Sadece teknoloji mi?
Buradan mı giriyoruz diye soruyorum. Evet diyor yanımızdakilerden biri. Batı kapısından içeri süzülüyoruz. Ben yine de inanmakta güçlük çekiyorum.
Tekrar sormaktan kendimi alamıyorum: “Başkan’ın kullandığı kapı yani?”
Keskin tonda bir “Evet” cevabıyla susuyorum. Hayır... Anlaşılacak gibi değil! Öyle veya böyle, hoşlansak da hoşlanmasak da dünyanın süper gücü olan ABD’yi temsil eden en önemli mekandayız. Onun başında bulunan yöneticinin mekanı burası. Dünya siyasetinin başlıca merkezi yani. Alçak tavanlı giriş son derece gösterişsiz.
Kırk elli sene önce yapılmış Amerikan evlerinin tipik özelliklerinden olan alçak tavan, dar koridorlarla da birleşince kendinizi zaman tünelinde hissetmeniz işten değil. Yine zamanını yansıtan penceresiz loşluk mimari yapının bütünlüğüne uyuyor ama mekanın anlam ve önemine ters düşecek cinsten. Mobilyalar son derece gösterişsiz. Ama bu kadar mı olur diye bir laubalilikle insanı kendi kendine konuşturacak kadar...
Tipik Amerikan mobilyası asırlar da geçse değişmez belki ama -ki yemek kültürü veya moda konusunda olduğu gibi mobilya alanında da ‘İtalya’ benzeri bir kültürden söz edilemez yeni dünyada- ne de olsa ülkesinin en üst merciini temsil eden bir mekan düşüncesiyle bir ‘itina’ beklentisi içine giriveriyor insan. Ama nafile.
Beklentilerin gerisinde, gösterişsizlikte yarışa baş sırada aday olacak bir ortamdayız. Oval oda keza. Koltuk döşemelerinin yıpranmışlığıysa Türk kültürüne meydan okuyacak cinsten. Bizdeki ‘misafir odası’ başlı başına bir fenomendir çünkü!
Evin en özel mekanı, en kapalı mekanı, en temiz ve gözden en uzak mekanı, kapalı kapılar ardına gizlenen en gizemli bölümü ve tabii en önemlisi de nisbeten en az kullanılan kusursuz odası! Bir o kadar da işlevsiz! Misafir de en onurlu bekçisi!
Oysa Amerikan kültüründe misafir odası konsepti gelişmemiştir bile, kapı girişine hapsedilmiş ufak alanı saymazsak Amerikalılar oturma odalarını yaşama alanı yaptıkları kadar ağırlama mekanı olarak da kullanırlar. Bir de mutfaklarını! -ama ona şimdi girmeyelim. Bu özelliklerin dışında muhteşem evler yok mu, elbette ki var. Hem de çok. Ancak ABD Başkanı’nın kendine mesken edindiği Beyaz Saray bu evleri örnek almamış kendine.
Bilakis averaj yani ortalama yani vasat bir vatandaşın oturabileceği bir yapıyı getirmiş Washington’un ortasına yerleştirmiş. Beyaz mı beyaz! Ama saray değil!
Başkan Obama birkaç gün önce yakınmış: Beyaz Saray’da umduğunu bulamadığından serzenişte bulunmuş. Teknolojinin geriliğinden dert yanmış. Bence çok yumuşak bile konuşmuş. Sadece teknoloji mi, her şey geri Beyaz Saray’da!
Hiç şüphesiz bilinçli bir duruş bu. Mütevazı, halktan yana bir profil çizmenin bir parçası. 10 Downing Caddesi, Londra adresinde olduğu gibi. Halkın içinden, halktan yana, halktan biri resmini çizebilmek için.
Bir de İslam toplumlarının liderlerine bakın... İran müstesna, aşırılıkta yarışan liderlik mekanları bulacaksınız. İroninin farkında mısınız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.