Bir AK Parti okuması
Batı ile doğu arasındaki perspektif farkı AK Parti okumalarına da yansıyor hiç şüphesiz. Batının batısı Washington’dan bakıldığında görülen Türkiye ile Ürdün, Suriye, İran veya Azerbaycan’dan görünen Türkiye aynı değil. Batının İslamcılıkla imtihanıdır belki de bu etiketten kurtulamamanın sebebi. Burada kurtulmayı AK Parti için değil de Washington’daki düşünce kuruluşları için kullanıyorum. Bir genelleme yapmak gerekirse AK Parti İslamcılığın temsilidir buradan bakıldığında. Gülmeyin... AK Parti’nin İslamcılıkla ne alakası var da demeyin. Öyledir işte. Kıtalar ötesi fark bunu gerektirir. Başbakan ne kadar “gömlek” dese, çıkarttım dese, yol arkadaşlarını her dem değiştirse, partisinde, siyasetinde İslamcılığın esamisi okunmasa da belki bir çoklarınca yafta gibi görülen bu sıfattan kurtulamaz. Batı endeksli ve kaynaklı bilgi üretiminin ezici gücünün de bir sonucudur bu. Sen istediğini söyle, onlar bildiklerini okurlar, diledikleri çerçeveye oturturlar. Bilgiyi yayar, yaydıkça referans yapar, baştan kendi de inanmadığına kitleleri inanır hale getirirler.
Haa ama bugünlerde şunu da yapıyorlar... İyi İslamcılıkla kötü İslamcılığı birbirinden ayırmaya ee bari bunlarla da yaşanabilir belki de demeye getirmeye çabalıyorlar. Tabii her şeyi 11 Eylül 2001 sonrası bir dünya içerisinde değerlendirmek, bunu da Tunus’ta başlayan kıvılcımla bütün İslam dünyasını kaplayan ateşin söndürülememesinin arkasındaki ana faktörleri göz önünde bulundurarak yapmak gerekir. Batı’nın İslamcılıkla iyi geçinmekten başka yolu kalmış mıdır mesela? İhvansız bir Mısır siyaseti, Hamassız bir Filistin-İsrail okuması, Hizbullahsız bir Lübnan, Gannuşi’siz bir Tunus geleceği düşünülebilir mi mesela... Müstahaklar dediğinizi duyar gibiyim. Onyıllarca zulme çanak tut, Ümmet’in iki üç “seçilmiş” Oryantalize olmuş Oryantalin elinde can çekişine alkış tut, “bunlar bizden” kaş göz yap, onlar halkına vurdukça havalara bak sonra da Tunus’ta Muhammed’le yanan kıvılcıma hayret et... olur mu öyle şey! Atalarımız ne güzel söylemiş: ne ekersen onu biçersin. Men dakka dukka yani. Benzerini Türkiye’de yapmadılar mı sanki. Kemalizmin halkı ezmesine kimler göz yummadı ki şu Batı’da. Onlar da böbürlene böbürlene batıcılık adına zulmetmeyi zul görmediler. Sopa elde, göz Batı’da. Onayı aldıkça indirdiler Ümmetin tepesine. Bakmayın şimdiki ABD, AB karşıtlıklarına. Bugünküsü bir inatlaşmanın eseri. AKP iktidarına endeksli kendini karşıtlığa yerleştirme çabasının sonucu. Onlar AB’ciyse biz değiliz, onlarla aynı kampta olamayız demenin bir başka türü. Ucube bir durum tabii. Avrupa Birliği’ne karşıysan şimdiye kadar savunduğun neydi peki, bu kendini, şimdiye kadar yaptıklarını inkâr anlamına gelmiyor mu gibi sorulara verecekleri tatminkar bir cevap yok tabii. Türkiye’de Kemalizm’in bitişi de bu istikrarsızlıkla geldi zaten. Şimdiye kadar istikrardı onları yürüten. Prensiplerine bağlılık, yalpalamamaktı. Din’cesine özümsemiş, içselleştirmiş, “inan”mışlardı. Kıbleleri belli, kitapları aşikârdı. O yolda sebat içinde yürüyorlardı. Ama şimdi öyle mi? Tek bütün bir Kemalist ideolojiden dahi söz edemiyoruz. Dersimli Kemal’in kemalizmiyle Gürsel Tekin’inki bir mi? Ya DSP’ninkiyle Bedri Baykam’ınki? Değil tabii. Çünkü tek sesliliğini kaybetti Kemalizm, bu da onun irtifa kaybetmesine, düşüşe geçmesine vesile oldu. Öyle ki Batıdaki dostları bile onları terk etti. Dostluk, muhabbet buraya kadarmış dediler. Onlar son derece pragmatist bir yaklaşımla İslamcılıkla artık iyi geçinmekten başka yolumuz kalmadı diye konuya girerken Kemalistlere siz de başınızın çaresine bakın dediler. Dengelerdeki değişim, kamplardaki kaymanın nedeni de budur zaten. Hiçbirimiz on sene önceki dünyada, ülkemizde, şehrimizde, mahallemizde yaşamıyoruz. Hızla değişen, değiştikçe tepki veren bir küresel köydeyiz şimdi. Bu çerçevede AK Parti’nin manevralarını değerlendireceğiz inşallah...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.