Birbirimizin yüzüne nasıl bakacağız
YGS'deki şifre tartışmaları üzerine gençler Taksim'de toplanmış ve bir proteste eylemi yapmışlardı.
Başbakanımız bu eylemin siyasi içerikli olması ihtimalinden yola çıkarak istese kendilerinin de oraya on bin genç toplayabileceğini ancak gerginlik istemediği için böyle bir şeye tevessül etmediklerini söyleyerek karşı tepki koydu.
Buraya kadar normaldi.
Fakat MHP lideri sanki o gençleri kendisi organize etmiş gibi başbakanın tepkisini üstüne alarak bin tane bozkurt ile Taksim'e gideceğini ve başbakanı ve arkadaşlarını Kasımpaşa'ya kadar kovalayacaklarını söyledi.
Başbakanın MHP ile alakası olmayan tepkisine Devlet beyin bu şekilde cevap vermesi doğrusu anlaşılabilir gibi değildi. Devlet bey sanki gündeme oturmak için kasten bir çıkış yapıyor gibi geldi bana. Siyasette bu tür çıkışlar normaldir. Lakin Devlet beyin benim gençlerim senin gençlerini döver tarzındaki tehdit içerikli söylemi 12 Eylül öncesi anarşik eylemleri hatırlatan çok kötü bir benzetmeydi. Şık değildi.
Başbakanımızın bu tehdide cevabının da şık olduğunu söyleyemeyiz. Eşrefi-i mahlukat olan insanlarla gezdiğini söyleyerek Devlet beyin bozkurt mecazi kelimesini hakiki manasına yorumladı ve ateşin üzerine bir bidon benzin dökmüş oldu.
Devlet beyin cevabı daha da sertti. Eşrefi mahlukat ibaresine esfel-i safilin ile cevap vermesi eksik bir benzetme (eşrefi mahlukat insan, esfeli safilin mekan için kullanılır) olsa da senin yanındaki çakalları benim bozkurtlarımla karıştırma kabilinden kurduğu cümle ile ateşin üzerine bir bidon benzin de o dökmüş oldu.
Ben iki tarafın konuşmalarını da dinleyince utandım, yüzüm kızardı.
Hele CHP genel başkanının Zonguldak'ta başlayıp yarım bıraktığı galiz küfür adeta tüy dikti.
Kimse ben onu kastetmedim diye yorumlamasın zira sizin ne kastettiğiniz değil karşıdakilerin ne anladığı önemlidir.
Hakaret içerikli bu polemikler siyasetin seviyesini düşürmenin ötesinde toplumu geren söylemler olduğu için tasvip edilemez cinstendir.
Siyasi partiler birbirlerinin düşmanı değildir, rakibidir. Ama bu söylemler rekabeti düşmanlığa tahvil edebilecek son derece talihsiz ve en hafifinden o meşhur deyimle maksadını aşan söylemlerdir.
Hadi MHP baraj endişesi içinde olan bir parti olarak bir şekilde gündeme gelmenin gündemde kalmanın ve en azından kendi mensuplarını partiye bağlamanın yollarını bu şekilde zorluyor ve tuzak kuruyor diyelim. Ya tek başına iktidara geleceğinden kimsenin şüphe etmediği başbakanın bu tuzağa düşmesine ne diyelim.
Bu siyasi tuzağa karşı daha olgun davranabilir ve baraj endişesi içinde olan bir partiyi bu kadar ciddiye almayabilirdi.
Ben şahsen üzüldüm.
Fikirler, programlar ve beyannameler üzerinden yapılması gereken siyasi propagandanın şahıslar üzerinden üstelik de hakaret içeren bir üslupla yapılması siyasette erdemin üzerinin çizilmesi gibi bir tehlikeye işaret etmektedir.
Aslında ilk kez bu seçimde seçim beyannameleri ciddi ciddi tartışıldığı için siyaset seviye kazanıyor diye sevinmiştim.
İnşallah bu türden polemikler tekrar etmez ve tartışmalar programlar ve beyannameler üzerinden yapılır.
Bu tür kavgalar anayasa yapımını da cumhurbaşkanı seçimini de olumsuz etkileyecek kavgalardır.
Ben bu tür hakaretlerle sinirlerimizi geren üslup yerine Seyyar Tayyar cinsinden latifeler yapılarak tebessüm ettiren bir üslubu tercih ederim.
Yarın seçim bitince birbirimizin yüzüne bakmayacak mıyız?!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.