Çağdaşlık maddesi bir tuzaktır
Bu söz BBP Genel Başkanı sayın Muhsin Yazıcıoğlu'na ait. Mesele şu: Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. Hakim ve savcılık mesleğine alınacaklar için sınavın kazanılmasından sonra bir mülakat yapılacak. Bu mülakatın nasıl yapıldığını ilgili herkes bilir. Mülakattan amaç, yetkili komisyon üyelerinin sınava giren adayı gözle görmesi, bir-iki kritik soru sorarak, atanacağı görevde başarılı olup olamayacağını çok az anlamasıdır.
Bu konu Adalet Komisyonu'nda tartışılırken, CHP'li milletvekilleri bir öneride bulunuyorlar: "Mülakata çağdaşlık şartını da koyalım" diyorlar. Mülakatı iyice karışık koşullara bağlıyorlar. Komisyon üyesi AK Parti milletvekilleri, CHP'lileri memnun etmek için bu şartları kabul ediyor. Sayın Yazıcıoğlu bir basın toplantısı yaparak, "Çağdaşlık maddesi bir tuzaktır" diyor. İktidarı uyarmaya çalışıyor.
"Çağdaşlığın objektif ölçüleri yok. Herkesin anlayışına göre değişen bir çağdaşlık, kanunla ölçü olarak kabul edilemez" diyor ki, bizce yerden göğe kadar haklıdır. Nitekim haklılığı TBMM'de de kabul edildi ve mülakatta çağdaşlık şartı Meclis Genel Kurulu'nda kaldırıldı.
Söz buraya kadar gelmişken şu çağdaşlık üzerinde biraz durmamız gerekiyor.
Güney Amerika'nın bazı ülkelerinde amcalar ve dayılar öz yeğenleri ile resmen evleniyorlar. Onlara göre bu çağdaşlıktır.
İngiltere demokrasinin beşiğidir. Orada da kadınlar kadınlarla, erkekler de erkeklerle resmen evleniyorlar. Homoseksüellik ve lezbiyenlik gibi sapıklıklar da yasalara göre insan hak ve özgürlüklerinden sayılıyor.
Dünyada insan fıtratına aykırı yasalarla yönetilen kimbilir daha nice garip ve acayip ülkeler vardır. Herkes kendi ölçüsüne göre, onların kimine çağdaş, kimine de gerici ve çağdışı diyorlar. Kısacası, çağdaşlığın objektif ölçüsü yok. Olsaydı onları belirlemek için bir yol bulunurdu. Mesela, "çağdaşım" diyenlerin ense köküne bir TSE damgası vurulurdu. O zaman çağdaş ile çağdışı olanı ayırmak kolay olurdu. Çağdaşlık şartı, hakim ve savcı adaylarımıza hakaret olurdu.
O kardeşlerimiz okullar bitirmişler. Üniversiteye girmişler. Hukuk diploması almışlar. Avukatlık, hakimlik, savcılık stajı yapmışlar. Meslek sahibi olacak olgunluğa erişmişler. O güne kadar kimse çağdaş olup olmadıklarını sormamış da, tam göreve başlayacakları sırada mı çağdaşlık elzem hale gelmiş? Ne kadar gülünç!..
Herkesin kendine göre inançları ve ölçüleri vardır. Bunlar mutlaka verecekleri kararlara ve yapacakları icraatlara yansıyacaktır. Öyleyse köklü çözüm, çocukların ve gençlerin daha ilkokuldan itibaren iyi yetiştirilmesine bağlıdır. Çok şükür Türkiye'de eğitim ve öğretime her dönemde çok büyük önem verilmiştir. Darwinizm teorisi iflas edince, Gültigin Kaan ile Mustafa Kemal'in de iradesine uygun olarak, son zamanlarda milletimiz kendine dönmeye başlamıştır. Bizce bugün, milli eğitimimiz, altın devrini yaşamaktadır. Tıpkı tabii kaynaklar, enerji ve madenler konusunda da olduğumuz gibi.
Kutsal adalet terazisi çok hassastır. Ona kıyısından köşesinden zerre kadar siyaset pisliği bulaştırılmamalıdır. Aksi takdirde toplumda huzur, rahat ve asayiş kalmaz. Malum, adalet mülkün temelidir.
Burada bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim. Vicdanı ve imanı olan her hukuk adamı, düşmanına dahi adil davranır. Bunun en güzel örneğini bizim Malatya Hadisesi'nde yaşadık.
Bizim davamıza Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi bakacaktı. Başkan Emin Ali Dazıroğlu idi. Mert, dürüst ve yiğit bir adamdı. Ancak CHP'li olduğu söyleniyordu. O zaman hakim teminatı da yoktu. Devrin iktidarı bizim ağır cezalara çarptırılmamızı istiyordu. Bu isteği o zamanki Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağ, Mehkeme Reisi Dazıroğlu'na söylüyor. Dazıroğlu'nun cevabı, koskoca bakanı kolundan tutup odasından dışarıya atmak oluyor.
Bu olayı bizzat Dazıroğlu'nun kendisi, avukatımız sayın Süleyman Arif Emre'ye anlatmıştı. İsteyen Arif ağabeye sorabilir. O heyet karar verseydi biz çok ucuz kurtulacaktık. Rahmetli Necip Fazıl, Menderes'e çok güveniyordu. Davayı uzattık. Tam o sırada 1954 seçimleri oldu. Dazıroğlu emekliye ayrıldı. CHP'ye katıldı. Ve CHP Kurultayı'na başkanlık yaptı. Sonrakiler bizi yaktılar.
Yarın devam edeceğiz inşallah. Sevgi, saygı ve dualarımızla.