'e-muhtıra tarih oldu'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üçlü zirveye katılmak için gittiği Belgrad dönüşünde kendisinin cumhurbaşkanlığını engellemek için 4 yıl önce verilen "27 Nisan e-muhtırası"yla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
DAP uçağında bir araya geldiği gazetecilerin sorusunu yanıtlarken şöyle diyordu:
"Türkiye artık önüne bakıyor. 27 Nisan e-muhtırası tarih oldu. Bunlar geride kaldı. Siyasi tarihimizden alınacak derslerden birisidir o da... Bu tip şeyler, eski Türkiye'nin vasıflarıydı. Dolayısıyla, bunlara artık siyasi tarihten parçalar olarak bakmak lazım. Bir daha tekrarlanmayacak şeyler, bundan şüphem yok."
Daha önceki hükümetlerin askeri muhtıralar karşısında "Şapkalarını alıp gitmeleri"ne karşın AK Parti hükümetinin direnmesini ise o zamanki pozisyonunu hatırlatarak şöyle yorumluyordu:
"Bizim şapkamız yoktu ki, alıp gidelim..."
Siyaset şapkayı alıp gitmemişti ama askeri yapı içindeki darbe heveslileri de bitmemişti. 2007'den sonra Türkiye iki önemli belgeyle sarsıldı. Yargı önüne çıkan "Islak İmza"lı "İrticayla Mücadele Eylem Planı" ve "Kafes Eylem Planı..." Bu belgeler hala bir yerlerde darbe planları yapıldığını gösteriyordu.
Peki, Türkiye gerçekten darbe riskini atlattı mı?
İşte Cumhurbaşkanı Gül'ün cevabı:
"Türkiye bence atlattı bütün bunları. Hukuki yapımızda köklü değişimler oldu. Hukuki yapı bazen azmettirici oluyor, insanları azmettiriyor. Hukuki yapı, yasalar çok değişti, anayasa değişti. Artık azmettiren bir hukuki yapı yok. Şeffaflaşıyor ülke. Toplum vicdanında da kabul görmez. Psikolojik bariyerler böylelikle aşılmış oldu."
Cumhurbaşkanı Gül'e siyasetin de sık sık gündemine gelen İç Hizmet Kanunu'nun darbelere gerekçe yapıldığı ileri sürülen 35'inci maddesini soruyoruz. Gül, o maddeye farklı baktığını belirtip şunları söyledi:
"O da değiştirilir. Aslında onun içeriğini okursanız darbelere cevaz vermez. Ama böyle yanlış algı olduğu için onun yeniden yazılmasında fayda var. Bir hukukçu okursa, o durumda vazife falan çıkmaz. Eski hukukumuzun yorumlanması. Bunlar yanlış yapmaya azmettiriyordu. Bir de hukukun gözden geçirilmesi, bu tip problemli noktaların yenilenmesi şart tabii ki. Türkiye gelişmiş demokratik hukuk devletlerinde kriter neyse öyle olacak. Bu yolda çok mesafe alındı. Bütün siyasi partiler gördüğüm kadarıyla aynı anlayışta. Bu büyük bir şans... Siyasi partiler, Türkiye'nin gelişmiş demokrasi standartlarına ulaşmasını istiyor."
Peki, askeri yapı içinde bir zihniyet değişimi var mıydı?
Cumhurbaşkanı Gül'e göre Türkiye'nin değişiminden herkes payına düşeni almıştı:
"Askerde de ciddi bir zihniyet değişimi var. Artık değişen hukuk çerçevesi içinde kimse de öyle şeyler yapmayı düşünmez..."
Gazeteciler Cumhurbaşkanı Gül'ün e-muhtırayı ne zaman öğrendiğini de sordu. Cevabı kısaydı:
"Bir saat önce öğrendik. Devleti yönetiyorduk elbette haberimiz olacaktı."
O dönem çok tartışılan 367 kararı ile ilgili CHP'li Mehmet Sevigen'in "çok büyük yanlış yaptık" sözleri ise bir başka değerlendirme konusuydu:
"O günden bugüne herkes özeleştiri yapıyor. Birçok kurum yaptı. Bunlar çok iyi şeyler. Bunlar gelecekle ilgili daha umutlu olmamızı sağlıyor. Geçmişte çeşitli yanlışlar yapılabilir. Ama önemli olan bunların görülmesi ve ifade edilmesi..."
Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yapılan görüşmelerden memnun ayrılan Gül'e sadece asker-sivil ilişkilerini değil, Türkiye'nin temel sorunlarından Kürt meselesini de sorduk, Cumhurbaşkanı Gül, 2009 yılı başlarında bu konuda "İyi şeyler olacak" mesajı vermiş ardından da "demokratik açılım" süreci başlatılmıştı. O sürecin bir ayağı olan "silahların devreden çıkarılması" projesi, Habur'a sıkışıp kalınca beklentiler 2011 seçimleri sonrasına ertelendi.
Türkiye iki yıl sonra nereye gelmişti?
Siyasi partilerin seçim gündemine aldıkları 2023 hedefi, Kürt meselesi çözülmeden yakalanabilir miydi?
Cumhurbaşkanı Gül, biraz kaygılı bir yaklaşımla şöyle diyordu.
"2010'da umutluydum ama beklediğim şeyler olmadı. 2023 hedefinin gerçekleşmesi için Türkiye'nin Kürt meselesini çözmesi gerekiyor. Dağdaki silah meselesiyle demokratik haklar meselesi paralel ele alınmalı. Ama her şeye rağmen Türkiye bu sorunu çözecek."