aldı. Telekom’dan verilen dökümde gazetenin 0312 310 41 19 No’lu telefonundan Sav’ın 0532 371 65 22 No’lu cep telefonunun 23 Mayıs’ta saat 10.03’ten itibaren arandığı ve 44 dakika görüşme yapıldığı görülüyor.”
Gazeteler “ikna” olmuştu ama, CHP’liler bir türlü ikna olmuyordu...
Tabiî, “mandepsi”ye basıp, “komik” duruma düştüklerini de kendilerine yediremiyorlardı!..
Resmen “rezil-kepaze” olmuşlardı.
Özellikle Deniz Baykal; “Hayır” diyordu, “Olay bu kadar basit değil!.. Bu işi Hükümet yaptırdı!.. O görüşmeyi Vakit’e servis eden Emniyet’in içindeki F Tipi örgütlenmedir!..
Türk Telekom’un verdiği belgeye güvenmiyoruz!.. Türk Telekom da onların yandaşı!..”
Haa, öyle mi?..
Al sana bir belge daha!..
Bu defa, Turkcell’den aldığımız “belge”yi yayınladık...
Turkcell de diyordu ki;
“Anılan tarihte, iki telefon arasında 44 dakikalık bir görüşme yapılmıştır!”
YES-NO ÖZÜRLÜ!
Uzatmayalım...
Yayınladığımız “2 belge” sonrasında, Önder Sav, “sav”larından vazgeçti, CHP Genel Merkezi de “mezar sessizliği”ne gömüldü!..
Pardon, biz öyle sanıyorduk.
Çünkü Önder Sav; hem Serdar Arseven ve hem de Aslan Değirmenci hakkında dâvâ açtı...
Meğer Sav, “telefon özürlü” olduğunu kabul etmiyor, hâlâ “ortam dinlemesi” yapıldığını sanıyormuş!..
Açtığı dâvâ 13 Ekim 2010’da sonuçlandı... Mahkeme, Önder Sav’ın “Yes-No özürlü” olduğunu tescilledi!..
Sonrasını biliyorsunuz...
Vakit’e “kulak” vermeyip, “telekulak” aramaya devam eden Önder Sav, daha sonra “çok komik” durumlara düştü... “Besle kargayı, oysun gözünü” misali, “52 yıllık yol arkadaşı Baykal’ı satma” pahasına Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verdi ama ondan “ağır bir darbe” yedi... Önce “Genel Sekreterlik” koltuğunu kaybetti, sonra da “CHP’nin aday listesi”nden kovuldu!..
“Türkiye’yi yönetmeye talip” Baykal da, “zina kasedi”nin ardından “Antalya adaylığı”na razı oldu!..
AKİT’E KULAK VERİN!
Uzun lâfın kısası;
“Vakit’e çamur” atanların hepsi, kendi çamurlarında boğuldu, “el içine çıkamaz” hâle geldi... Bütün bunları, elbette biz plânlamadık, onlar kendi kazdıkları kuyuya düştüler!..
Vali Ali Serindağ’a gelince...
26 Mayıs 2008 tarihli sürmanşetimizde, onun için “Sanki CHP Valisi” demiştik!..
“Sanki”si fazlaymış!..
Çünkü Ali Serindağ, gerçekten de bir “CHP Valisi” olduğunu gösterdi!..
“Vali”likten istifa edip; Gaziantep’ten “CHP’nin 2. Sıra adayı” oldu!.. Yani, onun da “CHP’liliği” belgelendi!..
Eee, bir vali “CHP’li” olur da ödüllendirilmez mi?.. Ödüllendirildi işte!..
Önce aday yapılmayan ama daha sonra “Gürsel Tekin’in bastırması” ile İlhan Cihaner nasıl ödüllendirildi ise, Ali Serindağ da Kılıçdaroğlu tarafından ödüllendirildi!..
Ali Serindağ’a “Yes” diyen Kılıçdaroğlu, Önder Sav’a “No” dedi!..
Bu “adaylık”lar da gösterdi ki;
İnönü’nün “Eski CHP”si ile Kılıçdaroğlu’nun “Yeni CHP”si arasında hiçbir fark yoktur.
“Eski CHP”de, bütün “vali”ler; “Hem CHP il başkanı, hem de vali” olurlardı!.. “Yeni CHP”de de, Ali Serindağ’ın “CHP Valisi” olduğu tescil edilmiştir!..
Demek ki neymiş;
“Vakit yazarsa, doğru yazar”mış!..
“Vakit, asla yalan yazmaz”mış!..
Bunu herkes bilmelidir!..
Özellikle de CHP’liler!..
Selâm ve saygılarımızla...